Evlilik üzerine Sheraton’da arz ettiğim ölçüler

Birkaç gün önce bir dostumun kızının düğününe davet edildim. Yer Sheraton oteldi. Programın akışı içerisinde bir ara beni sahneye davet ettiler. Düğün sahibi dostum kulağıma eğildi:
-Hocam, 8-10 dakikalık bir konuşma rica ediyoruz, buyurun.

Ben Besmele, hamdele, salvele’den sonra evlilikle ilgili ölçüleri sırlamaya başladım. Söylediklerim oldu, söyleyemediklerim oldu. Bu gün o ölçülerden bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü Müslümanların bu dini ölçülere ve hassasiyetlere şiddetle ihtiyacı olduğunu görüyorum.

Evlenmenin Arapça karşılığı Nikâhdır.  Nikâh bir yönüyle ibadettir.  Çünkü evlenenler Allah’ın emrini  ve Hz. Peygamber’in sünnetini yerine getirmiş olmaktadırlar.  "Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir:

1-Haya, (yani Hak’tan ve halktan utanmak, edepli yaşamak)
2-Temiz ve güzel kokulu olmak,
3-Misvak kullanmak, (diş ve ağız temizliğini bozacak şeylerden uzak durmak)
4-Nikâh,  yani helal ve temiz yoldan dindar biriyle evlenmek.

"Üç kimseye Allah'ın yardımı haktır:
1-Ödemek niyetiyle borç alana,
2-Irz ve namusunu korumak niyetiyle evlenmek isteyene,
3-Allah yolundaki mücahide."  Kendisini iman ve Kur’an hizmetine adamış hizmet kahramanlarına.

ENGÜZEL SIĞINAK VE CENNETİMİZ

Şu fani dünyada, insanoğlunun en güzel sığınağı ve cenneti aile hayatıdır. Aile hayatının hayatı ve mutluluğu da iki şeye bağlıdır. Bunlardan birincisi samimi hürmet, ikincisi de içten merhamettir.
Eşlerin birbirine karşı sevgi ve saygısı, çocuklarına karşı şefkat ve muhabbetleri Allah’ın emri, sevgili Peygamberimizin sünneti ve ahlakıdır.

Eşine, çocuklarına ve başkalarına karşı hiddet ve şiddet Peygamberimizin ahlakı ve sünneti değildir. Peygamberimizin elinden ve dilinden hiç kimse incinmemiştir. Her Müslüman, “Müslüman, eliyle, diliyle başkalarını incitmeyen insandır.”   diyen peygamberini örnek almalı, incinse de incitmemelidir.

Peygamberimiz:“Sizin en iyileriniz, hanımlarına iyi davrananlarınızdır.”  “İman bakımından en mükemmel olanlarınız da, ahlakı en güzel olanlarınızdır.”  buyurmuşlardır.

MİLLET AİLESİNİN HUZURU

Üstad Bediüzzaman, vatan ve millet ailesinin huzurunu, anarşi ve tehlikelerden kurtulmasını beş esasa bağlamıştır. Ben bu beş esası karı-kocanın oluşturduğu aile yuvası için de lüzumlu ve zaruri görüyorum. O esaslar şunlardır:
1-Merhamet,
2-Hürmet,
3-Emniyet, (güven)
4-Helal ve haramı bilip haramdan kaçınmak,
5-Serseriliği bırakıp itaat etmektir. 

Hangi insan, eşine karşı merhametli olur, saygılı davranır, güven verir, helal ve haramı bilip haramdan kaçınır, başıboş yaşamayı bırakır, ibadetli ve itaatkâr bir mü’min olursa böyle bir insanın evi cennet olur.

NİKÂHLI BİRLİKTELİK

Nikâhlı birliktelik medeniyettir. İnsanca ve Müslümanca bir davranıştır. Nikâhsız birliktelik ise ilkelliktir, insanca ve Müslümanca bir davranış değildir. Onun için haramdır. Nikâhsız birlikteliklerden Allah ve Peygamber razı değildir. Çünkü böyle bir birliktelik zinadır. Zina, yuvaları yıkan en korkunç bombadır. Bunun içindir ki Allah, sadece zinayı değil, zinaya yaklaştıracak şeyleri de yasaklamıştır. Öyleyse insan, sadece zinadan değil, zinaya götürecek sebeplerden ve pozisyonlardan da uzak durmalıdır.

Dolayısıyla insanlar Allah’ın örtünme emrine riayet etmeli, gözlerine sahip olmalı, evlenmeleri haram olmayan bir kadınla- bir erkek tenhada baş başa kalmamalı, el ele tutuşmamalı, göz göze gelmemeli, yüz yüze değmemelidir.

Hz. Peygamber, insanları evlenmeye teşvik etmiş, ümmetinden evlenmeleri kolaylaştırmalarını istemiş,  “Evlenen kimse dininin yarısını koruma altına almıştır; diğer yarısı için de yüce Allah'tan korksun.''  buyurmuştur.

