Dücane Cündioğlu Yeni Şafak'ı bıraktı

Dücane Cündioğlu Yeni Şafak'ı bıraktı

Yeni Şafak’ta yaprak dökümü devam ediyor. Bugün ayrılanlar listesine Dücane Cündioğlu’da katıldı. İşte Cündioğlu'nun ayrılma nedeni...

Dursun Kabaktepe'nin Haberi

Dücane Cündioğlu, bugün Yeni Şafak’tan “Son günahım”  başlıklı yazısı ile sevenlerine kendi üslubu ile veda etti.  Moralhaber.Net’in edindiği bilgiye göre huzursuz adam olarak da tanımlanan Cündioğlu’nun  köşe yazarlığını bırakıp kendi ifadesiyle çöle geri döndüğü bildirildi.

HUZURSUZ ADAM ÇÖLE GERİ DÖNÜYOR

Yazısında da belirttiği gibi “Çarşıda bezirgân tezgâhlarına tekme atmayı bırakıp çöle geri dönüyor.” ifadesine vurgu yapılarak gündelik olaylardan uzaklaştığı anlatıldı. Cündioğlu’nun “Ey talib! Son seslenişim bu sana. Son küstahlığım. Son günahım. Son günahın” diyerek başladığı yazısına hayatında yeni bir ayrım yaşadığını şu cümlelerle anlatması dikkatlerden kaçmadı:“Yakalayıp perçeminden yere çalmalıydım o pis nefsini. Nefsimi. Yapamadım. Hızır'a ihanet ettim. İki denizin birleştiği yerde yolumu kaybettim.”

İşte Dücane Cündioğlu'nun bugünkü veda yazısı

Son günahım

Ey talib!

Son seslenişim bu sana

Son küstahlığım

Son günahım

Son günahın

* * *

Herkes kendine verilen en değerli armağanı kullanırmış yolu bulmak için

Sözcüklerimden başka değerli bir şey yoktu yanımda, onları sundum sana

Kabir taşlarına kazınmış küflü sözcükler... kefen bezlerine işlenmiş belli belirsiz kanlı heceler...

Gönlümce en değerlilerini seçip fısıldadım kulaklarına... en eskilerini...

Belki en doğrularını değil ama inan ki en güzellerini...

Bazen ulu dağların zirvelerinden, bazen engin ummanların derinliklerinden

Mecnunun âhını duyasın diye

Ölüler diyarından... çölden... daima dostların yanından

Meczub iniltilerini işitesin diye

Kuytu kûşelerde âşıklar mushafından şiirler okudum sana

Kur'an'dan

İki damla gözyaşı uğruna

Yanmazsam yanmazsın sandım da

Yandım.

Yanmadın.

* * *

Geçmişimi hatırlamak için başkalarının tanıklığına ihtiyacım var

Başkalarının sesine

Senin sesine

Ruhumdan nefhalarla kardım toprağını

Sırf seni sende senden duyayım diye

Sînende

Sırf bir aks-i sada... sade bir âh... sadece bir inilti...

Hatırlamam için

Unuttuğumu... kaybettiğimi... kendimi...

Bulmam için

Yolu

Yordamı

VE seni...

Bulamadım

Yılmadım... yazdım sana... durmadan yazdım... asırlarca...

Belki bulurum diye

İnadına

Sen sustukça ben yazdım... usanmadan... biteviye...

Rüzgâr masamdan mektubunu havalandırırken

Yazmazsam yazmazsın sandım da

Yazdım.

Yazmadın.

* * *

Yeşillere bürünmek, Hızır'a tahammülün bedeli

Bir yandan dostların gemilerine zarar vermek, öte yandan hasmın köyündeki duvarları güçlendirmek

Daha da acısı nedir bilir misin?

Çocukları öldürmek

Kötü çocukları

Geçmişe zarar vermesinler diye ellerinden geleceklerini almak

Geçmişe, yani kutsala

Bu yüzden öldürmeliydim seni

Kan gölünün tam da ortasında

Gür nârâlar savura savura

Bezirgân tezgâhlarını tekmelerken

Her kuşku bir diğerinin ötesindeyken

Yakalayıp perçeminden yere çalmalıydım o pis nefsini

Nefsimi

Yapamadım

Hızır'a ihanet ettim

İki denizin birleştiği yerde yolumu kaybettim

Yolumu, yani sorularımı

Bir dizi cevap dudaklarında ölürken

İnanmazsam inanmazsın sandım da

İnandım.

İnanmadın.

* * *

Bir varmış bir yokmuş

Masal gibi sanki

Hem lâ hem illâ imiş

Hakikat

Önce yok demeyi bilmekmiş

Edeb

Anladım bezm-i elestin sırrını

Benim ilk günahımmış illâ,

Lâ benim son günahım!

Moralhaber - Yeni Şafak