Çocuklar bülûğ çağına girdiği zaman, artık izin istesinler!

Çocuklar bülûğ çağına girdiği zaman, artık izin istesinler!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nur 58-60. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

58 . Ey îmân edenler! Sâhib olduğunuz köle (ve câriye)ler ve içinizden büluğ çağına girmemiş olanlar (yanınıza gireceklerinde), şu üç vakitte sizden izin istesin: Sabah namazından önce, öğle vakti elbiselerinizi çıkardığınız sırada ve yatsı namazından sonra. (Bunlar) sizin açık bulunabileceğiniz (muhtemel olan) üç vakittir. Bunların (bu vakitlerin) dışında, birbirinizin yanında dolaşan kimseler olarak (bulunmanızda) ne size, ne de onlara bir günah yoktur. İşte Allah, size âyetleri böyle açıklıyor. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

59 . Sizden olan çocuklar bülûğ çağına girdiği zaman, kendilerinden önceki (büyük)lerin izin istedikleri gibi, artık (onlar da) izin istesinler! (*) İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklıyor. Çünki Allah, Alîm (herşeyi bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

60 . Artık evlenmeyi ümîd etmeyen (âcizlikten dolayı) oturmuş (kalmış, yaşlı) kadınların, ziynetlerini gösteren kimseler olmamak şartıyla, dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Fakat (daha da) iffetli davranmak istemeleri kendileri için daha hayırlıdır. Çünki Allah, Semî‘ (her konuştuğunuzu işiten)dir, Alîm (kalblerinizde olanı hakkıyla bilen)dir.

(*) “İnsan, hemşîresi misillü (gibi) mahremlerine karşı fıtraten (yaratılıştan) şehevânî hissi taşıyamıyor. Çünki mahremlerin sîmâları, karâbet (yakınlık) ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşrûayı (meşrû‘ sevgiyi) ihsâs ettiği (hissettirdiği) cihetle, nefsî ve şehevânî temâyülâtı (meyilleri) kırar. Fakat bacaklar gibi şer‘an mahremlere de göstermesi câiz olmayan yerlerini açık-saçık bırakmak, süflî (alçak) nefislere göre gāyet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünki mahremin sîmâsı mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsâvîdir (eşittir). Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i fârikası (farklılığı) olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi (hevesli bakışı), bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür.” (Lem‘alar, 24. Lem‘a, 208)