Bir otelde büyük bir organizasyon için bulunuyorduk.  Uluslararası ve çok katılımlı bir program olduğundan kalabalıktık.

Namaz vakti geldiğinde namaz kılmamız için otel görevlileri halı döşeli bir odaya seccadeler serdiler.

Seccadelerin aralarını ayrık ayrık sermişlerdi. Ben namaz kılacağım saftaki saccedeleri birleştirip sonra namaza duracakken düşündüm bizim dünyadaki konumumuz ve durduğumuz yer de böyle değil miydi?

Dünyanın şeklini şemalini belirleyenler bizim duracağımız yerleri de tesbit edip her birimizin durmamızı istedikleri yerlerde durmamız için gerekli tedbirleri almıyorlar mıydı? Hatta gerekli olmayan tüm hilelere baş vurmuyorlar mıydı?

Peki biz dünyanın neresinde duracağımıza kendimiz karar verdiğimizi mi zannediyoruz? Tercihlerimizi özgür irademizle yaptığımız konusunda kendimizi kandırıyor muyuz acaba?

Alacağımız ürünün rengini seçebiliyor olmak hür olduğumuz anlamına mı geliyor?

Peki dünyanın neresinde duracağımızı neye göre belirleyeceğiz?

Bu zamanda bir lokma bir hırka felsefesini esas tutmak pek de müsbet neticeler vermedi ne yazık ki. Hüküm genele göre verileceğinden istisnalar bu neticeyi değiştirmiyor.

İstiğna düsturunun dellallığını yapıp da bir zenginin ihsanına gözünü dikmek veya kutsallarını rencide edecek yollara süluk etmek elbette müsbet değil.

Dünyanın neresinde durulacağı sualinin cevabı her fıtrat için de aynı değil elbette. Peki ne kadar dünyaya ihtiyaç duyduğumuz hakkında kaçımız kendimiz için isabetli cevabı verebiliyoruz. Kendimizin bu konuda ne kadar farkındayız?

Biz kaderin mahkumuyuz Allah'ın bizim için dünyadan takdir ettiğine kanaat ederiz ve razıyız diyebilecek noktaya veyahut elden geldiğince çalışıp tevekkül edebilmeyi ne derece başarabildiğimizi bilemiyorum...

Dünyadan nasibini unutmamak konusunda nerede bulunduğumuzu da bilmiyorum...

Bilmediğimi bilmekten memnunum zira en ziyade menfi neticeler kesinlikle bildiğimi zannettiğim konularda vuku buldu.