Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Hasan Hüseyin Sağbaş, Mahiyet ve Akıbet

Trabzon'a Eylül 1977'de gelmiştik. Bir müddet, Trabzon'un en eski dersanelerinden Zümrüt Apartmanının zemindeki dairesinde kalmış; daha sonra, Kemerkaya Mahallesi Budak Apartmanı 4. kattaki dershaneye yerleştirilmiştik. Kayıtlarda bir veli gerekli olmuştu. Biz de Budak dersanesinde birlikte kaldığımız, geçenlerde Denizli'de vefat eden, o zaman matematik bölümü son sınıfta okuyan Hasan Hüseyin Sağbaş abimizi götürmüştük veli olarak. Yani bir üniversite öğrencisi, başka bir öğrencinin velisi olmuştu. Rahmetli Hasan Hüseyin abi ile bir sene birlikte kaldık. O zaman, imzasını mezar şeklinde atar, gönlünü devamlı mezarla irtibatlı tutmak isterdi. Bu fakire Risale okuma şevki ve usulünü Hasan Hüseyin abi kazandırmış ve bir yoluna koymuştur diyebiliriz.

Mütevaziliğimizin sembolü fakir kelimesiydi. Arkadaşlar ona "fakir abi" diye seslenirdik. Kendisine böyle seslenmemizi isterdi. Hâl ve tavırlarıyla örnek olmayı seçer, az konuşur fakat üzerimizde etkili olurdu.

Çeşitli vesilelerle eve getirdiğimiz lise veya sınıf arkadaşlarımızla ilgilenir, altından kalkamadığımız konuları esprili şekilde izah ederdi. Yine Artvinli sınıf arkadaşımız Kemal'i eve getirmiştim.

İnançsız olan Kemal'e Tabiat Risalesini okuyordum ama bir türlü ikna edemiyordum. Kapının arkasında bizi dinleyen ve işin içinden çıkamadığımızı anlayan Hasan Hüseyin abi, birden yanımıza geldi ve bir matematik hesabı yaparak Kemal'i ikna etmişti. Bu da şuydu: İnsan akıl, kalp, vicdan gibi mânevi duyguları hariç; sadece maddî olarak yüz kadar elementten meydana gelmişti. Bu yüz elementin bir araya gelip tesadüfen bir insan yapma ihtimali 1/100! (Bir bölü, yüz faktöriyel.) Bu da sıfıra eşit demekti. Bunu dinleyip anlayan arkadaş ikna olmuş ve öylece evden ayrılmıştı.

Budak dersanesi, dördüncü kattaydı ve dairenin kapısına Ahmet Altıntaş yazıyordu. Demek İlk tutarken bu isim ile konuşulmuştu. Kalan isimler her sene değişmesine rağmen, Ahmet Altıntaş ismi değişmemişti. Ahmet abi, inşaat bölümünden mezun olmuştu ve halen İnegöl'de oturuyor. Kısmen görüşüyoruz kendisiyle. 1984 yılının Mart ayında Budaktan ayrılana kadar da bu ismi hiç indirmedik kapıdan.

Budak dershanesine girince, salon kapısının üstünde büyükçe "Vücudunu mucidine feda et, mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın." cümlesi yazıyordu. İlk zaman, bu cümlenin risalelerde geçtiğini dahi anlamamış, kibar bir söz olarak bakmıştım.

Yine bir gün salonda misafirlerle birlikte çay içerken, bir mevzu olsun diye Hasan Hüseyin abiye bu sözü sormuştuk. Hemen meseleyi getirdi ve Mesnevi Habbe'nin başında ilgili kısmı açarak okumaya başladı. Bir mevzuyu veya soruyu, Risale okumaya vesile etmeyi severdi. Dersin başındaki İki kelimeyi biraz daha üzerinde durduğu için, yazıya başlık olarak da seçmeyi uygun buldum.

Habbe'nin üçüncü sayfasındaki "İ'lem'in ilk cümlesi, "Dünyada sana ait çok emirler vardır. Ama ne "mahiyetlerinden" ne de "âkıbetlerinden" haberin olmuyor." şeklinde. İşte, sorduğumuz levhadaki "Vücudunu Mucidine feda et.Mukabilinde büyük fiyat alacaksın." cümlesi de bu mevzunun sonuna doğru geçiyordu. Evet, iki kelimeye dikkat çekti rahmetli Hasan Hüseyin Sağbaş. Bunlardan biri, 'mahiyet' diğeri de 'akıbet' idi. Nurların kelime kelime, özellikle bazen nirengi kelimeleri öne çıkararak okumayı ilk kez Hasan Hüseyin Sağbaş abiden öğrenmiştik. Ve buradaki iki kelime de bunlardan ikisi idi.

Hem mahiyetinden hem de âkıbetinden pek haberimizin olmadığı, fakat bize de ait olan bazı emirler, hususlar var. Bu emirler, doğuşumuzdan ölümümüze kadar bizimle birlikte. Yani gönlümüzü, gözümüzü açıyoruz birlikteyiz bunlarla. Bu önemli emirlerin önce mahiyetlerini, gerçek hüviyetlerini, neden ibret olduklarını ya da ne olmadıklarını pek bilmiyoruz. Yeterince incelemiyoruz bunları. Mahiyetlerinden tam haberimiz olmayınca, akıbetlerinden yani sonuçlarından da tam haberimiz olmuyor. Mesela elimizden çıkıyorlar usulca. Fakat biz görmüyoruz, anlayamıyoruz. Elimizden çıkmamalarının yollarını aramıyoruz, araştırmıyoruz. Ne kadar kıymetdar olduklarını yani gerçek mahiyetlerini kabul etsek, belki onları muhafaza etmenin yollarını da sahici olarak arayacağız. Demek, mahiyeti bilmek, âkıbet ve onu muhafaza için, önemli.

Bu uzun ve hayatî dersin özeti bile uzun olur. Öyleyse bir iki emir üzerinde durarak, yıllar öncesine uzanan dersimizi tazeleyelim. Bu vesileyle bu dünya misafirhanesinde bir kuş hafifliğinde, incinmeden ve incitmeden yaşayan, tâ vefatına kadar hiç irtibatımızın kesilmediği ve her seherde duamızda olan Hasan Hüseyin Sağbaş abimizi de rahmetle anmış olalım.

Mahiyetinden ve akıbetinden pek haberimizin olmadığı, bize ait en ehemmiyette emir herhalde insaniyetimizdir. Önce insanız, özür dilerim, insaniyeti tatmışız, tattırılmışız. İnsaniyet nimetini tadınca, birden mahiyetimiz genişlemiş; irtibat ellerimiz mülk ve melekût sofralarına kadar uzanmış, akıl da bizde olunca çok nimetleri tadar olmuşuz. İşte bu kadar yüksek mahiyetteki insaniyetimiz bizi cennete layık bir misafir ulviyetine yükseltmiş, yüksek bir kıymet kazanmışız. Peki, bu insaniyetimizin akıbetimizden haberimiz var mı? Farkında mıyız yani? Ölümle hepsinden ayrılacağımız pek değerli cihazlarımızın yanında, insaniyetimiz nereye gidiyor? Eğer ebedî kaybediyorsak, çok dehşetli bir kayıp. Ölümle koyun koyunluğunu deve de develiğini kaybeder. Sonuçta büyük kayıpları olmaz. Ama insan öyle mi? Âkıbetimizden endişeli miyiz? Ne kaybettiğimizin farkında mıyız? İnsaniyetimizi muhafazanın yolu, yolları nelerdir?

Evet dostlar, nelerdir gerçekten ? Üstada kulak verelim. "Bize ait emirlerden biri de insaniyettir. Bu ise, zeval ve beka arasında müteredittir. Dâim-î Bâkînin zikriyle muhafazası lazımdır." Âkıbetinden endişe etmeyenin, âkibetinden endişe edilir. Endişemiz dâimî olsun inşallah.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum