‘Dördüncü Mesele’ dünya meselesidir

RisaleHaber okuyucularının genellikle Risale-i Nur okuyan belirli bir temel alt yapıya sahip insanlardan oluştuğunun farz ediyoruz. Bu ön kabule göre yazılarımız içe dönük müzakere kabilinden oluyor. Alana yeni giren gençlerimiz, konuların evveliyatına vakıf olmadıkları için kendilerini bu tür yazıların muhatabı olarak görmüyorlar. Demek isterim ki, malumu ilan kabilinden olan ön bilgiler derin vukufiyeti olan arkadaşlarımıza hafif gelecektir.

Aslında prensip olarak mayınlı alanlara girip patırdı gürültü arasında bazı ezberlerin bozulmasını tercih edenlerdenim. Türke Türkçülük, Nurcuya Nurculuk reklamı, klişe-basmakalıp nasihatlar artık kimseyi kesmiyor. Acılı baharatlı yemekler daha lezzetli olduğu gibi tartışmaya konu olan yazılar meselelerin vuzuha kavuşmasına vesile oluyor.

Meyve’nin Dördüncü Meselesi” üzerine bir değerlendirme yapmak zamanı. Şimdi değil her zaman hatırda tutulması lazım olan bir mesele “Dördüncü Mesele.”

Malum İkinci Dünya savaşı sırasında radyo cihazı yeni çıkmış. Oldukça zengin veya bazı kahvehanelerde bulunabiliyor. Herkes merak saikiyle camii ve cemaatı bırakıp tek kanallı radyodan “ajans”ı dinliyor.

Bütün milletin şiddetli merakla takip ettiği cihan çapındaki hadiselere Üstad Bediüzzaman hiç ilgi göstermez, merak etmez. İşte bu ilgisizlik ve merak etmemezlik talebelerinin merakını mucip olur.

Bu girizgâhtan sonra “Dördüncü Mesele”nin sadece bir sual cevap meselesi olmayıp çok suallerin cevap bulduğu hayat bilgisi, hayat rehberidir.

Sadece ferdi soruların değil cihan çapındaki sorunların da çözüm şifreleri satır aralarına ustalıkla yerleştirilmiştir.

Meyve Risalesinin “Dördüncü Meselesi”nin ilgili suali aynen alıp değerlendirme subjektif kriterlere göre yapılacak. Gelecek olan tepki orijinal metne değil değerlendirmeyi yapana ve yazana olmasını temin edelim. Her türlü sataşma atış serbest olsun da tadı çıksın. Bahse konu sual;

“Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:

"Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli harb-i umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl -1946) hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve câmii bırakıp radyo dinlemeğe koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?" dediler. Cevaben dedim ki:

Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.

daire.jpgBirbiri içinde mütedâhil daireler gibi,

her insanın;

-kalb ve mide dairesinden

-cesed ve hane dairesinden,

-mahalle ve şehir dairesinden

-vatan ve memleket dairesinden

-Küre-i Arz ve nev-i beşer dairesinden tut…

-Taaa..zîhayat ve dünya dairesine kadar,

birbiri içinde daireler var.

“Herbir dairede herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede, en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat, arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile -küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasib- vazifeler bulunabilir. Fakat büyük dairenin cazibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, malayani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymetdar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazan bu harb boğuşmalarını merak ile takib eden, bir tarafa kalben tarafdar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur….”(Meyve Risalesi Dördüncü Mesele’den)

Cevabın özü imanla kabre girmek meselesi cihanın en büyük meselesinden daha büyük olduğu üzerine olduğu hususunu bilenler biliyor. Bilmeyenler hemen ilgili eserden okuyor.

Dördüncü Mesele ve Hayat Bilgisi

Hayatta önem ve önceliklerin sırasını belirlemek için “mütedahil (iç içe) daireler” formülü çok harika bir ölçüdür. Hayatın her anını imtihan olarak görmektir bakış açısının başı. Sonra neyin en önemli nelerin ikinci, üçüncü, dördüncü sırada yer alacağı bir liste oluşturmak. Bu hayati değeler ve öncelikler listesi diyoruz. Değer ölçüsü olmayan insan hayatta özne değil nesnedir. Dekor malzemesi gibi bir şeydir. Sağlam değerlere sahip insan “müteharrik-i bizzat”, yani etkendir, edilgen değildir. Hayat, ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam sıfatlarının insandaki izdüşümü insanı insan yapar.

Stresle başa çıkmanın en etkili metodudur, mütedahil daireler şablonu. Neye ne kadar önem vermesini bilen insan stres yapmaz.

Cihanşümul Meselelerin çözümü de küçük daireden başlar

En küçük dairede en büyük kesintisiz daimi vazife kulluktur. İman ve imanın amele yansımasıdır.

İmanı amele yansıtmış, hem mü’min hem Müslüman insanın imanından aldığı şefkat ve merhamet hisleri zulüm yapmaz. Cana kıymaz. Adaletle hükmeder.

İslâm âleminde yaşanan problemlere genelleme nasihat elbette çözüm değil. Ancak kesin bilinen bir gerçek var ki, etiketin Müslüman olması yetmiyor, sıfatın da, fiilin de Müslüman olması gerekiyor. Tekbir getirilerek cinayet işlemekten daha büyük İslâma zarar nasıl verilebilir. Yaşanan sıkıntılar kader canibinden gelen tokatlardır.

Dördüncü mesele diğergâmlığa karşı bir tez değildir.

İç içe daireler sıralamasında İslâm dünyasında Müslüman kardeşlerin yaşadığı problemler, kardeşlik hukukundan dolayı bizim meselemizdir. Dünyanın her neresinde olursa olsun bir Müslümanın ayağına batan dikenden dolayı bizler acı hissetmiyorsak imanımızı çek etmemiz lazımdır.

Üzerimize taalluk eden mutlaka yapılacak bir şeylerimiz olacaktır, olmalıdır. Dua etmek, meşruiyet sınırları içinde “Evet kardeşim senin yanındayım, zulmü alkışlamıyorum, protesto ediyorum” duruşunu fiilen ispatlamak vazifemizdir.

Büyük bir afetin altında inleyen insanlara “müspet hareket dersi ve nasihatı” ile hata sevap analizi yapmak kusura bakılmasın ama dalga geçmektir, vurdumduymazlıktır. Nerede şefkat merhamet mesleği?

Risale-i Nur’un her meselesinin telif edildiği zamanın tarihi arka planını da dikkate almak lazım.

İkinci dünya savaşı sırasında tek parti tek şef döneminin en ceberut zamanında Bediüzzaman’ı ortadan kaldırmak için akla gelmedik zulüm ve işkenceler yapıldığı bir zaman. Siyasetle en ufak bir ilgisi olduğuna tutacak bir bahane arandığı bir zamandan bahsediyoruz.

“En büyük hile hilesizliktir” prensibine benzer, ”En büyük siyaset de siyaset yapmamaktır” esası ile, Dördüncü Mesele ile cihanın sorunlarına çözüm olacak cevaplar vardır. Bu ne muazzam bir iştir. Üstad Bediüzzaman, zamanın idaresinin çoklu bariyer ve labirentlerini aşarak hedefe odaklanmış ve ulaşmıştır.

Özetle Dördüncü Mesele, öyle bir meseledir ki, çok meselelerin çözümüdür. İster ferdi ister sosyal, ister siyasi konularda cihanşümul çapta olsun çözüm formüllerini ihtiva etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum