Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Gözün üzerinde "Made in Allah" mı yazıyor?

Lise yıllarında nurları ilk okurken, daha çok kelimeler üzerinde durur; ilk hissemiz ile iktifa ederdik. Bu da bize yeterdi. Bazı benzetmeler ve şifreli ifadeleri ise, zamana bırakır; onları, daha çok içinde geçtiği temsilin veya metnin bütünlüğü içerisinde çözmeye çalışırdık.

İşte, tam anlaşılmasını zamana, uzun tefekkür ve mütalaâlı okuyuşlarımıza bıraktığımız ve üzerinde derinleşmeye çalıştığımız metinlerden biri de Onuncu Sözün giriş kısmıdır. Onuncu Söz'ün tümünü ayrı tutarak, sadece giriş kısmını kastediyorum. Onun da tümünü değil. "Sen anlaşılıyor ki bir parça frengi okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun. Hem de bilenden sormuyorsun." cümlelerini kastediyorum.Bu fakire göre, özellikle bazı ehl-i fen insanların gaflet ve inkârları, tamamen bu incelikleri, sanatın üzerindeki bariz İslam yazılarını okuyamamalarındandır.

Buraya nereden geldik? Geçenlerde "Kendi Filmimizi Çektiğimizin Ne Kadar Farkındayız?" başlıklı yazımıza, özellikle de yazıda geçen "Gözü veren Zât hem gözü görür hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir." cümlesini okuyan sıfırcı birinin yorum olarak yazdığı, ona göre inkârına, bize göre ise meseleyi daha da açmamıza yardımcı olacak "Hocam, gözlüğü yapan biri var, desek de bunun Allah olduğunu ne biliyorsun? Gözün üzerinde 'made in Allah' mı yazıyor?" cümlesi bizi buraya getirdi. Bu yorum cümlesine karşı ben de "Peki kardeşim, gözün üzerinde 'made in Allah' değil de 'made in tesadüf' mü yazıyor?" diye cevap yazdım. Ama iki gündür, rahatsız olmama rağmen bu cümle yakamı bırakmadı, bırakmıyor bir türlü. Bu cümle beni Onuncu Söz'ün başındaki yukarıda paylaştığım kısma götürdü. Ve Allah'ın Kudret sıfatından gelen kâinat kuranını okumayı, yine Kur'an'dan aldığı dersle bize öğreten üstada binlerle minnet duydum.

Ne diyordu cümle? "Sen anlaşılıyor ki bir parça frengi okumuşsun. Bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun."

Hani teklif-i İlâhî bozulmasın, imtihan sırrı dağılmasın, diye mucizeler bile aklı elden alacak derecede olmuyor ya. Öyle olsaydı, gökyüzünde yıldızlarla gözle açıkça görülecek şekilde "la ilahe illallah" yazılmış gibi olurdu. Bu da imtihan sırrına uygun olmazdı. Burada biraz duralım. Gökyüzünde bildiğimiz harflerle belki tevhid kelimesi yazılmıyor, doğru. Fakat hikmet ve sanat lisanı ile yazılıyor. Her şeyin cephesinde, yüzünde yazılı bu 'la ilahe illallah' yazısını okuyabilmek, ancak sanattan, sanatkârdan, estetikten, ölçüden, nizamdan, parçadan, bütünden anlamakla mümkün. Hani Süleymaniye Camisi'ni, bizim gibi sanattan anlamayan birisi on dakikada inceler, çıkar. Fakat bu harika camiyi sanatkârına da nispet ederek okuyan biri on günde de bitiremez. İşte bugünkü fen bilimlerini, kâinat mescidinde her bir şey yüzünde yazılan 'la ilahe illallah' yazısını okumamızı sağlayan birer okuma rehberi olarak görebilirsiniz.

Gel gör ki herkes için öyle değil. Baksana, adam soruyor. Gözün üstünde "Made in Allah mı yazıyor?" Ne yazıyor peki arkadaş? Anatomisini binlerce cilt kitapla anlatıp bitiremediğimiz, üzerinde yüzlerce türkünün yazılıp yakıldığı, uğruna şehirlerin feda edilip bir bakışına ömürlerin tüketildiği gözün sanatçısı, kendini Kur'an'da bize tarif edip bildiren Allah'tan başka kim olabilir? Hangi sebebin eli, bu nazik cihaza yetişip onu hassas olarak bulunduğu yere yerleştirebilir?

Geçen asrın başlarında Osmanlı aydınlarının bazılarının üzerinde etkili ve yönlendirici olmuş "Madde ve Kuvvet" kitabını bir sene kadar önce okumuştum. Maddeyi asıl, esas ve müessir kabul eden kitap, en geri bir Risale-i Nur okuyucusu olarak elimizde oyuncağa dönmüştü. Orada geçen başta göz ve başka organlarımız için de kullanılan "Görme ihtiyacı, gözü ortaya çıkarmıştır." gibi yaklaşımlar vardı. Yani Güneş var, eşya var, bir görme yok. Şartlar hazır, karanlıkta kalmışız. Ortada olmayan bu ihtiyaç, şartları zorlamış, madde üzerinde görmeyi ortaya çıkarmış. Yine Evrim ağacı diye bir sitenin çok bilmiş bir yazarı da gözü ele aldığı bir yazısında aynısını yazmış. Evlere şenlik bu yazının her satırı, göz, her şeyin sahibi ve görücüsü olan Allah'ın sanatıdır, başkasının olamaz, diye bağırıyor. Bir, yazıyı yazan hariç. Rahmetli Çantacı Necmi abi "Fenci yalan söyler, ama fen asla yalan söylemez." diye işte bu gerçeği anlatmaya çalışıyordu.

Evet dostlar, çok şükür ki fen bilimlerine Kur'an'ın bakış açısıyla bakabilmek nimeti elimize geçmiş. Böylece küfrün ağzındaki fen sakızını da kolayca çekip alabiliyoruz. Bununla da değil sadece göz, her bir sanat, her bir zerre üzerinde, birilerinin küfre düştüğü aynı noktada halis ve âlî, hakikî tevhid delil ve nurlarını kolayca görebiliyor ve okuyabiliyoruz.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum