Cumhuriyet'in ünlü sürgünü Said Nursi ve Tandoğan

Cumhuriyet'in ünlü sürgünü Said Nursi ve Tandoğan

Yazar Ayşe Hür'ün Cumhuriyet'in ünlü sürgünü Said Nursi ve Tandoğan Anekdotu

Risale Haber - Haber Merkezi
 
Radikal yazarı Ayşe Hür yazısında, Said Nursi ile dönemin Ankara valisi Nevzat Tandoğan arasında yaşanan hadiseyi anlattı. Bilindiği üzere 1943 senesinde Kastaonu'da tutuklanarak Ankara'ya getirildiğine Tandoğan, Said Nursi ile görüşmek istemiş, bu görüşme sırasında başındaki sarığı çıkartıp şapka giymeye zorlamıştı. Bu görüşmeden 2 sene sonra, 1945 yılında Nevzat Tandoğan kafasına bir kurşun sıkarak intihar etmişti. 
 
Ayşe Hür'ün yazısının ilgili kısmı şöyle: 
 
İstanbul’da bunlar olurken, Tek Parti Dönemi’nin 17 yıllık efsanevi Ankara Valisi ve Şehremini Nevzat Tandoğan (bugünkü adıyla) İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1914-1918 arasında öğretmenlik yapmış, 1918-1927 arasında İstanbul Polis Müdürlüğü’nde çalışmış, 1927 yılında Malatya Valiliği’ne atanmıştı. Bu görevi sırasında Konya Milletvekili seçildiyse de milletvekilliğinden istifa ederek valiliğine devam etmişti. 
 
1929 yılında Ankara’ya vali ve şehremini olarak atanması Nevzat Tandoğan’ın hayatının dönüm noktası oldu. Polis teşkilatından gelmesinin de etkisiyle olsa gerek Tandoğan Tek Parti rejiminin tipik bir yöneticisi oldu. Altan Öymen’e göre, Tandoğan, evlerdeki en basit hırsızlık olaylarından kaçak inşaat girişimlerine kadar her türlü kanunsuzlukla yakından ilgilenirdi. Şehirde sarhoş dolaşanlara rastlarsa, onlara bile bizzat müdahale ederdi. Niyazi Berkes ‘Unutulan Yıllar’ (İletişim, 1997) adlı kitabında Tandoğanlı yıllarda köylülerin, kılık kıyafeti düzgün olmayanların şehrin merkezine sokulmadığını anlatmıştı. Aşık Veysel’in torunu Halil Süzer de “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbisesi de yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Hatta çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliğinin getirdiği durum bu. Zabıta polisleri onu Ulus’tan atmışlar” diyerek bu iddiayı desteklemişti. Gerçekten de o yıllarda şehrin ve rejimin adeta vitrini olan Ulus’a çarıkla, şalvarla ve merkeple girmek yasaktı. 
 
Bir başka Tandoğan anekdotu Nur camiasından. Cumhuriyet döneminin ünlü sürgünü Said Nursi, 20 Eylül l943 günü 8 senedir mecburi ikamete tabi tutulduğu Kastamonu’da tutuklanarak Çankırı yoluyla Ankara’ya getirildiğinde, Tandoğan’ın kendisiyle görüşmek istemiş, bu görüşme sırasında, başındaki sarığı şapka ile değiştirmeye zorlamıştı. O sırada kapalı kapılar ardında geçen olaya kulak misafiri olan Selahattin Çelebi adlı görgü tanığının iddiasına göre, Saidi Nursi hiddetle Tandoğan’a “Ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum. Kıyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Ben dışarı çıkmıyorum. Beni icbarla siz çıkarıyorsunuz. Başından bul!” demişti. 
 
Nevzat Tandoğan, 3 Mayıs 1944’te başlayan ünlü Turancılar Davası sanıklarından Osman Yüksel Serdengeçti’yi “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” diye azarlamasıyla da meşhurdu. 
 
ANKARA CİNAYETİ 
 
Nevzat Tandoğan’ın hazin sonunu ise çok kişi bilmez. 1945 yılının ekim ayında Ankara sosyetesinin ve SSCB Sefareti’nin de diş hekimi olan Neşet Naci Arzan muayenehanesinde silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. Saldırıyı Reşit Mercan adlı genç üstlenmiş ve polise teslim olmuştu. Cinayeti neden işlediğini de şöyle açıklamıştı: “Veremim, doktordan rapor istedim vermedi. Bu yüzden öldürdüm.” 
 
Reşit Mercan’ın şahidi, Robert Kolej’den sınıf arkadaşı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu Haşmet Orbay (MİT’te görevli idi ama bu bilgi o sırada ortaya çıkmamıştı) silahı kendisinin temin ettiğini söyleyince Mercan’a 20 yıl, Orbay’a bir yıl ceza verildi. Ancak basın olayın peşini bırakmadı. Çünkü katil zanlısının verem olmadığı anlaşılmıştı. Polisten önce Nevzat Tandoğan’la görüştüğü öğrenilmişti. Cinayet silahının kılıfı Haşmet Orbay’ın belediyedeki odasında bulunmuştu… 
 
Yargıtay’ın kararı bozması üzerine davaya Bolu’da devam edildi. Tanık sıfatıyla çağrılan Nevzat Tandoğan, birden sanık durumuna düştü, yapılan sorgulama sonunda katilin Haşmet Orbay olduğu anlaşıldı. Cinayetin Nevzat Tandoğan tarafından örtbas edildiği ve Reşit Mercan’ın Tandoğan’ın zorlaması üzerine suçu üstlendiği ortaya çıktı. (Tandoğan’ın oğlu zanlıların sınıf arkadaşıydı.) İfadesi tamamlanıp Ankara’ya döndükten sonra ertesi sabah önce Adalet Bakanı Mümtaz Ökmen’e Bolu’da kendine yapılan ‘muameleden çok üzüntü duyduğunu söylemiş, telefonu kapattıktan sonra karısına, ‘‘Ben şerefiyle oynanacak adam mıyım?’’ diye sormuştu. Daha sonra da yatak odasına çekilmiş ve kafasına bir kurşun sıkarak intihar etmişti. 
 
Tandoğan’ın intiharı tüm ülkede büyük yankı uyandırdı. Nur camiası olayı Said Nursi’nin bedduasına bağladı. Bir süre sonra Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay görevinden istifa etti. Üç yıl sonra biten davada Haşmet Orbay cinayetten 18 yıl, Reşit Mercan ise cinayete yardımcı olmaktan 9 yıl ceza aldı. 
 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.