Ezanlardan ölüm bulaştı bana

Ezanlardan ölüm bulaştı bana

Mustafa Celep'in şiiri.

SİSTEM DIŞI ŞİİR

Ezanlardan ölüm bulaştı bana
Ölüm; büyük jest, gerçek bir çiçek
Zift dolu ya da aydınlık
Tahtalar gibi gerçek
Muhkem şehirler gibi
Ölüm gerçeğini buldum şiirlerin özünde
Ezanların özüne indim
   maden işçileri gibi
Tuttuğum çeteleler insanın aslını öğretti bana
   kaydettim
Müziksiz bir oda mistik bir deniz ölümüne dalgalar
Çok ironik bir biçimde hayatı zihnimde
   kaleler gibi taşıdım
Şiirin ‘kadim kapı’sında özümü buldum ‘aşk’ın kapısında’
İrfan hocam aşk ruhum kitap cismim teyellenmiş mezarlar
Annemle ötekiler arasında bir siyaset aradım
   insanları tanıdım
Çift yönlü çift yüzlü çarpık
   çıkarcı insanları
Ümmiliğimde safiyetimi buldum
Açık kadın resimlerinden elem duydum
Karacaoğlan gibi serazat bir espri
   yaptım düzenbaz düzensiz düzeni seven
   sistemin içindeki adamlara
Sistem dışı karakterlere sempati duydum.

Benim yanılgan insanlığım deprem gibi yoklar beni
Kadınsız girdiğim odalarda çürümüş
   et kokuları duydum
İnsan altı artıkları ve bir sürü paçavralar
Denizi her karşıma aldığımda intihar
   geldi aklıma
Kırık dökük mısralarda vıcık vıcık duygular.

Ben bir zaman derinde kalmıştım şimdi yüzeydeyim
Rabbim beni kaldırıp çıkardı oradan bir yere getirdi
Velveleden vesveseden alıp aydınlığa getirdi nura getirdi
   güle getirdi sarmaşığa ve mangal sefalarına
Dağa çıkardı dağdan indirdi şehirlerde gezdirdi
Nefsim devdi ezdi büktü sancılattı eve getirdi
Nekahetten sakinliğe getirdi sefaletten metanete getirdi
Türkleşmekten İslamlaşmaya ve halka getirdi
Karanlık otobüs duraklarından sohbet meclislerine getirdi
Belirsizlikten açıklığa ve netliğe getirdi
Suskunluktan bağıra bağıra konuşmaya getirdi.

Ama uyumluyum şimdi sen ve ben mutluyuz
   mutlu mesafeler
Mutlu kitaplar kör ve sağır değil kutlu kitaplar mutlu
Hikâyeler öykünmeler özentiler sonra
Rabbim beni özentiden sahiciliğe getirdi
Adalete inandım eşitliğe getirdi
Hakka inandım hakikate Rabbim beni oradan
   o karanlık kuyudan çekti çıkardı
Batakhaneden dergâhlara getirdi
Girift sorulardan şadırvanlara
Çetrefil bilmecelerden karınca topluluğu gibi çoğalan
    vesveselerden çekip çıkardı 
Nabzım duyulsun diye halkımın nabzı
Şehrin en işlek caddesine getirdi
Alanın en civcivli yerine en kalabalık en kargaşa en kaos
Beni alıp şiddetli sıcaklardan
   serinliğe getirdi
Yokuşlardan indirip düz caddede gezdirdi.

Şimdi hangisi sınır hangisi kölelik
Hangisi bağlanma hangisi özgürlük
Hangisi sahte hangisi gerçek
Hangisi genişlik hangisi koma

Ben şimdi çatışmadan barışa giden güzergâhta
İttihad-İslam’a inanıyorum taraflar uyuşuk taraflar bozgun
Peygamberimiz der, kardeş olun
Yunus der, bu dünya kimseye kalmaz
Ama zalime inecek kıvrımlı bir hançerim var
Musa der, öldürmeyeceksin.

Geldiğim yerde kardeşliğin dili konuşuyor ışığı
   yanıyor sesi çağlıyor rengi parlıyor
Geldiğim yerde hoşnut değilim geldiğim yerde ateşler nemrutlar
Geldiğim yerde firavunlar en köşeyi tutmuşlar en zirvedeler en tepede
Bana dalga dalga büyüyen bir İttihad-ı İslam gerek
Bana bölük bölük
Bana ordu ordu
Bana yoğunlamasına
Bana tepeleme
Bana perde perde bulut bulut
Akan kanın hesabını soracak bir İttihad-ı İslam gerek.