Sebahattin YAŞAR

Sebahattin YAŞAR

Gücün, aştığın engeller kadardır

Güçlü insan kimdir?

İnsanlar, nefse karşı aştıkları engeller kadardır. Nefsine dinlettiği söz oranında güçlüdür insan. İnsanın gücü, nefsine söz geçirmesi oranındadır.

Onun için terk ettiği haramlar, işlemediği günahlar, imkânı varken uzaklaştığı çirkinlikler kadar büyüktür insanlar.

‘Başarılı’ dediğimiz insanlar, neye, nasıl ulaştıklarıyla ölçülür. Bir şey ne kadar zor elde edilmişse, kaybedilmesi de o nispette zorlaşır. Cenneti kazanmak için verilen uğraş, Cennetin ucuz olmadığını hatırlatıyor.

Güçlü insan, öfkelendiğinde öfkesine hakim olabilen ve onu yenebilen insandır. Yoksa nice başarılı dediğimiz, güçlü dediğimiz insanlar, hakikaten fiziki olarak güçlü ve kuvvetli, pek çok konuda imkânları da var; ama duyguları ve hisleri açısından kendine söz geçiremiyor ve hakim olamıyor.

Parasına söz geçiren, çevresindekilere söz geçiren ve her türlü tasarrufları yapabilen insan, bir de bakıyorsunuz ki, hisleri onu idare ediyor. Hem de ona hiç söz hakkı tanımadan. Esarette bir hayat sürüp gidiyor. Konuştuğunda herkese akıl verir ve nasihat dağıtır, ama kendisine söz geçmez.

Güçlü insan; nefsine söz geçirebilendir. İçine sineni, vicdanına dokunanı uygulayabilendir. Güçlü insan; hayır ve güzelliklerin önündeki engeli kaldırabilen, hayır ve güzellik adına adım atabilendir.

Güçlü insan, içinden gelen kötü sesi susturabilendir. Kötüden geri dönebilen, hayır için nefsine söz geçirebilendir. Güçlü insan; neyin nefisten, neyin vicdandan geldiğini bilip ayıklayabilendir.

Güçlü insan; bitmez, tükenmez gücün kaynağını keşfedebilendir.

İnsanın gücü, aştığı engeller kadardır

Hani tatlı su balıkları vardır ya, zor görmemiş, dert çekmemiş, aç kalmamış, açıkta kalmamış, terk edilmemiş, kovulmamış, itilmemiş, hor görülmemiş… böyle insanlar hayatın gerçek yüzüyle karşılaşmamışlardır. Hep, ‘seviyorum’, ‘size kesinlikle katılıyorum’, ‘anlıyorum’, ‘aynen dediğiniz gibi’, ‘tamam’, ‘farklı düşünmüyoruz’… gibi cümleler duymuşlardır.

Farklı bir kanaatle karşılaşmamış, aykırı bir düşünce ile muhatap olmamış olan bir insanın, haliyle alışkanlıklarının dışında bir cümle duyduğunda şaşkınlıklar yaşaması beklenen bir sonuçtur.

Kendisine hiç ‘hayır’ denmemiş bir insanın, ilk ‘hayır’ cümlesini duyduğunda hayatına son vermemesi zordur. Onun için insan muhalefetiyle mücadelesi oranında kendi gücünü fark ediyor. Yani meselâ kişinin imanı, karşılaştığı imansız karşısındaki pozisyonuyla anlaşılır.

Birilerinin birilerine, ‘Ben sizin gibi düşünmü-yorum.’, ‘Ben böyle anlamıyorum.’, ‘Size bu konuda katılmıyorum.’ demesi lâzım. Bu cümle-ler özellikle kendisine söylenen açısından, hayatın gerçeklerine dâvet anlamında oldukça önemlidir.

İşte güçlü insan, ciddî bir engelle karşılaştığında atacağı adımın nasıllığı ile anlaşılır. Yakıp, yıkmak, bozmak, dağıtmak, parçalamak, kapatmak, karalamak kolaycı insanların yapabildikleridir. Zayıf insanlar böyle bir durumda hemen yıkmayı tercih ederler. Çünkü tercih eden kendileri değildir, nefisleridir.

Zoru başarmak, rüştünü ispat etmektir

Onca zor sözlere katlanıp, yutkunup ve ‘yine yeni bir sayfa’ diyebilen insanlar, kendine hakim olabilen insanlardır. Ağır bir söz duyduğunda, hakaretlere uğradığında—sadece öyle emredildi diye—yüzünü çevirip dönüp gitmek, hatta kötülüğe iyiliğin en güzeliyle mukabele etmek, işte gerçek büyüklerin yapabildikleridir. Zoru başarmaktır, güçlü olmaktır. Küçük sularda boğulmamaktır. Herkesin yapamadığını yapmaktır. Bir adım, ama hayatı kurtaran bir adım atmaktır. Derin bir nefes almaktır. Çok kritik kararlarda, hislerin hakim olduğu anlarda, Yaratıcı ile görüşmektir. O'na sormaktır yaşananları. O'ndan görüş istemektir. O'na danışmaktır.

Güçlü olmak işte budur. Yani Kudreti sonsuza baş vurmaktır.

İnsanın kendini ne olarak tanımladığından ziyade, o insanın karşılaştığı olaylar karşısındaki tavrı ve takındığı tutumu o kişiyi belirleyicidir.

Onun için bir insanın başından ne kadar çok ağır hadiseler geçmişse, o insan bu zorlu yollardan sağlıklı geçebilmeyi başarmışsa, yıkılmamışsa ve hatta her yaşananın dersini okumuşsa, bu kişi büyük bir olgunluğun, büyük bir makamın, büyük bir başarının insanıdır.

İnsanın rüştünü ispat etmesi, karşılaştığı olaylar karşısındaki tavrı ile ölçülür. Nefis ve hevasının arzularına gem vurabilen ve ‘yeter’ diyebilen; tavrını vicdanının sesini dinleyerek değiştirebilen insan, rüştünü ispat edebilen insandır. Aksi halde nefsinin her isteğine ‘başüstüne!’ diyen bir insan için güçlü denilemez. İnsanın rüştünü ispat etmesi, kendine hakim olarak, karşılaştığı olaylarda serinkanlı olabilmek ve sağlıklı bir çıkış yolu bulabilmektir.

Güçlü insan, pis duygularına hakim olabilen insandır. Güçlü insan, nefsinin isteklerinden vicdanını ayıklayabilen ve Hakkın hatırını, her şeyin üstünde tutabilen insandır.

Nefsine sözü geçmeyen bir insanı,—başka neye sözü geçerse geçsin—güçlü kabul etmek, zayıflıktan başka bir şey değildir. Gerçek güçlülük, nefsine söz geçirebilmektedir. Gerçek güçlülük, nefse diz çöktürüp, acizlik içerisinde ağlatabilmektir. Gerçek güçlülük, insanın içindeki vicdanı, insanın kendisine hakim kılabilmektir.

Gerçekte güçlü insan, karşılaştığı hadiseler karşısında, yılgınlığa kapılmadan, Yaratıcı’dan yardım alıp, hakikati şahlandırabilendir.
Yeni Asya

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum