‘Dır ve dir’ eklerine dairdir (Şanlıurfa-8)

Burada er-ruha’da yani Şanlıurfa’da hemen her kelimenin sonuna “dır” veya “dir” eki takılmaktadır. Fark ettiniz mi ben de cümlemi “dır” eki ile tamamladım. Sosyal medyada yazıyor olsam bir de gülücük koyardım ama Risale Haber’in ciddiyetine halel gelmesin.

Şimdi öksürünce fark ettim bir de “dür” eki var. Öhö kelimesinin sonuna gelince “dür” oluyor. Bir “r” ilave etsek inci demek oluyor.

Kelimelerin sonuna ilave edilen bu eki çok sevdim çünkü manaya kesinlik kazandırmaktadır. Diyelim ki pencerenin önünde bir fincan çay var. Hakikaten de şu an penceremin önünde bir fincan çay mevcuttur. Eğer size desem “pencerenin önünde bir fincan çay var” bu manayı anlatmaya yeter. Lâkin size desem ki “pencerenin önünde bir fincan çay vardır” bu daha kat’i bir ifade tarzıdır.

İman hakikatleri noktasında kesinlik ka’iyyet çok mühimdir. Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatında Tabiat Risalesi olan Yirmiüçüncü Lem’a bu kâinatı Allah’ın yarattığını kat’i delillerle isbat etmiştir. Burada bütün bu yaratılmış olanların varlıkları için (var olabilmeleri için yani) dört yol vardır der ve bunlardan üç yol olan “tabiat yaptı, kendi kendine oldu, sebebler icad etti” yollarının kesinlikle muhal olduğunu mümkün olamayacağını; ne sebebler ne tabiat ilah olmadığı, yaratamayacağı ve hiçbir şeyin de durup dururken ansızın kendiliğinden yoktan var olamayacağını kat’i deliler ile isbat ederek “bu kainatın bir yaratıcısı vardır ve o da Allah’tır” diye izah eder.

Hakikaten de bir kelimenin bir cümlenin katiyyeti “dır, dir, dür” ekleri ile ifade ediliyordur. Pek de güzeldir.

Bugün er-ruha’da 63 numaralı otobüs ile seyahat ederken bir ilan gördüm “satılıktır” yazıyordu. Çok hoş geldi bana.

Yalnız benim abartma huyum vardır. Bu nedene biraz endişe ediyorumdur. Namazımı kılarken “Elhamdülillahi Rabbilalemin’dir. Errahmanirrahiim’dir. Maliki yevmiddin’dir. İyyake nabudü ve iyyake nestain’dir. İhdinassıratalmüstakiiim’dir. Sıratallezine enamte aleyhim’dir. Gayrilmağdubi aleyhim’dir. Veleddallin’dir amiiiin’dir” diye namaz kılacak olsam acaba namazım sahih midir?

Hakikaten iç konuşmalarım er-ruha’ya geldim geleli değişmiştir. Siye’ler biye’ler gırla gidiyordur iç konuşmalarımda. (Dır demedim bilinçli olarak)

Hepsini anlamasam da memleketimizin hemen her yöresinin şivesine bayılıyorum. İngilizce, Almanca ve Fransızca öğrenebilen ben neden şive öğrenemiyim ki siye diyem ne mani vardır?

Büyük şehirlere gelenler şivelerini gizleme ekzersizleri yapadursunlar ben, Ankara doğumlu ve ana babası ve ev halkından şiveli konuşan kimsesi olmayan ben, her gittiğim yörede oranın şivesini dilime takınıp gelmişim. Böyle bir zenginlik başka ülkelerde var mı bilmiyorum. Genelde iki veya üç aksan oluyor harici memleketlerde. Bizde ise sayısını bilen var mıdır bilmiyem.

Er-ruha’da, ruhumu okşayan bu şehirde maddi manevi hastalıklarım hafifliyor hamd olsun. Henüz Eyyüb Aleyhisselam’ın suyundan kana kana içmek nasib olmadıysa da iyileşiyorum.

Manevi hastalıklarımdan biri de sevdiğimi aşırı sevmektir ki er-ruha ona da merhem oluyor hamd-ü senalar olsun.

Bugün ikisi beyaz saçlı ikisi ergen olmak üzere dört çocuk yarama merhem oldu. Beyaz saçlı olan çocuklar sokak ortasında arkamdan bağıra bağıra “yazardır ama ne yazar, o ancak günah defterini yazar” demesinler mi… yani…

Evvela üzerime alınmadım. Dedim mümkünü yoktur bu güzelim şehirde kim biye sokak ortasında laf ata!

Sonra düşündüm ne diye arkamdan bağırarak desin ki? Hem kendi aralarında beni dalgaya alan acib çirkin gülmekle… eşkalleri hafızamda kayıtlıdır bir daha görsem facebook da paylaşıram. Kimse arkasında duramayacağı lafı demesin. Ayıptır hem misafirdir hem hanımdır. Beyaz saçlarından utansındır.

Motorsiklet ile yanımdan geçerken laf atan ergenlerin cümlelerini ise yazmam mümkün değildir.

Evet bunlar bana neden mi merhem oldu. Çünkü bana dediler ki “siye diyem fazla sevmeyesen”…

Hem yazar oldum diye de koltuklarım kabarmasın bak bir taraftan da günah defterine yazılanlar yazılıyor.. yok bu menfi oldu. Hoşuma gelmemiştir.

Her ne ise…

Kainatın yaratılma sebebi olan Efendimiz Aleyhissalatü vesselam sevmek ve nefret etmekte itidal üzere olmayı bize tavsiye ediyor. “Sevdiğiniz zaman aşırı sevmeyiniz gün olur düşmanınız olabilir, nefret ettiğiniz vakit de aşırı nefret etmeyiniz gün gelir dostunuz olabilir” buyurmaktadır. Elbete hadis-i bilmana olarak zikretmişim. Kelimeler hem hadisin orijinal metnine nazaran hem de tercümede tercih edilen kelimelere nazaran az farklılık arz edebilir fakat mana budur.

Bizler ise hususen doğunun sıcak kanlı insanları hemencik bağrına basıvermek veya defterden izi kalmamacasına silmek hususunda pek aceleci olabiliyoruz. Karadenizin insanı da böyledir. “Ne cenazene ne cenazeme” diyecek kadar aşırı gitmek de neyin nesidir!

Allah Allah ben ne kadar da rahat yazar oldum böyle. Ankara’da yazarken Allah seni inandırsın her bir cümlemin başında ve sonunda ve ortasında “acaba bu cümle nasıl anlaşılır, havadaki nem oranını ne derece etkiler? Havanın ısısını bir derece düşürür mü….ila ahirihi yorucu, ezici, sıkıcı ve parmaklarımın her birine birer kilo ağırlık bağlayıcı sualler üşüşüyor idi tepeme. Şimdi ise sizin de şahit olduğunuz gibi (yumuşak g’nin şapkasını bilerek koymamışamdır) aaa bilgisayar efendi düzeltmiş ben şapkasız yazmıştım ne ise… Bana rağmen bana yardım ediyor işte bu bilgisayar efendi. Keyfine göre güya beni düzeltiyor. Eh ne anlasın Urfa şivesinden gavur icadı ne de olsa…

İnşallah kendi dijitalimize geçelim de seçeneklere koyalım Urfa şivesidir, karadenirzdir uşağum, Erzurumdur vışşş, ege şivesidir ulen… ila ahir. Hayali ne hoş. İnşallah olur. Belki 30 seneyi bulur ama bugün bir adım atmamız gerek. Bizim dilimizi konuşmuyor bu bilgisayarlar. Baksana bir ince belli çay bardağı yoktur hala kullandığımız sosyal medya iletişim ağlarında. Hem bizi önemsemiyorlar kültürümüzü değerlerimizi rencide ediyorlar hem paramızı alıyorlar hiç hoş değil. Sanki biz bilmiyik bizim faydamızı istemiyler paramızı ve elmas kıymetindeki değerlerimizi istiyler. Uyansak da yerli malına yatırım yapıp düşmanımızdan daha çok zararlı olmasak vatana memlekete… Her ne ise…

Her ne ise ile biten mevzular hep çok ince, çok derin ve üzerinde çok mesai sarf edilmesi gereken mevzulardır… ve dır… ve dir… ve dur… ve dürr… Bilerek bir “r” fazla yazdım ki inci ile hitam bulsun yazımdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum