Alaettin TAŞKIN

Alaettin TAŞKIN

Gizli hazine kâşifi ya da İlahî ayna olarak insan!

Cenaba-ı Hak, kendisini en kapsamlı şekilde tanıyacak ve bu tanımayla sevecek bir kapasite vermiştir insana.

Mutlak olan Yaratıcı sonsuz ve mutlak olan özellikleriyle, sıfatlarıyla bir “gizli hazine” gibidir. Bu gizli hazine sırf sevgisinden ve merhametinden olarak bilinmek, sevilmek istemiştir ki bilene ve sevene bir ‘iyilik’ olsun diye.

İnsanın insaniyeti, yani iç dünyasındaki duygu, his ve kabiliyetleri gizli hazineyi açan anahtarlardır. İnsanın kendi varlığı ise bir ‘anahtarlık’ gibidir. Bu manada insan, İlahî özellikleri yansıtan bir aynadır ve/veya gizli hazineyi keşfe çalışan bir kâşif. Ancak insan şuurlu bir aynadır. Ne yansıttığının farkında olan bir ayna.

Biz burada derinlemesine bir analize girişmeden insanın İlahî ayna ve gizli hazinenin kâşifi olması özelliklerini Risale-i Nur’dan istifade edebildiğimiz kadar ele almaya çalışacağız. Özellikle insanın duygu ve hisleriyle yaratıcısına ayna olma özelliği üzerinde durmaya gayret edeceğiz.

İnsan dört yönüyle Yaratıcısına ayna olur ve dört boyutla gizli hazinenin keşfine çıkar.

  • Zıddiyet noktasında yani yok- var ilişkisi üzerinden insan yok olan, olumsuz olan özellikleriyle Yaratıcın mutlak mükemmel ve aşkın olan sıfatlarını anlar. Mesela güçsüzlüğünde Yaratıcın kudretini, acıkmasıyla O’nun acıkmaktan ve yemekten münezzeh oluşunu anlar. İşte bu şekilde insan, varoluşsal/ontolojik noksaniyetiyle Yaratıcısının mutlak ve mükemmel sıfat ve özelliklerine ayna olur.
  • İnsan, Yaratıcısını tanıması için numûneler ve yansımalar şeklinde kendisine verilen cüz'î ilim, güç, görme, işitme vb. sıfat ve özellikleriyle bunların küllî, mutlak asıllarının Yüce Yaratıcıda olduğunu hisseder ve anlar.
  • İnsanın kapsamlı yapısında ve fiziki yaratılışında işleyen, nakışları görünen özelliklerle Cenab-ı Hakk’ın isimlerini, özelliklerini ve sıfatlarını gösterir. İnsan, üzerinde tecellileri ve nakışları görünen bu özellikler ile Cenab- Hakk’a ayna olur.
  • İnsan, hayatındaki duygular ve hisler ile Cenab-ı Hakk’ın kudsi şuunatını, Zatına layık duygularını anlar. İnsanın bu özelliği üzerinde biraz duralım.

Yani insan hayatındaki duyguların, hislerin kaynağını, var edicisini sorguladığında bunların kaynağı ve var edicisi kendisi veya cismi/bedeni olmadığını anlar. Ve bunları, kâinat cinsinden başka hiçbir sebebin de var edemeyeceğini muhakemesiyle anlar. İşte o zaman bu duygu ve hisleri mutlak olan Yaratıcıya, Cenab-ı Hakk’a verir, O’na bağlar.

Burada, bu duyguyu bana veren niye verdi diye sorgulamaya girdiğinde ise insan, duygularıyla, hisleriyle bunların mutlak kaynağı olan Yaratıcısını tanır. Yani iç dünyasında her an kaynama halinde olan duygu ve hislerini yaratıcısını tanıma vesilesi kılar. Bu yönüyle de insan, Cenab- ı Hakk’ın gayet parlak bir aynası olur ve tam anlamıyla gizli hazinenin kâşifi olur.

Mesela, Yaratıcım bende sevinmek duygusunu yaratmasıyla Onun mutlak olarak sevinme duygusunun kaynağı/var edicisi olduğunu, benim gibi tüm mahlûkatını da sevindirmeyi irade ettiğini anlıyorum. Böylece beni sevindirenin O olduğunu anladığımda, beni sevindirmesiyle Onun bana olan sevgisini ve ilgisini görmüş oluyorum. Bende sevinme duygusunu yaratan yaratıcının mutlak olarak ve zatına layık şekilde ‘sevinen’ olduğunu anlıyorum. Yaratıcımın benim sevinmemden sevinir olduğunu anlıyorum. Yaratıcımın beni sevindirmek istediğini görünce O’nu daha bir sevmeye başlıyorum ve O’nun da benim sevinmemden dolayı ‘seviniyor’ olduğunu fark ediyorum. Özellikle benim gibi diğer bütün mahlûkatı da sevindirmekle Onda hâsıl olan sevinmenin mutlaklığını anlıyorum. Sevinmenin mutlaklığının O’nu ne derece -kudsiyetine layık şekilde- mutlu edeceğini bir nebze olsun hissetmeye çalışıyorum. Böylece Yaratıcımla tabiri caizse ‘duygudaş’ oluyorum ve Onunla bir nevi ‘hemhal’ oluyorum. Yani Onunla interaktif bir iletişim halinde olduğumu hissediyorum. Hayatımdaki duygu, his ve kabiliyetlerimi bu bağlamda kullanınca, yani Yaratıcımı tanımaya alet edince insaniyetimi doğru yolda kullandığımı görüyorum.

Bu manada insaniyetim, yani insani duygu, his ve kabiliyetlerim Yaratıcıdan her an gelen mesajları/hitapları şuuruyla farkında olarak anlayıp hisseden, derleyip toplayan bir 'anten' işlevi görür.

İşte bu şekilde insan fıtratındaki duyguları, hisleri ve kabiliyetleri Yaratıcısını tanımaya alet etmeyi başardığında çok muazzam bir imanı yaşama imkânı önüne açılır ve Yaratıcısını tanımada/marifetullahta ve sevmede/muhabbetullahta çok büyük bir pencere ona açılır.

İnsan kendi duygularıyla, hisleriyle Cenab- ı Hakk’ın özelliklerini, şuunatını, bir nevi kudsi duygularını tanımaya çalıştıkça gizli hazine açılmaya başlar. İnsan bir kâşif olarak gizli hazineyi keşfetme yolculuğuna çıkmıştır artık.

“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku… Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum