Bugün için Ak Parti’yi desteklemek…

“Cemaat ya da En Tehlikeli Sahte Gerçeğe En Yakın Olandır” başlıklı önceki yazımda üstü kapalı olarak belirttiğim bir hususu daha açık bir şekilde ifade etme gereği duyuyorum:

Bir yerel seçim özelliğini çoktan aşan ve milli irade ve bağımsızlık mücadelesinin en önemli eşiği haline gelen 30 Mart Yerel Seçimleri, yarının Türkiye’si ve İslam dünyasının geleceğini de belirleme potansiyeli taşıyor.

300 yıllık bir uykunun ardından gelen aydınlık sabahların güneşi, ye’se düşmüş ruhlarımıza yeni bir baharın müjdesini fısıldayadursun; hırslarıyla tutuşturdukları cehennemlerinin zifir bulutlarını üstümüze çekmek isteyen kökü dışarda kendi içerde fesat şebekeleri akla hayale gelmedik şeytani desiselerle bu toprakları kaos ve karmaşaya sürüklemeye çalışıyor.

Her türlü kutsalı, meşruiyeti kendinden menkul gayeleri uğruna bozuk para gibi harcamaktan imtina etmeyen ve milli birliğimizi fesada uğratmaktan zerre miskal çekinmeyen modern ye’cüc ve me’cüc taifesi, bu şirretliklerini topluma mal edebilmek uğruna İslami ve insani tüm etik ve ahlak değerlerini hiçe sayan melanetleri irtikap etmekte beis görmüyorlar…

Bugün tüm bu şer odaklarına milletçe cevap verebilmenin en meşru ve insani/islami yolu seçimlerdir.

Evet…

Bugün mevcut ve meşru hükümeti desteklemek,

Bu ülkede söz hakkının bu toprağın insanına ait olduğunu fiilen ispatlamaktır.

Tüm küresel güçlerin içte ve dışta oynadıkları meş’um oyun ve siyasete karşı yekvücut olmak, “söz milletindir!” demektir.Tüm kültürel ve ekonomik değerlerimizi ipotek altına almaya alışmışlara ve bundan memnun olan esir ruhlara karşı, milletçe özgürlük meşalesini yakmaktır.

Ve 1000 sene İslam’ın bayraktarlığını yapmış bu aziz milletin, kader-i ilahi tarafından yüklenmiş liderlik vazifesiyle yeniden muvazzaf olduğunun muştusunu Alem-i İslam’a duyurmaktır.

Bu seçimler yalnızca bu toprağın insanıyla sınırlı değil…

Bugün Ak parti’yi desteklemek Latif Erdoğan Ağabeyin ifadesiyle “ittihad-ı İslam’a ve ümmet bilincine sahip çıkmak” anlamı taşımaktadır.

Mısır’ın, Suriye’nin, Filistin’in yangınını söndürmek, yaralarına merhem olmaktır.

Zulmün ve kimsesizliğin girdabında çırpınan ve Türkiye’yi bir umut ışığı olarak gördüğü için, tarifsiz acılara göğüs germeye çalışan mazlum ve mahzun Alem-i İslam halklarına “umudunuzu yitirmeyin!” çığlığıdır.

Bediüzzaman Kur’an hakikatlerini izah ve ispat eden eserlerinin tesirini anlatırken, Hindistan’da ve Çin’de bir Müslümanın kalbine bir şüphe geldiğinde “Türkiye’de bir Kur’an tefsiri yazılmış; tüm akla gelen soru ve şüpheleri izale ediyormuş” der ve imanını muhafaza eder, imanına bir dayanak olur demişti.

İşte bugün Türkiye İslam dünyası için böylesine bir ümit, böylesine bir nokta-i istinattır…

Mısır’da bir genç, Filistin’de bir anne, küfrün ve zulmün ateşiyle vücudu yanarken, kalbinde bir ülkeyi düşler..

Bu ülke, Davos’ta siyonislere tüküren, meydanlarda Mısır’a, Suriye’ye rabia selamı yollayan, Doğu Türkistan’a, Afrika’ya, Angola’ya yardım elini gönlüyle birlikte uzatan, Er oğlu Er’lerin taşına toprağına hizmetkâr olduğu bir ülkedir.

Bu ülke, dün polis copuyla okula sokulmayan kızların, bugün mecliste halkını temsilen meclis kürsüsüne vurabildiği bir ülkedir.

Bu ülke dün Allah dedi diye sürgüne gönderilenlerin bugün baştacı edildiği ülkedir…

Bu ülke meydanlarda hakkı söylemek uğruna sesi soluğu kesilmiş, “ne derler” kaygısına düşmeksizin, benliğini karizmasını hiçe saymış,  Van’daki, Diyarbekir’deki yüzbinlerce Kürt ve Türk kardeşlerine kalbini dökmüş er doğanların ülkesidir.

Bu ülke Türkiye’dir…

Suriye’de bir genç kız, Gazze’de bir babanın bedeni zulmün ateşiyle yanarken, kalbinde bir Türkiye düşler… Ve Mısır’lı bir kanaat önderinin dediği gibi “Biz bugün Türkiye’ye Mısır’dan daha çok dua ediyoruz. Çünkü Türkiye kurtulursa biz de kurtulacağız inşallah!” der…

* **

Bugün bu topraklar bir seçimle karşı karşıya:

Toprağını ve İslam dünyasının umudunu yeşertme yahut çöle çevirme sürecini belirlemek…

Ve bu süreçte seçilmiş meşru hükümeti desteklemek, ilk şıkkı şeçmek anlamı taşıyor.

Kimse zerratı günahkarlardan mürekkep bir hükümetin günahsız olmasını beklemesin.

Ve kimse halife seçtiğimizi zannetmesin.

Biz demokrat seçiyoruz ve Ak parti demokrasi sınavını verdi.

Üstad Bediüzzaman Emirdağı sürgün yıllarını yaşarken, Demokrat Parti’den yana kullanmıştı oyunu. Ezan-ı Muhammediyeyi (a.s.m) aslına çevirdiği için merhum Menderes’e “İslam Kahramanı” payesi vermişti. Hatta Demokrat Parti’den yana  tavrı o kadar netti ki Bediüzzaman’ın; bile bile şu soruyu sormuştu görevlilere “Demokrat Parti’nin sandığı hangisi? Ben oyumu Demokrat Parti’ye kullanacağım da!!!”

Ben de oyumu bugünün demokratları olan Ak Parti’den yana kullanıyorum. Tesettürlü kardeşlerime özgürlüğe vesile olduğu için… Nakşi’sinden Kadiri’sine, Süleyman Efendi Camiasından Nurculara vs. tüm ehl-i iman ve irfanın özgürce hizmetlerinin inkişafına vesile olduğu için… Açılım süreciyle birlikte ırkçılık illetinden kurtulma adına olumlu adımlar attığı için… Ve Bediüzzaman’ın en büyük hayallerinden olan “Risaleleri Diyanet’in eliyle basmak, ittihad-ı islam için çalışmak ve Ayasofya’yı tekrar ibadete açmak adına gösterdiği çaba için…

Sahi Ak Parti’nin sandığı hangisi?  (Osman)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum