Bir yazı üzerine

Hüseyin Yılmaz kardeş, ben o kitabı yazmamalıydım, ama yazdım. Çünkü iki yayınevi ile basım arefesinde yaşadıklarım  bir yazar için trajedi sayılacak şeylerdi. Yirmi yılı aşkın çalıştığınız bir konuda önce kitabı göklere çıkarıp sonra kitabı basmayan bu adamların bu tarzı harekete itti, oralara gitmeye gerek yok. 

Sonra kitabı on milyona yakın para ile bin tane bastırdım. Gönderme paralarını da ben karşılayıp çok insana gönderdim. Birçok yerde görücüye çıktı, ama kitabın büyük kısmı henüz Türkiye’nin sanat ve estetik ve ilmi eleştiriye hazır olmayan bir toplum olması, o gün de öyle bu gün de.

Bediüzzaman “müşterisiz meta zayidir” diyor. O konulara toplum hazır değil, kimse o konularda bir sanat dili ile bir şey okumamış çünkü zaten muhafazakarların eleştiri, sanat ve estetik dil gibi bir sorunları yok. 

Bediüzzaman 5 bin estetik ve sanat kaynaklı kelime kullanmış, bunu ben kime anlatayım? Birçoğuna göre namaz, melekler, ahiret meselesi olarak yorumlanan eserlere birden bu perspektiften bakmak zamansız bir gayret. Yine Bediüzzaman “anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa manasız bir kağıttan ibaret kalır” diyor ya işte onun gibi. 

Orhan Okay’a Mehmet Kaplan estetik okutmuş. Hocam Orhan Okay da bana okuttu. Ben o gözle eserlere baktım, yazayım, okuyayım dedim. Kitabın macerası bu. Bir yayınevi “biz bu kitabı elli yıl bekledik” dedi. Sonra ben bekledim ses yok. Doğum evinin kapısından bir hemşire çıktı dedi "eşiniz düşük yaptı." Onun gibi bir şey. 

Dil öldü Türkiye’de dili öldürenlere sormak lazım. Ben uzun yıllar eserlerin dili ile konuştum baktım öğrenci alaya alıyor ve anlamıyor. Bu hikaye çok uzun. Sonra zaten sanat, estetik ve bilim tarihi yazıları ve kitapları bibliyografyada da görüldüğü gibi bizim o alanlarda birşeyimiz yok. Ben bir eleştiri dili ortaya çıkardım kitap yazmaktan zor olan bir şey bu.

Ben hadise adamım ama kimseye bir şey anlatamam. Hazır olmayan bir insan grubuna bunu yazmak gerçekten yanlış bir şey ama ben duayenleri tanıdım baktım bu insanlar benim kafamda tasarladığım insanlar değil, mübarek olsun. Daha bir şey söylemek istemiyorum.

Selamlar kadirbilirliğine, diğergamlığına. Bediüzzaman adına teşekkür ederim çünkü Zola, Dosto, Hegel, Hugo vesaire için yazılanlara baktım. Onlar ki Bediüzzaman’ın çömezi olamaz ama yine yazdım, ne yapalım yazdım. Kendime mezar kazdım. Bediüzzaman gibi bir insana hürmeten yazdım, başka saiki yok. 

Allah hocam Rahmetli Orhan Okay’a rahmet etsin, onun gözüyle baktım. Bir gün bana "Tunalı’nın Marksist Estetiğini oku" dedi. Ben o zaman en kıl muhafazakarım, itikadım bozulur diye korktum ama okudum. Tersinden baktım meğer tersinden bakmak ne kadar harika. Sonra bir Rus papazı tersten perspektif diye bir kitap yazmış, Marksistler onu aforoz etmişler nasıl öldüğü müphem. Hapse gittiği kesin. O da Kaşıkçı gibi herhalde.

Susalım daha bir şey söylemek istemiyorum. Selamlar, hürmetler. Gıfarı gibi adamsın vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum