Bu marifet benim değil, Hazret-i Kur'ân'dan lemeân eden Nurlara aittir

Bu marifet benim değil, Hazret-i Kur'ân'dan lemeân eden Nurlara aittir

Öyleyse, asıl üstad Kur'ân'dır

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin BARLA LAHİKASI eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

Bu uzun fıkra Hulûsi Beyindir.

...

Hülâsa: Bana liyâkatimin çok fevkinde hüsn-ü zan eden ve teveccüh gösteren aziz ve muhterem ve mütevazi Sabri kardeş, bil ki çok günahkâr, çok âciz, fakir, müflis, ümmet-i Muhammed'den (a.s.m.) bir abdim. Dualarınıza çok muhtacım.

Acz ve fakr arzuhalini kabul ettirerek hazine-i hâssa-i Kur'ân'dan âleme muhtelif nam ve tarz ve şekillerde cevherler teşhirine muvaffak olan dellâl-ı Kur'ân'ın kudsî hizmetinde kendisine yardım en büyük emelim ve en ciddî temennim, en mukaddes niyetimdir.

Bu niyetim sebebiyle Nurlarla meşgul olmak saâdetine mazhar olduğum dakikalarında, hilâf-ı memul bazı sözler kendiliğinden kalbime ve kalemime gelmektedir ki, bu marifet benim değil, elbet, muhakkak ve mutlak Hazret-i Kur'ân'dan lemeân eden Nurlara aittir. Öyleyse, asıl üstad Kur'ân'dır.

Üstad-ı muhteremimiz, elyak ve elhak muarrifi, mübelliği ve müderrisidir. Biz muhtaçlar fırsatı ganimet bilmeli, cevherleri almalı, kalbimize, dimağımıza nak-şetmek, dâreynde medar-ı saâdetimiz olacak olan bu Nurları alâ kadri't-tâka neşre çalışarak muhafazasını kuvvetleştirmeliyiz. وَمِنَ اللهِ التَّوْفِيقُ 1

Saniyen: Mektubat'ın küçüklerinden on üçünü hâvi hususî mektuplar mecmuasını aldım. Bu vesileyle de mâziyi hal yerine koyarak, derin mânâlı, şirin sohbetinizi bir kere daha şevkle dinlemiş oldum. Zâten ben o vakitlerin mâzide kalmasına razı değilim; her vakit hal gibi mütalâa ediyorum. Mâzi, hal, müstakbel-bunlar da itibarî birer taksim değil mi? Ehl-i zevk için bu taksime ihtiyaç kalmıyor.

Dipnot-1: Muvaffakiyet ancak Allah'tandır.