Demokrasi, medeniyet, spor

Demokrasi bir medeniyet projesidir.

Genelde karşı olarak kabul edilse de, özünde aristokrattır.

Bunun gereği olarak, şehirli ve soyludur.

Medeni ve zengin yerlerde demokrasi iyi yaşar.

Demokrasi bunun dışındakileri de temsil mekanizmasıyla kendi içine katabilecektir.

Temsili demokrasi denilen bu unsur, medenileşmemiş ya da fakir olanları bir şekilde medeni ve zenginlerin temsil etmesini ve onların da bunu kabul ederek bu şekilde isteklerini iletebilecekleri bir mekanizma kurmuştur.

Buna göre, medeniyeti ve zenginliği (ve soyluluğu) bütün olarak Batı anlayışı temsil edecektir.

Zengin Doğu kültürleri bir medeniyet üretemediklerinden ya da bazı kadim medeniyet sahipleri zenginliği ve gücü elde edemediklerinden demokratik bir yaklaşımı tam olarak hak etmemektedirler.

Bunları bir şekilde Batının (medeni dünya denilen) ya da onun temsilcisi olarak kurguladığı yapıların eliyle demokrasi medeniyetini soluyabilme imkanı verilebilecektir.

Bununla birlikte, herkesin kendine uygun gördüğü, özgün bir demokrasisi de olmalıdır.

...
Temelinde ‘sportmen’ bir tavrı esas alan demokrasi yarışmacı bir davranış biçimi geliştirmiştir.

Dışa karşı sert, kendi içinde daha ziyade rekabetçi kuralları vardır.
Avrupalı bir asilzade hakkını kimi durumlarda, eşit şartlarda, düello yaparak kazanırdı. Burada önemli olan centilmence bir mücadeleydi. Hile yapmamaktı. Gözler önünde, kararlaştırılmış bir yerde, bilinen ve taraflarca kabul edilmiş kurallarla kısa ve sonuç alıcı bir ölüm kalım yarışmasıydı.

Demokrasinin bir diğer temsili gladyatörlerin birbirlerine attıkları sert darbeleriyle olmuştur. Halkın demokrasisi ‘Arena’larda, kalabalıkların müthiş uğultuları arasında, ama eşit şartlarda bir yaşam savaşıyla ortaya çıkarılacaktır. Üstün gelen, halkın en çok istediği olacak, her şey kalabalıkların önünde olup bitecektir.(Bu sebeple, demokrasi serseri kalabalıkların işi olarak da görülmüştür; bazılarınca da onları kontrol etmenin bir aracı olarak...)
Demokrasi, gelişimi ile birlikte, bu sportmen ve centilmen ruhu, fair-play anlayışı ile evrenselleştirmiştir.
...
Müsabaka yani ‘sporun ruhu’ ile ‘demokrasi ruhu’ kardeştir.
Örneğin: Amerikan demokrasisi beyzboldur, zenciler için basketboldur, özgürlüğün bir biçimi bokstur, beden sertliğini öne çıkaran (Amerikan) futboludur.

İngilizlerin demokrasisi krikettir (sömürgelerine öğretmişlerdir) daha içeride polodur, halk çoğunluğu için hızlı ve sert futboludur.

İspanya'da boğa güreşidir (geleneksel ‘Arena’ kültürü baskındır), Katalanlar için futbol bayraktır, kralcılar için iktidardır.

Almanya'da temsili demokrasi (özellikle isçi sınıfı için) atletizmdir, makine gibi işleyen bir mücadele sanatı olarak futboldur.

İtalya’da futbol demokrasisi kutsaldır, hatta faşisttir, mafyadır.

Latin Amerika'da diktaya karşı özgür, yumuşak, sokak futboludur.

Fransa büyük devrimle aristokrasiyi yıktığını düşünse de yerine bu anlamda pek yenisini bir ‘müsabaka’ unsuru olarak koyamamış gibidir.

Türkiye’de demokrasi sadece futbol gibidir; acemidir, taklittir, biraz faşisttir, kısa yoldur; mafyadır, küçük burjuvadır, bir yönüyle de ucuz halkçılıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum