Doğu Anadolu’da Komünizme sed çeken Nurun miralayı

Vefatının 51., Hutbe-i Şamiye’nin okunuşunun 100. Yıldönümü münasebetiyle Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve Risale-i Nur gündemdeki yerini koruyor. Yurt içinde ve yurt dışında Bediüzzaman’ı anma ve anlama programlarını Gaziantep iki yıldır, Bursa bu yıl yaptı. Bazı il ve ilçeler çeşitli sosyal faaliyetler düzenledi devam ediyor.

 

Bediüzzaman’ı anlama bağlamında yapılan yeni çalışmalar da dikkat çekiyor. Ömer Özcan’ın “Ağabeyler Anlatıyor” serisinin dördüncü kitabı çıktı. Üstad Bediüzzaman’ın yanında, yakınında, hizmetinde bulunmuş ağabeylerin hatırlarını birçok kişinin anlatımlarını belgesel niteliğinde eser olarak ortaya çıkardı.

 

İhsan Atasoy’un bu konudaki çalışmalarını ayrı bir yeri var. Dokuzuncu seri tamamlandı. İlk çalışma Risale-i Nur’un avukatı merhum Bekir Berk ağabeyle başlamış, Zübeyir Gündüzalp, Tahiri Mutlu, Bayram Yüksel, Ceylan Çalışkan, Mehmet Feyzi, Mustafa Sungur, Hulusi Yahyagil ve en taze çıkan Molla Hamid Ekinci kitaplaştı, Nesil yayınları arasında yerini aldı.

 

Zübeyir ağabeyin “İslâm büyüklerinin hayat ve hatıraları genç nesiller için, karanlık yollarını aydınlatan hem dünya hem ahiret için birer rehber ışık niteliğindedir sözünü çalışmasının çıkış noktası olduğunu beyan etmişti.

Av. Bekir Berk ağabeyin hayatının kitaplaşmasından sonra ikincisi Zübeyir ağabey olarak devam etmiş ve dokuz seri tamamlandı.

 

1970’li yıllarda başlayıp 80’li yıllara kadar uzanan, Necmettin Şahiner’in “Son Şahitler” çalışmalarının devamı sayılabilecek çok önemli ders alınabilecek noktaların yer alan çalışmalarda şu an, “Nurun İlk Talebesi Albay Hulusi Yahyagil” ağabeyin hayatını konu alan kitabı okudum.

 

Çok enteresan, çok hayreti mucip bilgilere ilk defa duymuş birisi olarak, zamanında çok gafil kaldığımı hissettim ve hayıflandım. Çok şükür bizim zamanında elde edemediğimiz bilgilerin, çeşitli ağabeylerin özel notlarının muhafaza edilip kitap olmasına da çok sevindim.

 

Hayretler içinde, sevinçlerin, hüzünlerin çokça yer aldığı, her bir sahnesi etkin ibret derslerinin levhalarının yer aldığı bilgi ve belgeler müthiş belgesel niteliğinde.

Merhum Hulusi Yahyagil ağabey Üstad Bediüzzaman’ın “biz iki bedende bir ruh” dediği Barla hayatında ilk talebesi. 17 yaşından itibaren, Çanakkale, Kafkaslar, savaşlarında, Erzincan, Malatya, Diyarbekir, Şanlıurfa’nın kurtuluşunda bulunmuş, yurt içinde Kars’tan, batı, doğu, orta Anadolu birçok yerde vazife yapmış, hayatının her saniyesi iman ve Kur’an hizmetinde geçmiş birisi.

 

1950 yılında 36 yıl hizmet ettiği askerlik mesleğinden emekli olunca kesintisiz sürdürdüğü Risale-i Nur hizmetini hayatının son demlerine 26 Temmuz 1986 ya kadar kesintisiz sürdürmüş.

 

Gerek muvazzaflık döneminde gerekse emeklilik döneminde Risale-i Nur’un ilk telifinden, Anadolu’nun dört bir köşesindeki yayılmasında çok etkin hizmetleri oluyor.

Üstad Bediüzzaman diyor ki, “Günde iki sefer beraberiz, sabah sen benim yanımda, akşam ben senin dersinde bulunacağım  Üstad ziyaretine gelenlere “Hulusi ile bu sabah beraberdik” diyor.

 

Hulusi ağabey, de her akşam derste bulunduğunu açıkca ifade ediyor.

Üstad, birkaç defa derse gelmediğini,”Kardeşler arasında nazlanma olduğunda veya casus bulunduğunda gelmediğini” söylüyorlar.

 

Uzun zamandır merak ediyordum. Üç büyük vazife olan “İman, Hayat, Şeriat…” vazifelerinden en mühimi iman meselesi olduğuna dikkat çekiliyor. Bu vazifeler Risale-i Nur yapacak diyor.

 

Merakı mucip sual şu; İman derslerini Risale-i Nur’un tevhid bahislerinde yeri belli, bir tereddüt yok. Fakat “hayat” vazifesinden maksadın belirli bir açıklaması ilk anda dikkate çekmeyebiliyor? Risale-i Nur öğretisinden nasıl bir hayat tanımı, şekli, şemali, ritüelleri, hayatın pratikleri olarak farklılıkları benzerlikleri çıkarabiliriz? Diye merak ediyordum uzun yıllardır.

 

Cevabını daha açık, pratiğe yansımış şeklini, merhum Av. Bekir Berk ağabeyimizin, Hulusi ağabeyin hayat ve hatıratını okuduktan sonra anlaşılıyor ki, saff-ı evvel Risale-i Nur hizmetinde bulunan her bir ağabeyin hayatlarının toplamından “Hayat” vazifesini çıkarmak mümkündür.

 

Evet, Risale-i Nur öğretisinin hayat pratikleri saff-ı evvellerin günlük hayatlarının her karesinde, söylediklerinin her cümlesinde saklı. Hiçbir detayı gözden kaçırmamak, derinlemesine anlamaya çalışmak elzemdir. Medeniyet fantaziyeleri, görenek, çağın yeni ortaya çıkan gayr-i zaruri ihtiyaçların ihtiyaç kalemleri içine girmesi esas vazifenin formatını gözden kaçırılmasına sebep olduğu düşünülebilir.

 

Sünnet-i seniyyeye azami dikkat, bilhassa namaza, şüpheli şeylerden uzak durmaya, istiğnaya, nezakete, gıybetten kaçınmaya hassasiyet, tam ihlas, kesintisiz risale mütâlaa ve kesintisiz tebliğ halinde aktif olmak, ilk akla gelen hususlar…

 

Saff-ı evvel talebeler, gerek yaşayanlar, gerek ahirete irtihal edenler olsun, hayatlarının her saniyesi, kareleri Üstad Said Nursi’nin hayatında bir kesitini teşkil etmektedir. Her biri üstadımızın bir yönünü temsil etmektedirler. Hepsinin hayatlarının toplamından nur talebelerinin hayat pratiklerinin nasıl olması gerektiği konusu şekilleniyor. Çünkü ağabeylerin kabiliyetleri, yaşadıkları ortam, zaman, dönem, muktezayı hâl dediğimiz zamanın gerekleri farklılık arz ediyor. Her bir ağabeyin bir sözüne atıf yaparak bir iddiasına dayanak yaparak görüşlerinde ve iddialarda ısrar ve bilmediğimiz başka unsurlar, ittifaka vesile olması gerekirken maalesef bazen ihtilaf sebebi olabilmiştir. Analiz edilmeli mi? Vicdanlara havale.

 

Yine Hulusi ağabey, doğuda gerek muvazzaf gerekse emeklilik sonrası Elaziz ve çevresindeki hizmetlerinin tesirine Üstad, Mustafa Sungur ağabeyden nakille, “Nurun Miralay bir talebesi nurlardan feyz alıp neşreylediği nur ile Kars ve Ardahan’dan Malatya’ya kadar komünizme set çekti k, Türkiye’ye gelmedi” diyor.

 

Hulusi ağabeyin hayatından ders alınabilecek o kadar çok noktalar var ki, mutlaka okunmalı bilinmeli. Evrad konusunda “delailül hayrat” ı okuması özel olarak tavsiye edilmiştir. Ancak kendisinden evrad tavsiyesi isteyenlere risale-i nur okumasını tavsiye eder.

 

Hulusi abinin hayatında bu güne kadar yayınlamamış çok önemli bir bilgi ve belge de yer alıyor. Şualar’da Afyon davasında Temyiz mahkemesine verilen 10 maddelik savunmanın Dokuzuncusu siyasete taalluk ettiği için ve risale-i nuru mütala etmeleri hatırına yazılmadı diyor. Yazılmayan bahsi geçen maddede zamanın süfyanın mahiyetine, Dersim’deki zulüme işaretler var. İki sayfalık bir not olarak bu kitapta izah ediliyor. Merak edenler bu notu yerinden okumalılar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.