En çok kimlerin neden canı sıkılır?

İnsan psikolojisini anlamada olmazsa olmaz derecesinde elzem kavramlardan ikisinin adem-yokluk ile vücut-varlık olduğuna inanıyorum.

Yokluk ve varlık deyince ilk elde hemen akla gelen diğer bir kavram da vicdan. Vicdan, şuur sahibi olan insanın fıtratıdır. Zamanın Bedii, vicdanın "Âlem-i gayb ve şehadetin (görünen ve görünmeyen alemin) nokta-i iltisakı (bitişme noktası) ve berzahı ve iki alemden birbirine gelen seyyaratın (hareket halinde olanların) mültekası (kavuşma, birleşme, buluşma yeri) olduğunu ifade eder. Şehadet denilen bu görünür alemde yaşayan biz insanların gözle görünmeyen gayb alemiyle vicdanlarımızın bu yakın teması, psikolojik dünyamızın bir nevi yol haritasını belirler.

Vicdanımız hem görünür alemdeki varoluşu hem de temas halinde olduğu ebedi, sonsuz alemdeki varoluşu bilir, tanır, hisseder. Bundandır ki, varlığa, varoluşa tutkuyla bağlıdır. Vicdan yokluk ve hiçlik durumlarına maruz kaldığında elem ve teessür hisseder. Vicdanı ve ruhu memnun eden, huzur hissettiren varlık; elem içinde bırakan da yokluktur.

Canı en çok sıkılan insanlar atâlet halinde olanlardır. Zamanın Bedii de, "En bedbaht en muztarip en sıkıntılı, işsiz adamdır," diyerek dikkatimizi bu noktaya çeker.

Yaz ayları şehirliler için en sıkıcı mevsimdir. Havaların ısınmasının ruhta uyandırdığı rehaveti göz önünde tutsak bile, asıl sebebin yaz mevsiminin atıl bir dönem olarak yaşanması olduğunu görürüz. Bilhassa anneler, yaz gelip de okullar kapanınca, çocuklarının yaşadığı sıkıntıdan kaynaklı gerginliği ve bu gerginliğin neden olduğu kardeşler arası geçimsizlikleri çok iyi bilirler ve bundan hiç hoşnut değillerdir.

Halbuki, yaz mevsimi yoğun çalışma zamanı olan köylüler için hiç de sıkıcı geçmez. Köylüler sıkıntıdan patlamaz yazın. Onlar için ektiklerini biçme zamanıdır. Üstelik yazın kavurucu güneşin altında, tarlada tapanda geçirirler. Zor şartlardaki bu yoğun çalışma ruhlarına lezzet damlatır.

Peki, tembellik, hareketsizlik, boş durma olan atâlet, neden vicdanda sıkıntı hissi uyandırır? Bu sorunun cevabı, adem yani yokluk kavramında düğümlenmekte. "Zîrâ ki atâlet, vücud içinde adem, hayat içinde mevttir." Yani atâlet varlığın içinde yokluk, hayatın içinde ölümdür. "Sa'y (çalışma, gayret) ise vücudun hayatı, hem hayatın yakazasıdır (uyanıklık halidir) elbet."

Atâlet, hareketsizlik, tembellik, durağanlık neden ademdir? Bunu şöyle bir analoji üzerinden anlamak mümkün. Son model bir araba düşünelim. Hem motoru güçlü hem de en gelişmiş donanımlara sahip bizi uzun yerlere sağ salim taşıyacak bir araba olsun bu. Gelgelelim, bu arabanın kullanılmadığını, yol kenarındaki ağacın gölgesinde park halinde durduğunu, kir pas tuttuğunu farz edelim. Evet, böyle bir araba vardır ama arabanın bu haliyle varlığı bir nevi "vücud içinde adem, hayat içinde mevttir." Araba varlık aleminde var ama işlevini yerine getirmediği için, varlık biçimi ademe, yokluğa yakın bir noktadadır.

İşte, atâlet, tembellik, hareketsizlik, bir şey üretmeden yaşama vicdan tarafından bir adem, yokluk olarak hissedilir ve kanaatimce can sıkıntısı da bu yokluk hissinin bir ürünüdür. Vicdanımız can sıkıntısını bir uyarı olarak algılayıp, çalışma, gayret, sa'y üzerine yaşamamızı talep etmektedir. Modern medeniyet ise sefahatle, gününü gün etme, zevk ve eğlence düşkünlüğüyle vicdanda üretilen bu can sıkıntısını sadece geçici olarak oyalamaya çalışmaktadır. Bu gerçeği Namık Kemal "Atâlet içinde sefâhat mezaristanda kurulmuş bir meclis-i işret (içki meclisi) gibidir." şeklinde ifade eder.

Bir kenarda âtıl vaziyette bir nevi yokluğa mahkûm edilen arabanın önce yıkanıp temiz pak haline getirildiğini, sonra da marşa basıp çalıştırılarak hareket ettirildiğini farz edelim. Araba âtıl hale göre bir üst varlık kategorisine çıkmış, yokluğun yeğeni olan atâletten kurtulmuş, bunun nedeni olan can sıkıntısı nispeten geçmiştir. Can sıkıntısının birinci kaynağı olan atâletten kurtulmuştur ama hâlâ can sıkıntısının ikinci kaynağından muzdarip olabilir.

Zaman

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.