Günümüzün fıkrası ve tahlili

Ticaretle uğraşan bir adam evine döndüğünde, küçük oğlunun çok üzgün olduğunu görür ve çocukla ilgilenir:
—Oğlum bu ne hâl, niçin üzgünsün?
—Bugün ahlâk dersinden sıfır aldım baba!
-Ohh, iyi olmuş. Ahlâk nedir öğrenmezsen, hep sıfır alırsın.
Gel ben sana ahlâk nedir öğreteyim.
Örneğin; dükkânda alışveriş yapan zengin bir müşteri çantasını unutsa ve gitse. Sen de o çantayı açıp baktığında binlerce lira, döviz ve mücevherler olduğunu görsen. İşte oğlum, AHLÂK dediğimiz şey burada başlar!...
Burada senin iki şık tercihin var, başka da yok. Bak sayıyorum, bunları sakın unutma!...
Biir: Çantayı hiç kimseye çaktırmadan sahiplenmek...
İkii: O çantayı ortağın ile bölüşmek!... …………..
***
Bugün üçüncü şıkkı düşünmek, yani doğrusunu ‘Allahtan korkup da o çantanın sahibini arayıp teslim etmek,’ maalesef “ENAYİLİK” olarak değerlendirilir oldu…
Hattâ hırsızlıklar, kap-kaçlar, gasplar, yağmalamalar, dükkanları taşlamalar ve kundaklamalar, soygunlar, çeşitli entrikalarla başkalarının hesaplarından para çekmeler yadırganmaz oldu. Bunları yapanlar değil, polisimizin müdahalesi eleştirilir oldu…
Çünkü: Yüz yıla yakın bir zamandan beri milli eğitimimizde Din ve Ahlâk dersleri kaldırıldı. Ya da var olan okullarda, alâkasız ve yetkisiz kişilerce (müzik öğretmenleri v.s. ile) geçiştirilmektedir. Halkın %5-10 gibi bir kısmı, evlatlarına yâ camilerde veya lokal olarak, bildikleri kadar kendileri din ve ahlâk dersi vermektedirler.
Bir kısmı çevresindeki sevilen sayılan kimseleri örnek alarak ahlâklanmaktadırlar.
Çok az bir kısmı da, 28 Şubat ürününün katsayı tırpanlamasıyla önleri kesilen İmam Hatiplerden yararlanırlar.
Ortaya da, insan haklarının; ‘polisiye tedbirlerle veya âcilen yapılan kanun değişiklikleriyle ve kararnamelerle’ korunmaya çalışıldığı, acayip bir tablo çıkmaktadır.
Bu hem çok pahlıya mâl olmakta ve hem de pek işe yaramamaktadır.
***
İslam ahlâkının hassasiyetle yaşandığı, 200 sene kadar önceki SADAKA TAŞLARI’NI incelersek, ağzımız bir karış açık kalır.
Sadece İstanbul’umuzda 160 yerde var olan bu sadaka taşlarına, zekât vermeye mükellef olanlar her gün bir miktar para veya altın bırakıyorlar.
İşi bozulmuş, başına bir musibet gelmiş veya gerçekten yoksul durumda olanlar da, o sadaka taşlarına gelip, sadece o günkü ihtiyacı kadar parayı alır “..diğerlerini, diğer muhtaç kimseler alsınlar, Allah bırakanlardan razı olsun” diyerek giderlerdi.
O sadaka taşlarında, her zaman mutlaka bir miktar para bulunurdu…

Yine İslâm ahlâkının yaşandığı yıllarda, hâli vakti yerinde olanlar; kılık-kıyafet değiştirerek, hiç tanımadıkları mıntıkalara giderler, bakkalın veya manavın tenha zamanlarında içeri girerler. Esnafa, "..halkın borç defterini çıkarınız" derlerdi.
Esnaf bu defteri çıkarınca, gelen şöyle söylerdi:
-"Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın yekûnunu yapınız."
Esnaf da bu kadar sayfanın toplamını hesaplar ve gelen de, kesesini çıkartarak yüze yakın borçlunun borcunu öder, "..Silin bunların borçlarını, Allah kabul etsin" diyerek çeker giderdi. Esnaf onun kimliğini sorsa bile; “Allah bilsin yeter!” diye cevap verilerdi. Böylelikle; borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu bilmez, borçları sildiren de, kimleri borçtan kurtardığını bilmezdi. Karşılığını Allahtan beklerlerdi.
Borcu ödenenler ise o zenginlere, cân-u gönülden hayırlı dualar ederlerdi…
•“NEREDEEEN- NEREYE gelmişiz?!!!” Değil mi?
Neler kaybederek bu hâle düştüğümüzü iyi anlarsak, kaybettiklerimizi yeniden kazanarak da güven, sevgi, huzur ve mutluluklara yelken açarız…

•Malezya ve Endonezya halkının nasıl Müslüman odlunu hatırlayınız:
Bu ülke tüccarları alışverişlerini İslâm ülkelerinden yapıyorlardı.
15. Asırda Malezya’lı tacirler vasıtasıyla İslam’la tanışırlar ve bu bölgede Müslümanlık yayılır. Şöyle ki:
Malezyalı tüccar bir dükkândan yüklü bir miktar “top kumaş” satın alır ve kendi kervanına katılarak, ülkesine doğru yolculuk başlar. Kısa bir müddet sonra arkalarından bir toz bulutu görürler. Bir atlı, kan-ter içinde kervancı başına sorar.
–“Falan dükkândan kim alış-veriş yaptı?”. …Bir tüccar çekinerek:
-“Ben yaptım, şu kadar top kumaş aldım ve parasını tam olarak verdim” der.
Atlı bir taraftan terlerini silerken, diğer yandan cebinden bir miktar para çıkarır ve o tüccara verir. Meraklı bakışlara da şu açıklamayı yapar:
-“Kusura bakmayın, siz alışveriş yaparken ben namaza gitmiştim. Dükkânıma bakan tezgâhtar size verdiği kumaşların bedelini yanlış söylemiş. Gerçi siz kabul ederek almışsınız ama o kumaşların asıl bedeli şudur. Şu para da sizin fazladan verdiğiniz miktardır. Gecikme için ve bu yanlışlık için özür dilerim…”
Kervancı başı şaşkınlığını yenerek sorar: 
-“Niçin bu kadar zahmete girdiniz, bir dahaki sefere verirdiniz?”
-“Efendim, bir dahaki sefere kadar kim öle- kim kala!... Âhirette, ben ‘bu hakkım olmayan paranın hesabını’ nasıl veririm?...” ..der ve geriye döner…
•İşte o kervanın tamamı, memleketlerine döndüklerinde bu olayı herkese anlatırlar.
Bu güzel ahlâkın menşe-i olan İslam’ı, topluca inceleyerek öğrenmeye karar verirler.
Bugün hac veya umrede en kibar ve en hassas hacıların, İslam’ı inceleyerek öğrenen o Malezyalı ve Endonezyalı hacılar olduğunu, giden herkes görüyor... 
•Evet, dert belli!...
Dermanın en âlâsı da elimizin altında olduğu halde, maalesef kıymetini bilmiyoruz…
***
SON NOKTA: Nasreddin hoca evinin önünde eğilmiş, bir şey arıyor. Yoldan geçmekte olan komşusu sorar: “Hocam sabah-sabah ne arıyorsun böyle?” Hoca:
-“Yüzüğümü kaybettim, onu arıyorum.” Komşusu:
-“Nerelerde kaybettiğini söyle de, beraber arayalım”.
Hoca; “..içerde kaybettim!” Deyince komşusu kükrer:
-“Yahu hoca, içerde kaybedilen yüzük dışarıda aranır mı?” Hocanın cevabı hazır:
-“İçerisi çok karanlık!!!”
•Mazeret ne olursa olsun, kaybettiğimiz değerleri kaybettiğimiz yerde aramalıyız, yani bizler de kaybettiğimiz ahlâkı, EĞİTİMDE aramak zorundayız. Vesselâm…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.