Gülenizm ve Kemalizm kıskacında 15 Temmuz'un anlamı

15 Temmuz kalkışması, millet iradesine karşı yapılmış, tastamam hain askeri bir darbe kalkışmasıdır.

Darbeleri kim, niçin, hangi maksatla, kime, neye karşı ve nasıl yapar?

Ortak noktaları ne, ortak hedefleri kim, ortak destekçileri kimlerin olduğunu iyi anlamak durumdayız. Belki o vakit  olup bitenin hakikatini, işin mahiyetini, resmin butününü ve sonuçların işaret ettiği mesajı daha net anlama imkanını bulmuş oluruz.

Şunu biliyoruz ki, FETÖ'cü kalkışma, duruma göre kimi taktikleri, figüranları değişse de, bu o bildiğimiz darbe geleneğinin bir benzeri, bir devamıdır. Bizdeki darbelerin tarihi kökeni itibariyle, dış emperyal güçlerin içimizdeki kripto unsurları ve yine içimizden bir  takım ruhu yitik sivil ve askeri muhterisi ayartarak, fitleyerek, satın alarak yapılagelmiştir.

Misal bizdeki darbe silsilesinin ilk örneği azmettirici dış güç olarak batılı empeyal devletlerin ayartması ve desteğıyle, komitacı karakterde yapılandırılan İttihat ve Terakki Cemiyeti işin sivil ayağını teşkil ederken, askeri ayağı olarak da gönüllü ecnebi ve kripto unsurların takviyesiyle teşkil olunan ve ismi Kolağası Mustafa Kemal tarafından verilen Hareket Ordusunu gorürüz. Bu üçlü kirli ittifakın ortak iradesiyle adı geçen Hareket Ordusu Selanik'ten İstanbul'a gelip, sıkıyönetim ilan edip, yönetime el koyup Sultan II. Abdullhamid'i halletmesiyle (1909) içimizde çıbanbaşı habis huy darbecilik ilk örneği ile başgöstermiş oluyordu. Bilahere Milli Mücadele Süreci'nin sinsi arka plan darbesi ve Cumhuriyet ile birlikte kemalizmin etkisiyle yapılan pratiklerle kurumsallaşarak kesintisiz devam edegelmiştir.

Kronolojik olarak bizdeki darbe tarihinin ana arter özetinin özeti şudur:

Bahsedildiği gibi ilk darbe dış güç (Batılı düşman devletler) destekli, Selanik merkezli İttihat Terakki Fırkası ve Hareket Orduları tarafından, Sultan II. Abdulhamit'e karşı yapıldı. (1909)

İkinci hassas ayarlı darbe, yine dış istekli ve destekli (İngiltere öncülüğünde düşman devletler) olup, M.Kemal öncülüğünde Milli Mücadele askeri kuvvetini, gizli ajandasına matuf, kullanmasıyla olmuştur. Elde edilen askeri ve sivil muktesabata dayanılarak temelleri atılan Paralel Ankara Hükümet kuvvetiyle mevcut merkezi hükümete, Osmanlı hanedanına, Mehmet Sultan Vahdettin'ne karşı yapıldı. (17 Kasım 1922)

Üçüncü darbe, dış destekle (ABD öncülüğünde), rejim bekçisi Kemalist askerler tarafından, tek partı diktasını yıkan, milletin seçimiyle iktidara gelen Demokrat Parti ve zamanın başbakanı Adnan Menderes'e karşı yapıldı. (27 Mayıs 1960)

Dördüncü dış destekli (ABD'de onaylı) darbe, yine Kemalist askerlerlerce, seçilmiş hükümet yönetimden el çektirilerek ülke yönetimine el konulmasıdır. (12 Eylül 1980)

Beşinci Post Modern Darbe, dış destekli (ABD istişareli) kemalist askerlerce koalisyon hükümeti ve başbakan Necmettin Erbakan'a dönük yapılmıştır. (28 Şubat 1998)

Altıncı darbe, yine dış destekli (ABD resmi  burokrat ve nato askerlerinin yakın katkılarıyla) ve kemalist gelenekten gelen NATOcu kripto ve Fetö'cü askerler tarafından Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı kalkışma şeklindedir. (15 Temmuz 2016)

Bu denklemde en kesin sonuç şu ki; FETÖ'cü kalkışma, yaslandığı dış güç, taşıdığı niyet, harekat tarzı, kullandığı jargon itibari ile Cumhuriyet rejimiyle ile birlikte kurumsallaşan kemalist darbe geleneğınin devamı niteliğinde bir benzeridir. Seçilmiş meşru iktidara karşı yapılması, millete "rağmenci" yönüyle Gülenizm’in Kemalizm ile olan kesişme noktasını anlamak tarihi bir bilinç ve idrake işaret eder. Öyle ki bu iki kült karakter, içimizde suret-i haktan görünüp yapıp etmeleri itibariyle, kültürel kodlarımıza, ana arter amacımıza zıt bir maksada dönük sonuçlar ürettiğini görmek saşırtıcı değil. Son kertede, millet nezdinde sözde kader birliği yaptığımızı düşündüğümüz bu her iki ipotekli iradenin toplumsal travma oluşturacak sonuçlarını bedel ödeyerek yaşadık ve kahredici etkilerini henüz üzerimizden atabilmiş değiliz.

FETÖ'nün 15 Temmuz askeri darbe kalkışması, emperyal irade tarafından iç işbirlikçi unsurları da kullanarak, bizim arazimizde uygun bir zemine, zamanı gelince patlatılmak üzere yerleştirilmiş saatli bomba gibi ayarlanmış, zamanı gelince de patlatılma hadisesidir.

FETÖ, vatana, millete, millet iradesine ve iktidarına, dinine,maneviyatına karşı mistik görünümlü post modern organize bir örgüt, son kertede bir terör örgütüdür.

FETÖ, işin evveliyatında, F.Gülen karakteri etrafında dış kaynaklı olarak içte kemalist mekanızmanın rahminde döllenmiş, himaye edilmiş, irtibatlı dış uzantılarıyla beslenmiş maksatlı post modern bir kült yapıdır.

Özellikle kemalist yapıyla ilgi noktasından, F. Gülen'in aleni ve/veya gizli ifadelerine, "küçük dünyası"na, tutum ve davranışlarına yakından baktığımız zaman Kemalist rejimden beslenen yönüyle ilginç ayrıntılarla karşılaşırız.
Şöyle ki; mesela dini ders aldığı Erzurumlu Alvarlı Efe hoca ile ilişkili Medresede hocası Nakip Efendi'yi "laikliğe aykırı eğitim veriyorlar" diye kemalist rejime şikayet etmesi oldukça dikkat çekicidir! (1955-56) Sözde Anadolu ailesinin dindar bir çocuğu sıfatıyla, hem de tek parti diktasına ders veren milletin iktidarının olduğu o yıllarda, zamanın CHP lideri İsmet İnönü'nün Erzurum ziyareti esnasında karşılamaya koyulup, gidip elini öpmesi (1957) az şey değildir.

Daha ilginci F.Gülen henüz toyken gizli kripto etkileşimle, Mustafa Kemali'n kurduğu CHP örgütünun genel sekreteri Kasım Gülek maharetiyle İstanbul Gençlik Kollarında (aynı zamanda Bülent Ecevit'le aynı ortamda ilk buluşması) ortak bir paydada buluşması (1958) oldukça açıķlayıcı olmalıdır.

Devam edelim, milletin darbelendiği 1960‘larda askerliği sürecinde itinayla himaye edilip, Özel Harp Dairesinde özel ilgiye mazhar olmuş, CHP'li Kasim Gülek maharetiyle Amerikan görevlisi şahıslarca ileriye dönük korunup, kollanıp yetiştirilmiştir.

Cumhuriyet rejiminin getirdiği laik-seküler değerlerin geniş halk kitlelerine ulaşması için taşıyıcı ajanı olarak, köy çocuklarından devşirilerek ögretmen yetiştiren, önemli bir kemalist proje olan Köy Enstütüsü, Erzurum şubesinin divanına seçilmesi (1962) ne manaya gelirdi?

Dahası çiçeği burnunda bir vaiz olarak CHP'ye maaşının sekiz katı makbuz karşılığında yardım yapmasını hatırlatmış olalım (1967).

Bilahere doğal bir uzantı olarak kemalist fikir erbabının beyanlarında geçtiği üzere 1968 sonrası Milli İstihbarata dahil edilmiştir (1968).

Gizli saklı denklemde resmi-sivil (Rahmi Koç ve zamanın MİT başkanı Fuat Doğu) rejim destekli ortak irade kararıyla alt bir maksat olarak cemaatleri hedef alan bir dini cemaat yapılanması kurmak için temelleri atılmıştır (1971).

Kemalizmin şemsiyesi altında, 12 Eylul sürecinde, danışıklı dovüş taktikleriyle (aranır gibi yapılmış ama bir türlü tutuklanmamıış) hep gizli bir el tarafından korunmuştur (1980). Ayrıca Kasım Gülek'in cenaze namazını kıldırma vefasını göstermiştir. (1996)

Yakın tarih itibariyle 28 Şubat sürecinde ilgili yapının maksadına uygun olarak korunmaya devam edilmiş, dahası, olan cemaatlere rağmen sözde islami bir yapı ve figür olarak parlatılmıştır (1997).

Sonrası malum F Gülen, görülen lüzum üzere Amerika'ya gitmesi için, kemalist 28 Şubat post modernist darbeci iradenin tensibiyle kurulan hükümetin  başbakanı sıfatıyla B.Ecevit'in tavassutuyla yurt dışına gitmiştir (1999).
Dış ve iç desteğiyle palazlanan FETÖ, yeniden iktidara gelen milletin iradesinin ilerlemesini durdurmak için ince ayar hareketlendirilmiş, kemalist kurmayların yargılanmasını tersine çevirmistir. (2013)

Ve15 Temmuz 2016'da her şeyi, ama her bir şeyi ortadan ikiye bölecek şekilde parlatılmıştır.

Peki FETÖ faciasında en büyük zarar neye, kime olmuştur? Hic şüphesiz vatana, millete, dine, dinayete, aileye ve en kalibresinden gençlerimize olmuştur. Peki ya yararı? Yararı ise tartışmasız düşmana, iç kripto takımına, kemalist rejime ve uzantılarına olmuştur.

Hülasa, F. Gülen'in şahsında FETÖ'nün stratejik amaçları, ezoterik yapısı, pis emelleri ve son kertede yapıp etmeleri bakımdan post modern bir teror örgütüdür. Bu bağlamda milli ve manevi değerleri hedef alması noktasında tam bir vatan, millet, din düşmanı bir örgüt olduğu özellikle bilinmeli, her geçen gün hatırlanmalı ve unutulmamalıdır.

15 Temmuz şahlanışının amacı, esasında milletin iradesini hiçe sayan, darbeyle kemalizme ve gülenizme onların şahsında darbeci zihniyetine karşı bu necip milletin inanmış evlatlarının kahramanca şahlanışı, cevabi reddiyesidir. Yani topyekun millet, FETÖ kalkışması üzerinden darbeci kemalist zihniyete ve dahi arkadaki emperyal iradeye karşı temsil edici, tesirli sahih bir cevap vermiştir.

Anlam boyutuyla bu cesur ve şerefli karşı koyma, milletin kendi istiklal ve istikbaline dönük, sandıkta tecelli eden kendi iradesinin tecellisine sandık dışında da sahip çıkması, temsil edici liderlikte insiyatif almasıdır. 

Devamında bundan böyle millete rağmenci kalkışmalara karşılık verebilme potansiyelinin de pahalı bir deneyimi, tecrübesinin imkan dahilinde olduğunun işaretidir ki; bu bakımdan ayrıca önem taşır.

Milletin, bu darbeci zihniyet ve iradeye verdiği muhteşem cevabını ortak akılla iyi idrak etmeli, el birliğiyle sahip çıkmalı maşeri şuur bağlamında maya tumasını sağlamalıyız. Bu ķıymetli potansiyele, milli ve manevi mücadele ve mücahedeye, millet iradesine, kazanımlarına itibar hırsızlarına kaptırmadan sahip çıkmalıyız. Gevşemeden hayatın içinde yaşayan bir bilinçle, bütünüyle millete mal ederek, kurumsallaştırarak kalıcı değerlere dönüştürmeliyiz.

Gel gör ki milletin, milli mücadele kazanımları milletten çok kemalizmin kültünün inşasına yaradığı gibi, 15 Temmuz kazanımları da bu süreç sonrası Kemalizm lehine maniple edilmiş gibi bir ayartma, bir kayma olması cay-ı dikkattir!

Evet FETÖ gitti ama bitmedi. Bu örgüt, Millet olma hakikatimize ve devlet olma gerçekliğimize karşı olan emperyal odaklar tarafından, muhtelif kurum ve kuruluşlarca kullanılacak elverişli bir yapı konumundadır.

İçe dönük eskinin bakiyesiyle, farklı oluşum ve şekillerde, kemalist mecrada, kripto alt katmanlarında ve hem nalına hem mıhına vuran geniş meşrep zümrelerde varlığını bir şekilde südürebileceği unutulmamalıdir.

Mesela bu art niyetli unsurlarca FETÖ güya "dini bir cemaat" olduğu hezeyanıyla dine zarar vermeye matuf söylemlerine, sinsi çabalarına karşı müteyakkız olmalı, zinhar prim verilmemelidir.

Şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yad eder, gazilerimizi minnet ve şükranla anar, milletimizi hürmet ve muhabbetle selamlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum