Değişimin şuurunu Risale-i Nur Camiası kavrayamadı

Değişimin şuurunu Risale-i Nur Camiası kavrayamadı

Suad Alkan ile Bediüzzaman, Risale-i Nur, Denizli Nur hizmetleri konularında keyifli ve derinlikli bir sohbet gerçekleştirdik

Röportaj: Mustafa Oral
RİSALEHABER

Yılın bir bölümü Paris’te bir bölümünü Türkiye’de geçiriyorsunuz. Haliyle memleketiniz Denizli’ye zaman zaman gidip-geliyorsunuz. Risale-i Nur hizmetinde Denizli’nin rolü nedir? Bediüzzaman’ın Denizli’ye sürülmesinin hikmetleri neler olabilir?

Üstad Hazretlerinin gördüğü eza ve cefa karşısında kendisine “Mekke ve Medine’de olsaydınız hem bu işkenceli hayata maruz kalmaz, hem de İslam dünyasının merkezi olduğundan hizmetleriniz daha müessir olurdu” gibi bir kanaate karşı “Mekke’de olsam buraya gelmek lâzımdı” şeklinde görüş bildirmesi ile bu sualin komşulukları bahis konusudur. Bunu ilim ağırlıklı bir şekilde bütün dünyada büyük yankılar uyandıran Büyük sosyolog Şerif Mardin’in “Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Modern Türkiye’de Din Ve Toplumsal Değişim” isimli kitabı açıklıyor. Ancak burada anlaşılması gereken nokta, bu din ve toplumsal değişmenin şuurunu Risale-i Nur camiasının kavrayamamış olmasıdır. Yukarıdaki suallerin birinde Prof. Kemal Karpat’ın konuya yaklaşımını zikrettim. Bu yaklaşımı hatıra getiren Şerif Mardin’e tevcih ettiğim “Nurculuğu şimdi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sualime verdiği cevap, “Risale-i Nurların deşifre edilmesi lâzım!” olmuştur.

Denizli bahtiyar şehirlerden biridir. Dünyada büyüyen şehirlerden 29. Sırayı alıyor. Ahalisi yumuşak huyludur. Bediüzzaman Hazretlerinin 1940’lı senelerden itibaren Mardin’in inceleme kapsamı içindeki değişimi çocukluk ve gençlik hatıralarımda fotoğraf karelerini çok vurgulu bir şekilde müşahede ettim. Mesela benim kasabamda iki bekâr kız kardeş vardı. Nur’un ruhuna ulaşmışlar. Kullandıkları bütün kelimelerin önüne “nur” nitelendirmesini yerleştiriyorlardı. “Nur evimiz, nur komşumuz, nur tabağımız, nur soframız, nur kapımız, nur penceremiz, nur elmamız, nur üzümümüz, nur çeşmemiz, nur yolumuz! vs. ” Kasabamızın o iki kız kardeşle konuşan her fert, bulundukları ortamda onların dilini kullanıyordu.

Kasabamızda herkesin saygı duyduğu akıl danıştığı Şevki Duâtepe isminde eşraftan bir zat vardı. Üstadın Denizli Hapishanesindeki hayatı zamanında Risale-i Nur’ları edinmiş, okumuş, bilgelik kazanmış. Denizli CHP’nin kalelerinden biriydi. Herkes halk parti delisiydi. Milletvekilleri şehrin en zengin kişileriydi. Türkiye’deki din ve sosyal değişmenin bir fırtına gibi hissedildiği komprador siyasi irade, tepe taklak düştü. Ne yazık ki bu düşüşü siyasi ranta çevirenler istemeyerek değişen toplumla bütünleşemedi. Bugünkü Türkiye’nin fotoğrafına bu zaviyeden bakmak sorumluluğu vardır. Daha doğrusu Üstad Hazretlerinin tefekkür ve tezekkürün esprisine ulaşamadılar. Denizli civarındaki köy, kasaba ve şehirlerde kendi kasabamdan verdiğim misallere benzer kültürel bir temele oturmayan inkılâp vuku bulmuştur. Hayatında hiç esnaf düşüncesi taşımayan ve bütün çalışmalarında Nur Risalelerini referans alan bir kişi olarak kendimi doğduğum toprakla bütünleştiriyorum.

Bediüzzaman’ın Denizli’deki 1 yıllık sürgün hayatının 9 ayı hapiste, 2, 5 ayı Delikli Çınar’da bir otelde ve Ahmet Ağa Hanında geçmiş. Ulu Camide namaz kılmış. Hapishane yıkılmış; park ve otopark yapılmış. Şehir Oteli de Mc Donalds olmuş. Üstad Şehir Otelinin penceresinden çınar yapraklarının solduğunu görünce hüzünlenmiş. O mekânların Üstad dönemindeki hallerini hatırlıyor musunuz? Hâlihazır hallerini görünce neler düşünüyorsunuz?

Bahsettiğiniz tarihteki şehir planları, Denizli ahalisinin ruhunu yansıtıyordu. İnsan şehir ahengi vardı. Eve sıcak bir yuva duygusuyla giriliyor, çıkılıyordu. Usta-çırak ilişkileriyle yetişmiş şehir plancıları, pergel ve gönyeyi kolektif şuur çerçevesinde kullanıyordu. Doğduğum kasabanın evlerinde iç süslemeyi yapan marangoz Ahmet Usta aile dostumuzdu. Tavan, dolap oymacılığı yakın yıllarda “Babadağ Evleri” adı altında Mimar Sinan Üniversitesi tarafından inceleme konusu olmuştur. Safranbolu ve Mardin UNESCO korumasına alındı. Üstad Hazretlerinin Denizli’de geçirdiği senelerden kalan güzellikleri hatırlıyorum. Şimdiki hali plansız apartman yığınlarıyla bir kâbustur! Dünya’da vahşi kapitalizmin Türkiye’deki uzantıları, tam bir saldırının enkazı manzarasındadır. Batı Dünyası’nın aksine şehircilik, Türkiye’de parayı putlaştıran, seküler, zayıf kültürlü belediyelerce tam bir yağmacılık olarak sürüyor. Denizli’de mimarlık ve şehir düzenlemesi bakımından 150 milyon yıl önce dünya hayatına hâkim olmuş dinozorlar ülkesine benziyor. MC Donald bir dünya dinozorudur. Şiirimdeki, “İnsan şehrin devleşmesinden ürkerek şehir rengine boyanmaktadır” mısrası, Üstadın işaret ettiği zihinlerin “ene”lere, küçük küçük firavuncuklar ve nemrutçuklara dönüşmesi keyfiyetine işaret ediyor. İnsanın bu dinozorlara kulluğunu ifade eder. İstanbul örneği, diğer bütün şehirlerin saldırganlıkta başbuğudur. Bediüzzaman’ın çilesini çektiği kültür inkılâbının hınk deyicileri, memuriyet, maaş, mevki, rütbe, dünyalık kapışmasında yarış halindedir. Bunu yalnız Cumhuriyet inkılâplarıyla bağlı olarak Bediüzzaman’a zıt bir siyaset, sanat, ekonomi, kültür, ilim zihniyet çarklarının nasıl döndüğünü çeşitli kombinezonlar çerçevesinde düşünmek gerekir. Siyasetin çarkları zayıf karakterleri eritiyor. Siyaset, Kevser-i Kur’ânî’den süzülen havuzun yerine geçiyor Milletin zihninde bugün canlanan soru Devlet’in nerede olduğudur. Medya “Devlet sahibini arıyor” gibi başlıklar atıyor. Dün Bediüzzaman’ı muhakeme edip medeniyet projesine berat veren devlet hakikati aranıyor. Çınar yapraklarının sararmasıyla gene “Güllerin rengi söndü” mısraımı örtüştürüyorum. Kendi şehrini koruyamayan medresesini şekillendiremeyen aydınların yaşadığı bir ülke UNESCO gibi milletlerarası bir teşkilatın korumasına terk edilmişse orada kültürden, dindarlıktan, iman hakikatlerinden millî hâkimiyet ve Cumhuriyetten bahsedilemez! Orada bâtıl bir hak anlayışı hâkimdir.

Üstadımız, Hafız Ali’nin şahsında Denizli Kabristanını tebrik ediyor. Denizli Kabristanına Üstaddan bir hapishane hatırası olarak Hafız Ali, Hasan Feyzi, Yakup Cemal ve Hesna Şener sırlanmış. Denizli’ye geldiğinizde kabristanı ziyaret etme fırsatınız oluyor mu? Neler hissediyorsunuz?

Gidiyorum! Bu iki insanın sönmez bir ışık olduğunu, hissediyorum. Anlayana Üstad Hazretlerinin vefatı da zamanla bağlı olmayan süresiz bir ışıktır. Nur vücutla kayıtlı değil! Vücub âleminin hükmü, şehadet ve ahiret âleminin de hükmüdür. İnsanın kendisini bulması, ruhunu Rahman’a teslimle eşyanın kirinden temizlemesine bakar. Gerek Hafız Ali, gerek Hasan Feyzi efendinin teslimiyetçi âli ruhları, Nur âlemine yakınlaşmış ruhlara ışıklarını daima aksettirecektir. Her ikisinin Nur Risaleleri içindeki terennümleri, Üstadın “İslamiyet’in sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu göstereceğim” ve Van Kalesinden ayağı kayıp düştüğü an bağırdığı “Davam” sözcüğüyle irtibatlıdır. İslamiyet’e çok takarrüp etmiş Hıristiyanlık Mesih hareketinde bu temizlenme hususu büyük sembollerle anlatılmıştır. Dünya’da olup bitenlere Hadis-i Şeriflerde işaret edilen Âhirzaman’ın Süfyan ve Deccal mânâ odaklarından bakıyorum. Mezkûr hapishanede iki ay civarında kalmak bana da kısmet oldu. Denizli hapishane keyfiyetini görmekten çok mütehassis oldum. Genç mahkûmlar; efeler, hırsızlar, katiller, dolandırıcılar, rüşvetçiler, esrarkeşler, bütün mahkûmlar hapishane hâkim şahısların direktifiyle genç bir delikanlı olduğum halde Üstad Hazretlerinin hapishanede bıraktığı tesir sebebiyle bana özel hürmet ve şefkat gösterdi. Benim için de güzel bir mektep olmuştu. Bu gün efkâr-ı ammede zıddına inkılâp etmiş. Zübeyir ağabey Ahmet Tanyel’e “Ahmet kardeş bu davalar olmasa bir davayı bağırsak ve işkembelere hasrederiz”, demiş. El hak bugüne dair büyük bir endişesini dile getirmiş. Üstadın da böyle büyük endişeleri var! Üç dört hususta “Titriyorum!” diyor. İhsan Atasoy’un derlediği hatıralara bakılırsa bugünkü hizmet anlayışıyla bağdaştırmak mümkün olmuyor. Demek ki, üstadın ve ağabeylerin ruhuna mevlit okuyanlar gidişattan memnundur.

Üstadın Fransızca hayatını yazdınız. Bir Denizlili olarak Üstadın Denizli Hayatını yazmayı düşünmediniz mi?

Fransa'da Yüksek Öğretim üç kategoride gerçekleşir.

Üniversiteler: Eğitim 3 aşama olarak düzenlenmiştir. İlk iki yıllık aşama sonucu DEUG, iki veya üç yıl süren ikinci aşama sonucu ön lisans ve yüksek lisans ve bir ila üç yıl arası olan üçüncü aşama sonucu da DESS veya DEA diploması verilir. Her aşamanın sonunda verilen bu diplomalar devlet onaylı diplomalardır. Fransa'da özel üniversiteler yoktur. Paris Sorbonne Üniversitesinde yaptığım üstadın hayatını, kişiliğini, eserlerini, başarılarını ayrıntılarıyla ele alan inceleme, (monografi) doktora çalışmasından önce yüksek lisans yerine DEA seviyesinde Prof. Ali Merad’ın teklifi üzerine gerçekleşti. “Fransızlar Bediüzzaman’ı tanımıyor” diyordu. 1973 te üniversite yayınları arasında çıkan kendi kitabı “Çağdaş İslam”da Üstadtan “Türkiye’de sünnet ve Kur’an’a dayalı dini lider Bediüzzaman” cümleciğiyle bahsediyordu. Maksadım üstadın hayatını yazmak değil, doktora çalışmama bir hazırlık safhasıydı. Üstadın Denizli, Kastamonu, Afyon hayatlarını yazacak ediplerin yetişmesi akim kaldı. Necip Fazıl Kısakürek umumi anlamda üstadın hayatını edebi güzellikte anlatabilmiştir.

 

1.KISIM: BEDİÜZZAMAN VE RİSALE-İ NUR, RUHUMUN ŞİFRESİNİ VERDİ
2.KISIM: BEDİÜZZAMAN’A YAKLAŞAN DEVLET GERÇEĞİNE YAKLAŞIR
3.KISIM: ÜSTADI GÖRDÜĞÜM RÜYAYI SUNGUR AĞABEY’İN YANINDA ANLATTIM
5.KISIM: T.C. O OLAYDAN SONRA BAĞIMSIZLIĞINI KAYBETTİ

 

Suad Alkan Hakkında:

Bediüzzaman’ı 1957 yılında ziyaret eden Suad Alkan 1940 yılında Denizli'de dünyaya gelir. Eğitimini Denizli, Isparta, Konya, İzmir ve İs­tan­bul'da yapar. İstanbul'daki on dört yıllık gazetecilik yaşamını noktalayarak Fransa’ya gider. Sorbonne Üni­ver­sitesinde master yaptıktan sonra Paris Protestan Fakültesinde "Risale-i Nur'da Bilim ve Mo­dern Sanat Felsefesi" başlığı altında doktora tezini vererek Doktor unvanını alır. 2002 yılında “Ay'a Senfoni” isimli şiir kitabını yayımlar.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum