Bulanık denizler

Yok, tsunamiden bahsetmeyeceğim. Zira o kendisinden yeterince zaten bahsettiriyor. Hem, görünen köyün kılavuza da ihtiyacı yok. Ben başka bir şeyden bahsetmeyi düşünüyorum. Benim bahsedeceğim bulanık deniz: “Karadeniz”dir.

Bir ilkbahar gününde adamın biri Karadeniz sahiline nazır evinde oturmuş, Karadeniz’in deli-dolu, hırçın dalgalarını seyrediyordu. Bir gün önce sağanak yağmur yağmış, yüksek tepelerden, dağlardan bulanık seller Karadeniz’i çamura bulamıştı. Ancak şu hırçın dalgalar, o bulanık ve çamura banmış suyu, keçecinin keçeyi dövmesi gibi dövüyordu. Dalgaların bulanık suyu dövmesi, annenin evladına şefkat tokadı gibi bir tesir yapıyordu. Zira bulanık su her dalgada gittikçe duru bir görünüme kavuşuyordu.

Penceredeki adam, bu olayı defalarca izlemişti. Aslında bu durum, Allah’ın Kuddüs isminin bir tecellisi idi. Öyle ya her hadise Allah’ın bir veya birkaç isminin tecellisinin sonucu olduğuna göre, bu olay da Allah’ın Kuddüs ismiyle doğrudan alakalıydı. Ayrıca Allah’ın Rezzak ismi de tecelli ediyordu. Zira yağmurun ardından oluşan seller, karadaki çeşitli tohumları, bitkileri vs yem niteliğindeki maddeleri, denize sürüklüyor ve balıklara yem taşıyordu. Daha başka isimlerin yansıması da söz konusuydu, bu olayda. Ancak, en önemlisi, Cenab-ı Hak, bu olayla bize şöyle bir ders veriyor. İşleriniz, hayatınızın çeşitli safhaları karışık, bulanık ve dağdağalı olabilir. Ama her gecenin bir sabahı, her kışın bir yazı olduğu gibi, bu bulanıklıkların ve dağdağalı durumların ardından bir duruluk, bir sükûnet, bir letafet bizleri bekliyor. Yeter ki, sabretmesini bilelim.

Şimdi kuzey Afrika ülkelerinde de bir bulanıklık hüküm sürüyor. Bir tsunami dalgası buraları da vurdu. Ortalık toz duman ve kaos. İnsanlar ölüyor ve yaralanıyor. İçimiz acıyor. Olan garibana oluyor. Filler boğuşuyor; ezilen çimenler oluyor. Hani kediye sormuşlar iki kişiden hangisi haklı, diye. Kedi kendi lisanıyla “Niooo, niooo”, demiş. Yani, “ne o haklı; ne de o haklı”, diye cevap vermiş.

Olayın panoramasına baktığımızda, bir tarafta monarşi veya oligarşinin dayatmaları; diğer tarafta küresel aktörlerin topyekûn hücumu. Her iki taraf da güç veya menfaat peşinde. Diyeceksiniz ki, işte Amerika Libya’yı özgürleştirmeye girdi, onları bağımsızlığına kavuşturacak ve demokrasiyi getirecek. En ahmak insan bile buna inanmamalı. Irak’ı ne kadar özgürleştirdi veya demokratikleştirdi, görüyoruz. Hem bu Birleşmiş Milletler Bosna katliamlarında neredeydi. O kadar insanın soykırımını film izler gibi izlediler. Cevabı çok basit, hatta ilköğretim 1. sınıf öğrencileri bile bilebilir. Çünkü orada petrol yoktu. Bu küresel güçler veya küresel sömürgeciler Bosna ile göbekten bağlı değillerdi.

Ama onların bir hesabı varsa Allah’ın çok hesapları var. İnşallah bu bulanıklığın ardından, bu dalgalanmaların ardından bir sükûnet mutlaka olacaktır. Arap milletleri uyanacak ve bir birlik oluşturacaklardır. Belki de hiç alınamayacağımız Avrupa Birliği yerine bir İslam birliği oluşturacağız. O zaman biz Avrupa’ya değil belki de Avrupa bize ortaklık için yalvaracak.

Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’deki müjdeleri ve “Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır,” müjdesi mutlaka tecelli edecektir.
Bundan hiç şüpheniz olmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum