Gücün karizması!

Karizmanın gücü olduğu gibi gücün de karizması vardır. İnsanlar bazen gücü hak ve hakikatin ölçüsü olarak alır ve kabul ederler.  Elbette hata ediyorlar. Bundan dolayı, İbni Haldun mağlupların galipleri taklit edeceğini söylemiştir. Vakıa da onu doğrulamaktadır.  Onun ötesinde ‘insanlar krallarının dini üzeredir’ denmiştir.

Hz. Ebu Bekir'in halife olduktan sonra verdiği ilk hutbede ana fikir ve konulardan birisi hak ile gücün ilişkisidir: "Başınıza geçmiş olmam, içinizde benden iyisi yoktur demek değildir. (En iyiniz olarak bu makama getirilmedim). Fakat Kur'ân-ı Kerim nâzil olmuş, Allah Resulü dinin hükümlerini açıklamış ve bize aklın en üstününün takva olduğunu, akılsızlığın en koyusunun da fısk olduğunu bildirmiştir. Şunu bilin ki, nezdimde en kuvvetliniz; mazlûmun hakkını kendisinden alıncaya kadar en zayıfınızdır. En zayıfınız da, yanımda hakkını zâlimden alıncaya kadar en kuvvetlinizdir.”

Hazreti Ömer’in ilk hutbesinde de güç ile haklılık arasındaki ölçüye ve denkleme vurgu vardır. Hazreti Ömer Hazreti Ebubekir ( R.A.) istihlaf edince ilk sözleri şu olmuştur: ” Biliniz ki, aşina olduğunuz sert mizacım, hilâfetim sırasında zâlime, mütecâvize yönelik olacaktır.  Zayıf bir Müslümanın hakkını kuvvetliden alacağım sırada bu karakterimin kat be kat artacağını göreceksiniz. Bu kadar sert olmama rağmen, içinizdeki dürüstlerin, çekingenlerin ve hakkı teslim edenlerin başımın üstünde yeri vardır. Eğer, içinizden birinizin benimle ihtilâflı bir mesesi olursa, dilediği hakimin önünde onunla duruşmaya hazırım ve bundan geri durmam.”

Hazreti Ömer’in siyerine ve güzel tutumuna varis olan Ömer Bin Abdulaziz de ilk hutbesinde halka şöyle seslenmiştir: ”Allahü Teala'ya yemin ederim ki hiç kimseye hakkı olmayanı vermem ve hakkı olanın da hakkına mani' olmam." Dolayasıyla hak dinlerin tamamı güçlüyü değil hakkı ve haklıyı üstün tutar.  Temel ölçü budur.

*

Lakin insanlarda güçlüye karşı bir eğilim (mecbuliyet) vardır. Ve bunu siyaset haline getiren de Makyavelli gibi düzenbaz siyasi filozoflardır. Siyaseti Makyavelli canibinden anlayan Yahudi oryantalist/müsteşrik Goldziher bundan dolayı Ömer Bin Abdulaziz’i siyaseti bilmemekle suçlamıştır. Zira gerçekten de Ömer Bin Abdulaziz, kendi kariyerine ve hayatına mal olsa da hakkı üstün tutan bir siyasi anlayışı temsil ekmektedir. Öteki ise ne pahasına olursa olsun üstün gelmek adına bütün değerleri ve hakları payimal eden ve harcayan bir yaklaşımdır. Elbette bu anlayışa göre Ömer Bin Abdulaziz siyaseti anlamaz. Zira bu siyasetin baş üstadı şeytandır.

Gücün karizması konusunda dikkat çeken rabbani alimlerden birisi İzzettin Bin Abdusselam hazretleridir. Hallu’r Rumuz ve Mefatihu’l Künuz adlı eserinde avamın sultanların gücü dolayısıyla aldanmalarına temas eder ve ekseriye bu güce aldanan avamın hakla batılı karıştırdığını ifade eder. İzzettin Bin Abdusselam güce aldanmanın ve bu yönüyle hakla batılı birbirine karıştırmanın Müslüman ümmetin hayatında fesat baplarından ve kalıplarından birini teşkil ettiğini ifade etmiştir.

*

Bu makamda, İmam Nevevi  ve İzzettin Bin Abdusselam gibi büyük ulema sultanların kibrini kırmıştır. Her ikisi de ‘Asya’nın tek atlısı’ olarak tarihe geçen Baybars’ı terslemişler ve zalimane kararlarını yürürlüğe koymasına engel olmuşlardır.  Eflatun’un karizması nasıl ki insanlık tarihi için büyük bir maliyete neden olmuşsa bazı sultanların gücünden kaynaklanan karizmaları da aynı şekilde milletlerin felaketine neden olabilmektedir. Bundan dolayı sahte karizmalar çizilmelidir.

İbni Teymiyye mübalağa içerdiğinden dolayı destanlara karşı çıkar. Burada destanlardan herhalde ütopyayı kastetmiş olmalıdır. Bu hususta İbni Teymiyye "üç şeyin aslı yoktur" diyen Ahmet Bin Hanbel’in izinden yürümüştür.  Onu taklit etmiştir. Ve bu hususta müstakil bir risale yazmıştır. Bu üç şeyden birisi ‘melahimdir’ yani destanlardır. Bununla birlikte sahabilerin hayatı tarih üzerinden bir hamle gücünü temsil etmektedir. Hayatü’s sahabe gibi kitaplar bunun için yani diriliş nesilleri için kaleme alınmıştır.  Yahya Kemal Beyatlı gibiler bu nedenle tarihe sığınmışlardır. Bu hususta ibni Teymiyye  tarihin biraz kuru anlatımından yana gözükmektedir.  Said Havva da dindarların yanlış karizmaya saplanmamalarını ve aldanmamalarını öğütler. Bazıları ‘eimmetü’l hüda’ yani hidayet rehberi imamlar yerine dalalat rehberlerinin peşine takılmaktadır. Bu esef edilecek bir durumdur.  Bazen vatanperverlik ve bazen de hamiyet adına yanlış önderlerin peşine takılmak mümkündür.

Said Havva bu nasihat veya uyarısını kulaklara küpe bir sözle bitirir: "Şeytan hem kurnaz hem dahi hem de karizmatiktir öyleyse şeytana mı tabi olacağız? Dolayısıyla güce tapınmak karizmaya tapınmayı de beraberinde getirmektedir. Velhasıl, siyasi istibdat gibi ilmi istibdat da yanlış karizmalar üretmektedir.  Karizmada orta yol: Büyüklerin faziletini unutmadan ütopyaya düşmemektir… Tarihte yaşamamalı aksine tarihi günümüze taşımalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum