Brüksel'de Emirdağ

 

Emirdağ, Risale-i Nur’un tarihi içinde ayrı bir yeri olan ilçemiz. Öğrenci olduğum, Eskişehir yıllarımda görme imkânı olmuştu. Rahmetli Hamza Emek ağabeyi ziyaret niyetiyle. “Çalışkan Hanedanı” tasvibine mazhar olan ailenin Üstatla olan sadakat perçinleri var Emirdağ’da.

Brüksel’de Emirdağlılar Mahallesi hem ticareti, hem de siyaseti belirleyen bir güç. Şu an Belçika hükümetinde Spordan ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Emir Kır Emirdağ’lı. Onun dışında, başörtüsüyle üç ay önce parlamentoya giren Mahinur Özdemir de Türkiye’den. Ayrıca 4 milletvekili daha Türk’lerden meclise girmiş.

(Brüksel Ulu Camii’nde Cuma Namazı Vaazı)

Brüksel’de Osmanlı’nın ayak izleri

Cuma günü, Ali Çavuş’un lokantasındayız. Kendimi Türkiye’de hissediyorum. Hem de bütün pozitif güzelikleriyle. Ali Çavuş, Konya’dan. Kendinden emin bir mümin. Gayet düzgün işleyen bir tezgâhı var. Oradaki insanımızın güzelliklerini serapa anlatıyor. Demokrasinin ve herkesin eşitçe yaşamasının getirdiği fırsatlara değiniyor.

Masamızda Salih Bey var. 50’li yaşlarda. Ayrı ve uzun bir hikâyesi var. Ailesi Tosya’dan 400 yıl önce Bulgaristan’a göç etmiş. 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç edenlerden. Bursa ve İstanbul’da çalıştıktan sonra Belçika’ya çalışmaya geliyor. Oğlu hala Türkiye’de. Enteresan olan Tosyalı bir başka arkadaşımızla, Brüksel’de tanışıyor. Şimdi ikisiyle aynı masadayız. Aklım Osmanlı’nın kapsama alanına gidiyor. Tosya- Bulgaristan- İstanbul- Brüksel. Bulgarlar Tosya’ya Tosça demişlerse de, Tosya yerinde duruyor. Tosyalılardan biri Türkiye’den, diğeri Bulgaristan’dan gelip Brüksel’de, iki ülkenin AB başkenti Brüksel’de dalgalanan bayraklarıyla buluşabiliyorlar. İşte Osmanlı’nın AB’de tarihi arka planında, Türkiye’de hala yerleşim yerlerinin ismini değiştirip  “Bulgarca” modelde direnen belli başlı grupların alması gereken dersler var.

(Brüksel Ulu Camii)

Diyanetin Ulu Cami’inde Cumayı eda ediyoruz. Önce hatibin vaazını dinliyoruz. Elazığ İzzet Paşa Camii baş imamı olarak kendini tanıtıyor. Üç aylar ve Ramazan vesilesiyle Diyanet görevlendirmiş. Oldukça beliğ ve ihlâslı bir ifade tarzı var. Cemaatte gençler dikkatimi çekiyor.

Risale-i Nur kervanının kafileleri

Namaz sonrası, müştemilattan sayılan çayhanede küçük bir grupla çay içiyoruz.  Samsun’dan Mustafa Bey, Trabzon’dan Mehmet Bey, Rize’den Necmettin Amca.

Sohbet koyulaşıyor, herkes kadirşinas davranıyor birbirine. Muhabbete çeşni olacak espriler ve şakalar yapıyorlar.

(Rogier Meydanı. Şehir merkezinde ana caddelerden bakılınca kiliseler görülüyor)

Trabzonlu beyefendi Türkiye’de bir dönem SHP adayı olmuş, şimdilerde hayata bakışı daha farklı bir maverada yürüyen bir aktivist aynı zamanda.

Brüksel’in bana en büyük Cuma müjdesi, yeni tanıştığım Necmettin Amca oluyor. Her ne kadar alıştığımız tabirle “Abi” dedimse de sonra amcaya çevirdim. Çünkü can dostu, mahviyeti meziyete dönüşmüş Ömer Morgül hocamızın da amcası.

(Şehrin ilk çekirdek meydanı ve Grand Palace (Eski Belediye Binası))

Necmettin Morgül, Morgul Ailesi’nin gurbet hüznünü tatmış ve yaşamış bir beyefendisi. Bu aile, yine hafızamın emanetinde tuttuğu Risale-i Nur kervanının önemli bir kafilesi. Hakkı, Avni Beyler.

Necmettin Amca 1965’lerde Brüksel’e yerleşmiş. Önceleri şoför olarak çalışmış. Sonrasında Nakliye şirketi kurmuş. Kendi işyeri var. Bana şehri gezdirirken Fransızca rahat anlaşabilen bir diyalogunu gördüm. Duygu ve vefa duruşlu bir insan. Ömer hocamızdan dem vuruyoruz. Hayırla ve özlemle.

(Necmettin Morgül, Morgul Ailesi’nin gurbet hüznünü tatmış ve yaşamış bir beyefendisi)

Çocuklarını büyütmüş. Köylerine kadar varan 15’li yaşlardaki hatıralarına uzanıyor. İkisi de rahmetli olan Bekir Berk ağabeyi ve köylüleri olan Mehmet Emin Birinci ağabey’i hasretle anıyor.

Birinci Ağabey’le Brüksel buluşmaları ve hizmetlerine atıf yapıyor.
Türkiye’yi çok özlediği her halinden belli. Avrupa’nın hayat standartlarına, uyum sürecine ve AB’ye girişimize öncü kuvveti olabilecek alt yapıları var. Bürosunda, ikramda bulunuyor. Yaz yalnızlığı ile hem okuyor, hem dinleniyor, hem de Türkiye’ye gönderdiği ailesine katılmak üzere yol hazırlığı yapıyor.

(Grand Palace’ta bir bina)

Türkiye’nin imaj elçileri hazır bekliyor

Akşam yemeğinde Hasan beyle başka bir dost sofrasında tanışıyoruz. Fransa doğumlu ve isminin manasını müdrik bir uzman. Fon yönetimi ve finans eğitimi almış. Yatırım danışmanlığı yapıyor. Lüksemburg ve Brüksel hattında bağlı olduğu uluslar arası firmanın çalışmalarını yürütüyor. AB sürecinde bizi Avrupa’da temsil edecek Türkiye’nin imaj elçilerinden biri.

Akşamın yaz serinliğinde, yeşillikler arasındaki sohbeti entelektüel düzeyde bir iki katılımla birlikte, geleceğin rotasında İslam’ın varlığı, Avrupa’daki İslam ve Türkiye’nin bu sürece dâhil olma serüveni üzerinde konuşuyoruz.

Çok dillilik bütünleştiriyor

Brüksel’in meydanına, bir anlamda merkezine indiğimizde Rogier’de kendimizi buluyoruz. City2’de zincirleme mağazaları, Grand Palace’lerini geziyor, yağmurlu yaz ıslaklığında yürüyoruz Necmettin amca ile. Dikkatimi çeken cadde ve sokak isimleri iki dilde yazılmış. Fransızca ve Flamanca. Dil tercihi, özel ve resmi birlik ve iletişimi daha kuvvetli hale getirmiş, farklılıklarını bütünleyen sistemini demokrasi zemininde tesis etmişler.

Zaten Belçika yüz ölçümü itibariyle Konya kadar bir yer. 30,528 km kareye sahip. Fransa, Hollanda ve Almanya’dan kopma bir bileşke devlet. Belçika I. ve II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edildi. Belçika üç bölgeli ve üç topluluklu bir federal devlet haline geldi. Fransızların etkinliği zamanla diğer ortaklarına da eşitlenme şansı verdi. Uzun mücadelelerden sonra.

Sömürgelerine aldıkları ve Fransızca eğitim verdirdikleri Maroken/Faslıları önceleri ve sonrasında getirdikleri veya kendilerinin göç ettiği kıta Avrupa’sında ve özelinde gördüğümüz Brüksel’de siyahî ve Müslüman insanlar dikkatimizi çekiyor. Bunların ikinci ve üçüncü kuşağı, Belçika’ya adapte olmuş, eğitim ve kariyer sürecine bir şekilde girmiş yeni kuşakları ile kendini ifade ve vatandaşlık haklarından daha etkin yararlanmayı başarmış.

Akşam namazını Metin ve Hasan Bey’le birlikte Faslıların camisinde kılıyoruz. Arap camileri sadeliğinde ve tarzında bir ibadet mahalli. Cami doluyor. Oldukça kalabalık. Bu manzara karşısında mağrip insanlarının kenetlenişi ve sömürgeciliğin kendi bağrına yerleştirdiği bu imanlı topluluğun kaderin sırrına götüren Avrupa Müslümanlığı ile tarihin dönüşümüne öncülük etmiş mütevekkil insanların hali vardı gözlemlerimde.

Muhabbetin sıcaklığına varmak

Naneli çaylarına, oturuşlarına ve muhabbet sıcaklıklarına şahit olduğumuz cadde üstü kahvelerinde bu keyfin tadını yaşıyoruz. Onlar da hayatlarının 21. Yüzyıla uzanan bu bilişim çağında çocuklarına ve geleceklerine hizmet eden ve uyumlaşma ihtiyacı duyan bir serüvenin ayak izlerini yansıtıyorlar.

Tekrarlanan naneli sıcak suyun çay tadıyla demlenen sohbetimiz, Türkiye’nin gelişme bandında ihtiyacı olan entelektüel hafızalara ve bunu realize edecek projeksiyonlara yöneltiyor konuşma seyrimizi.
Mağribin Avrupa merkezinde kaim Müslümanları, bizim gibi Osmanlı’nın bağrından gelip onlarla dini ve tarihi bir ortak şemsiyeyi Brüksel’de açıp, üçlü ortaklığa girmemiz; yarının yapılanmasında ve küresel etkilerde değerlerin sosyolojisinin yeni tesirlerini hissettirecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.