DURMADAN EŞ DEĞİŞTİRMEK

Nikâh yoluyla da olsa, durmadan kadın değiştirmek veya erkek değiştirmek, Müslüman’ın işi değildir. Böyleleri, kınanmaktan, suçlanmaktan ve lanetten kurtulamazlar. İki dünyanın cennetinden de mahrum kalabilirler. Ahirette de bu işin hesabını kolay veremezler. 

EVLENMEK, ŞİRKET KURMAKTIR, ALDATMAK HARAMDIR

Evlenmek, hayat boyu acıyı ve tatlıyı, kârı ve zararı paylaşmak için kurulmuş bir ortaklıktır. Bir kudsî hadis var; Allah Tealâ buyurmuşlar ki: “İki ortak birbirlerine sadık kaldıkları müddetçe, onların üçüncü ortağı ben olurum. Onlardan biri, diğerine hainlik düşünür, aldatmaya kalkarsa ben onlardan, o şirketten ayrılırım.”

Aldatmak hem Allah’ın ahlakına, hem de Peygamberimizin ahlak ve sünnetine aykırıdır. Onun için Peygamberimiz (s.av): “Aldatan bizden değildir.”  buyurmuşlardır.

BOŞAMAK VE BOŞANMAK

Yine buyurmuşlardır ki: "Evleniniz, fakat boşamayınız. Çünkü Allah zevkine düşkün erkeklerle zevkine düşkün kadınları sevmez."  "Allah’ın en sevmediği helal, boşamaktır."
Eşler, birbirlerini Allah’ın emaneti olarak görmelidir. Emanete hıyanet etmemeli tam tersi birbirlerini aşk derecesinde sevmelidirler. Fakat bu aşk, sadece fizikî güzelliğe ve şehvete dayanmamalıdır. Eşler, kendilerini ömür boyu aşka, hatta ebedî aşka hazırlamalıdırlar.

EŞİNDEN DÜRÜSTLÜK BEKLEYEN

Eşinden sadakat ve iffet bekleyen bir beyefendi, kendisi de eşine karşı dürüst ve iffetli olmalıdır. Dürüst ve sadık olmayan bir kimsenin, eşinden dürüstlük bekleme hakkı yoktur. Böyle bir insan, çocuklarına da kötü örnek olur. Ya onların hürmet ve muhabbetine layık olamaz, ya da onların da kendisi gibi ahlaksız ve iffetsiz olmalarına sebep olur.

Allah Teala, “Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkeklerde temiz kadınlara yakışır. Pis kadınlar, pis erkeklere, pis erkekler de pis kadınlara yaraşır.”  
Bülbüle güllük, kargaya küllük yaraşır,
Bal arısı bal yapar, hunsefa cife taşır.

VEFALI EŞ ve MUTLU EŞ

Vefalı eş, eşini sadece gençliğinden ve güzelliğinden dolayı sevmez. “Eşim şimdilik yaşlandı ve çirkin oldu ise de, zararı yok. Çünkü, cennette ebedî bir güzelliği var, diye düşünür. Böyle ebedî arkadaşlığın hatırı için, her bir fedakârlığı ve merhameti göze alır. O yaşlı karısına, güzel bir hûri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir.”

Bir Müslüman’ın bu dünyadaki eşi ahirette (cennette) de eşi ve hayat arkadaşı olacaktır.

NEMUTLU O KARI VE KOCAYA Kİ…

Ne mutlu o kocaya ki; karısının dindarlığına bakar, onu  taklid eder, arkadaşını ebedî hayatta kaybetmemek için dindar olur.

Bahtiyardır o kadın ki; kocasının dindarlığına bakar "ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim" diye takva dairesine girer.

Yazıklar olsun o erkeğe ki; sâliha kadınını ebedîyyen kaybettirecek olan ahlaksızlığa tenezzül eder.

Ne bedbahttır o kadın ki; müttaki kocasını taklid etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
Binlerce yazıklar olsun o iki bedbaht koca ve karıya ki; birbirinin fıskını, günahını ve ahlaksızlığını taklid ederler ve ateşe atılmalarında birbirlerine yardımcı olurlar!..
Bu dünyadaki eş, insanın cennette de ebedî aşkı olacaktır.

Ama bu dünyada gördüğü gibi değil. Cennette aşk bitmeyecek. Orada bıkkınlık ve usanmışlık olmayacak. Çünkü cennette gençlik ve güzellik hep devam edecektir. Yaşlanma, eskime olmayacak. Sevgi ve aşkda da eksilme olmayacak. Cennetteki bu  bitmeyen aşk, bu dünyada eşine sabredenlere, eşiyle yetinip harama tenezzül etmeyenlere nasip olacaktır.

AİLE BAHÇESİNİN GÜLLERİ

Çocuklar, aile bahçesinin çiçekleri ve gülleridir. Bu çiçekleri ve gülleri bir buket yapıp takdim eden Allah’tır. Ana-baba, öğretmen ve devlet de onlara bakmakla görevlendirilmiş birer bahçivandır. İslamiyet suyu, iman güneşi, Kur’an gıdasıyla beslenmelidir o çiçekler. Aksihalde onlar, solar ve kururlar. Onların kurumasına sebep olanların, yani onları İslamiyetsiz, imansız ve Kur’ansız bırakanların hesabı çok çetin olur. Bahçeye bakmayıp çiçekleri ve çimenleri kurutan bahçivanın başına neler geleceğini bir düşünün.

GÜNÜMÜZDE AŞKLAR

Günümüz aşkları güven vermiyor. Çünkü günümüz aşkları dinden bağını koparmıştır. İpsizdir, sapsızdır ve mantıksızdır. Sabah başlarsa akşama, akşam başlasa sabaha çıkamıyor.
Evlenecek olan eşler, birbirlerinde dış güzellikten fazla iç güzellik aramalıdırlar. İç güzelliğinin kaynağı dindir. Dinin emirlerine uyan ve yasaklarından uzak duran insanın kalbi temiz olur. Kalbi temiz olanın ahlakı da güzel olur. Onun için Peygamberimiz (s.a.v) dindar olan birisini eş olarak seçmemizi tavsiye etmiştir.

MÜSLÜMAN’IN DÜĞÜNÜ

Müslüman’ın düğünü de Müslüman’ca olmalıdır. Müslüman’ın düğününde kadın-erkek karışık eğlenilmemeli, içki içilmemeli, gelin yabancılara teşhir edilmemeli, mütesettire olmalı, yabancılarla el sıkışmaya mecbur bırakılmamalıdır.

Ehl-i dünya bizim antika ve cevherlerimize tenezzül etmediklerine göre biz onların teneke ve bakırlarına hiç tenezzül etmemeliyiz. Helaller ve meşru’ eğlenceler antika ve cevherdir. Haramlar,  günahlar ve gayr-i meşru eğlenceler ise,  bakırdan ve tenekeden de aşağıdırlar.

PEYGAMBERİMİZDEN ÖNCE KADIN PEYGAMBERİMİZDEN SONRA KADIN

Peygamberimizden önce kız çocukları diri diri gömülüyor, öldürülüyordu. Kadın ortalık malı olarak alınıp satılıyordu. Kadının elbisesi elinden alınmış, çocuğu elinden alınmış, kocasından uzaklaştırılmış, sokağa, sahneye çıkarılmış, fuhuş malzemesi ve rakı mezesi olarak kullanılır hale getirilmiş, sırtından para kazanılıyordu.

Allah’tan gelen emirlerle Peygamberimiz bunların hepsine son verdi. Düşmüş kadını tutup kaldırdı. Elbisesini sırtına verdi, çocuğunu kucağına koydu, sen sadece saygıdeğer bir beyefendinin saygıdeğer bir hanımefendisi olabilirsin. Sen annesin veya anne adayısın. “Cennet, annelerin ayaklarının altındadır.”  Dedi, kocasına ve konağına gönderdi. Zayıf, güçsüz ve çaresiz olan kadını anne-babanın sevgili yavrusu, evlatların saygın annesi, erkeğin saygıdeğer eşi haline getirdi.

Peygamberimizin kadın için ortaya koyduğu bu özellik ve güzelliklerden aldığı ilhamla Viktor Hugo:“Kadın zayıftır ama, anneler kuvvetlidir.” demiştir.
Ana başa tac imiş / Her derde ilaç imiş
Bir oğul pir olsa da /Anaya muhtaç imiş

KADIN VE ERKEK YÖRÜNGESİNDEN ÇIKMAMALI

Özel ve Sosyal hayatımızı huzursuz eden ve ağlatan acılardan kurtulabilmemiz için kadınlar ve erkekler olarak yörüngemize girmemiz gerekmektedir. Yörüngemiz de yüce dinimiz İslâmiyet’tir. Ondan hiç kötülük gelmemiş, hep iyilik, rahmet, bereket, huzur ve afiyet gelmiştir. Keşke ona uysak, onunla barışsak da gerçek huzuru bulsak, cennete kavuşsak.
DUA

Nikâh yoluyla hayatını birleştiren eşler, hem kendilerini ve hem de doğacak çocuklarını şeytanın çarpmasından ve şerrinden korumak istiyorlarsa zifaftan önce bismillah demeli ve şu duayı asla ihmal etmemelidirler: “Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ= Allahım! Bizi ve bize nasıp edeceğin çocuklarımızı şeytanın çarpmasından koru.”  Bu duayı yapanlar hem kendilerini ve hem de çocuklarını şeytanın zararından korumuş olurlar.
Kur’an’ın öğrettiği şu dualara ise hepimizin her an ihtiyacı var. Yüce Allah bize, kendisinden neyi nasıl isteyeceğimizi öğretiyor:

Ey bizim Rabbimiz! Bize eşlerimizden, ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar nasip eyle. Bizi, müttekilere imam eyle!

Ey benim Rabbim! Beni ve çocuklarımı dosdoğru namazını kılanlardan eyle. Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı-babamı ve bütün mü’minleri hesap gününde bağışla.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum