Prof. Üstün Dökmen; "Başörtülü psikolog, psikiyatrist ve PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır" çıkışıyla topluma hem yanlış, hem tehlikeli, hem ayrıştırıcı mesaj vermiştir.

Söyledikleri, kişisel haklara aleni bir saldırıdır.

Aynı zamanda, insani özgürlük cephesinden de kabul edilemez bir saldırıdır.

Bu haksız ve talihsiz ifadeler, kadına yönelik şiddetin güya eğitimli, aydın, referans alınan biri tarafından icrası demektir.

Hak-hukuk cephesinden bakıldığında da, çiğnenmiş adalettir.

Ve en tehlikelisi: Toplumsal çatışmaya, kin ve nefret içerikli cevaplara, sözlü ve fiili saldırıya zemin teşkil edecek ifadelerdir.

Hazımsızlığın, giyim tercihi üzerinden inanca saldırının ta kendisidir.

Başörtülü psikolog olur mu?

Bal gibi olur.

Lâkin; başörtü takıntısını kafasına takan her hangi bir "takıntılı"dan psikolog olur mu?

İşte bu tartışılır.

Şahsen ben, böyle takıntılı birinden yardım almak istemem. Çocuğumu götürmem.

Kafanın içindekilerden çok, üstündekiyle uğraşmanın modası, zamanı geçti. Biri bu hakikati beyefendiye hatırlatmalı.

Şimdi bir başkası çıksa ve dese ki: Saçı sarı boyalıdan psikolog olmaz. Diğeri de der ki; kelden olmaz????. Al sana kaos, kargaşa, gereksiz polemik...

Şahsen ben bu çıkışın provokatif amaçlı olduğuna inanmak istemiyorum.

Popülizm niyetle yapıldığı düşüncesindeyim. Hani derler ya reklamın iyisi-kötüsü olmaz diye.

Sebep ne olursa olsun. Toplumun en hassas olduğu konular üzerinden, bu tarz tehlikeli çıkışlar yapmak, makul ve mantıklı birinin yapacağı iş değildir. Olmamalıdır.

İnanç, etnik kimlik, fiziki yaradılış üzerinden saldırı, tehlikelidir.

Bu yüzden, aydın !! bilinen (görünen)lerin, toplumda yara açmaya değil, sarmaya talip olması beklenir.

Başlık daha ağır, daha hakaretamiz olabilecekken, sadece "etik" bulmadığımızı ifade edip, bu konu hakkındaki düşüncelerimi dile getirmek istedim.

Pozitif ayrımcılık değil, insani yaklaşımda bulunun yeter.