Dindarların demokrasi endişesi

Münazarat’ın yazıldığı tam yüz yıl önce meşrutiyet ile ilgili duyulan endişe bu gün demokrasi konuşulunca duyuluyor.

 

Bizim insanımız slogancılıktan kurtulamıyor maalesef.

 

Bazen yapılan açıklamalar demokrasi bilgisinin hiç de iyi olmadığı gerçeğini ortaya çıkarıyor. Özellikle dindar entelektüeller demokrasiyi hiç bilmiyor gibi davranıyor.

 

Demokrasi için “iyi bir rejimdir” dediğinizde hemen şu cevap geliyor. Daha doğrusu bu sistemle ilgili endişe dile getiriliyor. “Demokrasilerdeki serbestiyet faizi ve zinayı serbest bırakıyor. O nedenle İslam’ın kurallarına uymaz” gibi bir cevapla karşılaşıyorsunuz.

 

Aynı endişe Meşrutiyet için de yapılmış, Münazarat’ın bir yerinde şöyle bir sual cevap var.

Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta adeta hürriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez, diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?
Cevap: Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahat ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira, nâzenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmâreye esir olmaktır.” (Münazarat sh. 55)

 

Yine bu meseleyi takviye anlamında bir başka yerde şöyle bir sual ve cevap var.

 

“Sual: Şeriatın bazı ahkâmı, meselâ valilerin vazifelerine taallûku var.
Cevap: Bundan sonra bizzarure hilâfeti temsil eden Meşîhat-ı İslâmiye ve Diyanet dairesi, hem âli, hem mukaddes, hem ayrı, hem nezzâre olacaktır.” (Münazarat sh. 80)

 

Bu sual Üstad’ın Ermenilerin Vali veya Kaymakam olabileceklerini savunması üzerine soruluyor.

 

Buna verilen cevap enteresandır. Direk sualle ilgili değil gibi ama dolaylı yoldan bir cevap verilmiş. Yani özetle “sistem bir bütündür. Bütünlük içinde düşünülmelidir. Şayet sistem düzgün kurulmuşsa ve yeterli halk baskısı var ise, o zaman endişe etmeye gerek yoktur. Hukukunu savunup takip edebilen bir toplum olduktan sonra kimse kimseye yanlış yapamaz.” Deniyor.

 

Meşrutiyet ile ilgili şu tespit çok önemlidir. “Hakaik-ı Meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dâva ettim” diyor Bediüzzaman Hazretleri.

 

Bu cümlenin içinde birçok hakikat gizlidir. Onları da iyi tespit etmek lazım.

 

1-O gün ilan edilen meşrutiyet eşittir İslamiyet değildir. Bunu şu ifadeden anlıyoruz. “Dört mezhepten istihracının mümkün olduğunu” cümlesi bize meşrutiyetin İslamiyet’ten ilhamen ortaya çıkmış bir sistem olduğunu gösteriyor.

2-Bir sisteme konan ismin önemli olmadığını, önemli olanın uygulanmak istenen sistemin dört mezhebe uygun olup olmadığını bilmektir.

 

Şu tespitler de önem arz ediyor.

 

Demokrasi de Meşrutiyet gibi beşerin İslam’dan keşfettiği bir sistemdir. Bunu nerden anlıyoruz. Meşrutiyet ve demokrasinin tariflerinden anlıyoruz. Ama biliyoruz ki, demokrasi İslam’a meşrutiyetten daha yakındır. Çünkü demokrasi meşrutiyetin gelişmiş şeklidir.

 

Demokrasilerin çok değişik uygulamaları vardır. Demokrasi bilimin İslam’dan keşfettiği ve ilhamen ortaya çıkardığı bir fazilet rejimidir. O nedenle hiçbir zaman belli kalıba sokulacak bir sistem değildir. Bilim geliştikçe o da gelişecektir.

 

Her millet kendi yapısına, karakterine, kültürüne ve inancına uygun olanı seçmekte ve uygulamaktadır. Bizim milletimiz de kendine has bir demokrasi oluşturuyor. Şu anda geldiğimiz nokta ılımlı İslam ile nispeten düzeltilmiş bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz.

 

Belki direk olarak İslam’dan referans almamış gibi görünse de sistemi oluşturanların Müslüman olması mutlaka etki etmiştir. Ama hedefimize koyduğumuz sistem Demokrasinin İslam’i terbiye almış şeklidir. Yani İslam ile müteeddibe olmuş bir demokrasiyi hedefliyoruz. Dindar demokrasi (dindar cumhuriyet)…

 

İşte o demokraside endişe edilecek bir durum olmaz. Sen ne kadar dindar isen o da o kadar dindar bir demokrasi olacaktır. Toplum olarak hangi meseleye önem veriyorsan o mesele ciddi bir şekilde ele alınıp uygulanacaktır.

 

Bu gün bir çok kanun kadük kalmıştır. Var olduğu halde uygulanmıyor. Çünkü millet benimsemiyor. Bir gün o kadük kalan kanunlar bir bir temizlenecektir. Yerlerine milletimizin benimsedikleri gelecektir. Bana göre hiç endişe duymaya gerek yoktur. Yeter ki biz inandığımız sisteme sahip çıkalım o zaman her şey düzelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum