Bitlis’li Said Nursi

Ne yalan söyleyeyim bu cümleyi ilk duyduğumda koltuklarım kabardı, iftihar ettim, hemşerisi olmaktan gurur duydum.

Ama bir o kadar da telaşlandım. Orada, ahirette iyi bir hemşeri olarak yüzüne bakabilecek miydim? diye de endişelendim.

Orada hemşeri olmanın herhangi bir artısı yok. Sadece burada önemseniyor. Milliyetçiliğin fazlasıyla önemsendiği ve konuşulduğu ve bazı kesimlerde ciddi revaç gördüğü bu dünyada önemi var. Meşum bir zevk veriyor insana. İleri gidersen cahiliye döneminin aldığı lanete muhatap olma ihtimali de var.

Ama biz –âcizane- Allah’a hamdolsun ki, Risale-i Nurdan aldığımız terbiyeden olacak, bu yönüne zerre kadar önem vermiyoruz. Bitlis’te değil de dünyanın öbür ucunda doğsaydı, kalbimizdeki sevgisinde en küçük bir azalma olmayacaktı. Ona olan hayranlığımız ve sevgimiz zatı ile veya nesebi ile ilgili değildir. Biz, onun bize bahşettiği ve onunla imanımızı kurtardığımız eserlerinden dolayı onu seviyoruz.

Türkiye tarihinde ikince defa bir başbakan, başbakan iken onun ismini telaffuz ediyor. Bizi biraz da heyecanlandıran yönü budur. Ve bu telaffuzdan sonra basının takdire şayan yorumlarıdır. Köşe yazarlarının hemen hiçbirinin bu sözlerden rahatsızlık duymadığını ifade etmesidir. Aksine birçoğunun alkışlamasıdır.

Türkiye’de çok şey değişti/değişiyor. Her şey alt üst oluyor. Tabular bir bir yıkılıyor. Kimin yıktığı önemli değil, önemli olan bu tabuların yıkılıyor olmasıdır.

Bana göre bu gibi gelişmeler toplumun demokrasi başarısıdır. Bir kişiye verilemez. Topyekûn herkesin bu başarıda emeği vardır. Ama, buna öncülük edenler de elbette gerekli iltifatı görmeyi hak ediyor. Sonuçta ilk defa bunu başaran kişi olarak tarihe geçmiş olacak.

Bu sözler bir milat olmuştur. Bugüne dek onun ismi özenle gündemden kaçırılıyordu. Yokmuş gibi davranılıyordu. Ama bundan sonra kimse onu yok sayamayacaktır. Onun isminin geçmediği bir proje, onun fikrinin alınmadığı bir icraat Türkiye gündemine giremeyecektir. Onsuz bir Türkiye artık düşünülemez.

Türkiye, onunla kendini ibraz edecektir. Onunla temize çıkacaktır. Cumhuriyet döneminde Avrupalı olacağız diye siyasi ve dini çok rüşvetler verildi. Bu durum haklı olarak İslam dünyası nazarında Türkiye’yi mahkûm etmişti. İslam Dünyası Türkiye’nin Avrupalı olduğunu değil “gâvur” olduğunu düşünüyordu. İşte bu yanlış tanınma Risale-i Nur ile Bediüzzaman ile düzeltilecektir. Türkiye’nin Avrupalı olduğunun doğru olduğu ama “gâvur” olmadığı anlaşılacaktır.

Bu yanlışı neden Risale-i Nur düzeltecek? Çünkü Risale-i Nurdaki hakikatler bütün dünyaya ışık tutacak seviyededir. Değil İslam dünyası bütün dünya onun ortaya koyduğu hakikatlerle kendini bulacak, istikameti sağlayacak ve gerçekten çağdaş bir insan topluluğu haline gelecektir.

Doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e ait doğruların tümünü veciz bir ifade ile anlatan ve gösteren Risale-i Nur’dur.  Bunu herkes görecek ve bilecek. Ve görünce de şapka çıkaracaktır.

“Cennet asa bir baharda geleceksiniz” demişti. Bugün gerçek oluyor. Hem maddi hem manevi açıdan gerçek bir dünya cennetini yaşamaya başladık/başlıyoruz.

Buna vesile olduğun için, mekânın cennet olsun… Amin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum