Ermeni açılımından çıkarılacak dersler

Zürih'te sancılı bir imza töreni yaşandı cumartesi akşamı.Ermeni heyetinin son dakikada başlattığı kriz, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun önerisi, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın desteği ile aşıldı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini hedefleyen protokoller birkaç saat gecikmeyle de olsa imzalandı.
Her iki ülke de dönüşü pek mümkün olmayan "yeni" bir yola girdi böylece.

Nedir o dönülmez yol?

- Geçmişle yüzleşerek geleceğe birlikte yürüme yolu...

Şöyle ki...

Türkiye ve Ermenistan, imzaladıkları protokolle hem aralarındaki ilişkiyi tanımladılar hem de bu ilişkinin çerçevesini belirlediler.

Yani...

Ermenistan ve Türkiye'yi yöneten siyasi iradeler "düşmanlık" konseptine dayalı bir siyasi anlayışı terk edeceklerini taahhüt altına aldılar.

Birbirlerinin varlığına saygı duyacaklarını beyan ettiler.

Geçmişteki acı hatıraları politika malzemesi yapmayacaklarını, yapmak isteyenlere de izin vermeyeceklerini dile getirdiler.

Bütün bunlar neyi işaret ediyor?

Tabii ki yeni bir siyaset dilinin teşekkül ettiğini...

Şöyle izah edelim.

Milliyetçilik akımı çok kültürlü, çok dinli, çok mezhepli, çok etnik yapılı imparatorlukları tasfiye etti Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra.

Bağımsızlıklarını ilan eden "ulus devletler" karşılarına çıkan beka sorununu, tehdit algılamaları ve düşman tasavvurlarıyla çözmeye çalıştı.

İç ve dış tehditlere karşı "milli gücü" bir arada tutabilmenin yolu o dönemde milliyetçilikten geçiyordu.

İşte bu süreç "faşist" yönetimler çıkardı Avrupa'nın göbeğinde.

Ardından da İkinci Dünya Savaşı'nı tetikledi.

İdeolojik ve doktriner bir dil kullanıldı bu dönemde.

Dünya, siyasi kutuplara bölündü.

İnşa etmek değildi amaç, var olanı tahrip edip yok etmekti.

Siyaset de toplum da kültür de sanat da etkilendi bundan.

Düşman kabul edilenler ötekileştirildi. Varlıklarına tahammül edilmedi. Onların olmadığı bir dünya hayal edildi.

Sürgünler, mübadeleler, yağmalamalar, yaftalamalar, siyasi baskılar, çatışmalar birbirini izledi.

Kısacası...

Çok acılar yaşandı.

Avrupa, ders çıkardı bu tecrübeden.

Birbirleriyle kıyasıya savaşan ülkeler, bu kez birlikte yaşama kültürünü hayata geçirmek amacıyla birliğe giden yolun temellerini attı.

Ancak...

Soğuk Savaş'ın bitişiyle bu kez "mikro milliyetçilik" hortladı.

Etnik temelli siyaset, geçmişin kalplerde acı bırakan mirasına sahip çıktı maalesef.

Bu yüzden Kafkaslarda, Balkanlarda, Ortadoğu'da büyük çatışmalar yaşandı.

Medeniyetler Çatışması tezine inanan ABD de Afganistan ve Irak'ı işgal etti.

Niçin?

- Demokrasi getirmek için...

Bush yönetiminin yanlışlarından sonra anlaşıldı ki...

Kaba kuvvetle, etnik milliyetçilikle, ötekini yok saymakla, ona hayat hakkı tanımamakla sorunların çözülmesi mümkün değil.

Çözüm nerede peki?

- Diyalog ve hoşgörüde...

- Karşındaki muhatabın varlığını bütün benliğinle kabul etmekte...

- Müşterek noktaları ön plana çıkarmakta...

Dünyanın gittiği yönü çok erken keşfetti Türkiye.

Özellikle de toplumsal yapısıyla...

Hâsılı...

Dışlayıcı değil kuşatıcı politikalar revaç buluyor artık.

İnsanlar tahripkâr değil inşa edici siyaseti benimsiyor.

Gerilimden beslenen ideolojiler marjinal hale geliyor.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreci bir de bu gözle analiz etmekte fayda var sanırım.

Zaman

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum