Elma deyince Nurculardan bahsetmemek olmaz

Elma deyince Nurculardan bahsetmemek olmaz

Mücahit Bilici, Nur talebelerini böyle gördü

Yazar Mücahit Bilici, 'elma'nın tarihteki hikayelelerine dair anektodlar paylaştı. Bilici, "Nurculardan bahsetmemek olmaz" diyerek Nurcularla elma ilişkisine dair gözlemlerini de aktardı.

Gazete Duvar'daki yazısında meyvelerin bıraktıkları izlerini, sembol veya marka haline gelişlerini yahut bazı an ve olgularla özdeşleşmelerini anlatan bir kitabın epey ilginç olacağına dikkat çeken Bilici, "Bu fikir biraz da elmanın tarih içindeki yolculuğunu düşünürken aklıma geldi" dedi.

Hz. Adem ve Havva'nın yediği yasak meyvenin elma

Bilici'nin yazısı şöyle:

Her meyvenin şüphesiz gıda noktasında bir değer ve hikayesi var. Besleyiciliği, vitamini, sağlığa yararları gibi. Fakat meyvelerin bir de toplumsal hikayesi var. Kendisi o kadar geriye gidebiliyor mu bilmiyorum ama mesela elmanın hikayesi epey geriye gidiyor. Adem ve Havva kıssasında cennette yenen yasak meyvenin elma olduğu yolunda yaygın bir kabul var. Belki elmaya cennetten düşüren meyve de diyebiliriz. Elmanın anavatanının Kazakistan civarları olduğu rivayet olunuyor. Ekşi elmanın şekerlenip tatlı bir hal alması biraz insanların teşvik ve iltimasıyla çok sonraları gerçekleşmiş. Eski Yunan mitolojisinde bir fitne elması var, Hera, Athena ve Afrodit tanrıçalarını birbirlerine düşüren altın elma. Rivayete göre ihtilaf tanrıçası Eris, tanrıçaların cem olduğu bir düğün meclisinde onların ortasına (“en güzele” diyerek) bir altın elma fırlatmış ve nihayetinde Truva Savaşı’na giden yolu açan bir tanrıçalar kavgasına sebebiyet vermiş. Yunan Eris’in bu fettanlığı Roma geleneğinde Discordia namını almasına sebep olmuş.

“Elma kadar gerçek”

Her elmayı acı, her elma hikayesini de fitne fücur ile ilişkilendiremeyiz. Hep dendiği üzere her zaman birkaç bozuk elma çıkacaktır. Menfi elma hikayeleri elma tarihinin bozuk elmaları olarak görülebilir. Kayda geçmeli ama genelleştirilmemeli. Teksaslıların bir atasözü “elma kadar gerçek” der. Herhalde hakkalyakin katiyetinde olan bir realiteye işaret etmek istediklerinde bu deyişe müracaat ediyorlar. Malum olduğu üzere, popüler kültürde tıbbi faydasına istinaden günde bir elma yiyene doktor gerekmez diyen atasözleri de var. Eskiden en yaygın ve ulaşılabilir meyve elma idi, ta ki son çeyrek yüzyılda muz büyük bir çıkış yaparak elmanın tahtını elinden alıncaya kadar). Elma ulusal mitolojilerde de istihdam edilmiş bir meyvedir. İsviçre milli tarihindeki sembolik yeri tabiri caizse baş üstünde bir yerdedir. Milli kahraman William Tell’in kendi oğlunun başının üstüne hedef olarak koyduğu elma hikayesi, hem nişancılık hem de özgürlük için gösterilen olağanüstü cesaretin hikayesidir.

Newton'un başına düşen elma

Elmanın baş üstüne geldiği bir hikaye daha var. Elmanın bilim tarihinde bıraktığı en derin iz, kuşkusuz Newton’un kafasına düştüğü söylenen elma hikayesidir. Bu meşhur menkıbeye göre yine bir salgın dolayısı ile üniversiteler kapanınca memleketine dönen Newton elma bahçesinde bir elmanın dalından kopup yerle buluşma anına şahitlik etmiş. Sonra bu gözleminden hareketle ağaçtan düşen elma neden sağa, sola veya yukarıya değil de aşağıya “düşüyor” diye sormuş. Bu tefekkürü onu yerçekimi yasasının varlığına uyandırmış.

Elma deyince Nurculardan bahsetmemek olmaz

Elma ve tefekkür deyince Nurculardan bahsetmemek olmaz. Yaratılmış varlıklardaki ilahi iz ve sembolizmi tarif için Nurcuların en çok kullandığı örnek elmadır. Tipik bir risale dersi yapıcısı Esma-i Hüsna’dan bahsederken çoğunlukla “elma” örneğini verir. Bir Nurcu için elma yenmekten çok üzerinde düşünülmek için varedilmiş bir semiotik metin gibidir. ‘Yeme de yanında yat’ değil ama ‘yeme de üzerinde tefekkür et’ diyebileceğimiz bir yaklaşım ile elma, Allah’ın isimlerinin tecelli ettiği bir sembolik yüzey ve ilahi jeste dönüşmüştür.

Aşk şiirlerinde elma

Savaş ve düello meydanlarında dolaşan, bilimsel ve dini tefekkür için modellik hizmeti veren elma, aşk şiirlerinin mutena köşelerinde de kendine yer bulmuştur. Yusuf ve Züleyha kıssasını andıran ve doğup büyüdüğüm yer olan Silvan/Farqin’de geçen meşhur bir aşk hikayesi vardır: Zembilfroş. Sepet satan bir genç olan Zembilfroş’a aşık olan soylu Xatun, Zembilfroş’u baştan çıkarmak için onu reyhan ve elmaların arasına davet eder (“Were nav reyhan û sêvan, tu sekir bimêj bi herdu lêvan”). Elmanın arzu nesnesi bir metafor olarak ikilendiği bir başka dizeye Cegerxwîn’in sevgiliyle kavuşma anını anlatan “Ciwanîyê çi kare?” isimli coşkulu gençlik şiirinde rastlıyoruz (“Ez gihame ji rêva / Dest bezîne du sêva / Lêv gihane şer lêva / Wijdan gelek şiyare”).

Steve Jobs ve Apple 

Tabii rahmetli Steve Jobs’ın yadigarı olan Apple şirketi için elmanın yakın tarihteki en kalıcı izidir diyebiliriz. Akıllı telefonları, diz ve masaüstü bilgisayarları, tablet ve saatleri ile herkesi büyüleyen ve teknolojik letafet ve metalik estetiği ile dünya pazarlarını kuşatması altına alan bir marka. Ahirzamanda teknolojik bir ikon haline gelen Apple şirketi, kenarından ısırılmış elma logosu ile tanınıyor. Apple logosu, bir günahla malul bir düşkünlük yerine, keşfin ve yaratıcılığın heyecanı ile dolu olan insan dehasını temsil ediyor gibi. (Apple’ın basit bir ticari tasarım olan meşhur logosu hakkında günümüzde muhtelif şehir efsanelerinin türediğini de not etmek gerekir).

Elmanın tarih içindeki yolculuğu kuşkusuz çok daha zengin. Ben burada sadece elimin yetişebildiği birkaç tanesine temas ettim. Meyvelerin toplumsal tarihi, meyve penceresinden insanın tarihidir. Bir koparma, tatma, anlama ve hazım tarihi.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum