Bir hasta, hekîme karşı üç halde bulunur

Bir hasta, hekîme karşı üç halde bulunur

Kuvvet kanunda olsun. Yoksa istibdad münkasım olmuş olur.

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ adlı eserinden bölümler.)

Dördüncü Hakikat:

Bir hasta, hekîme karşı üç halde bulunur:

Birincisi:

Gözünü kapar hiç bir şey söylemez, hekim de hiç ehemmiyet vermez. Kâh zehir, kâh ilacı verir. İstibdatta milletin hâli gibi...

İkincisi:

Hasta hekîme teşhis-i illete yardım ve verdiği ilacı hüsn-ü isti'mal.. ve hayatına lâzım olanı taleb ediyor. Tabib de hastanın gözü açık olduğu için ihtiyat ve dikkate mecbur oluyor. Benim kulüplerde arzu ettiğim meslek gibi...

Üçüncüsü:

Hasta âdeta hekimini yalnız reçeteci gibi tanıyor ve hasta iken, hekîmfuruşluk zevkiyle ilaçları kendisi almak ve terkib ve isti'mal etmek meharetsizliği için

اِثْمُهُ اَكْبَرُ مِنْ نَفْعِهِ sırrına mazhar olur. Zîrâ hâlavet-i hâkimiyetle sarhoş olur. Şimdi veya ileride kulüplerin mesleği gibi...

Elfezleke:

Millet hastadır. Hükûmet de hekîmdir. En fena zamanda teslim-i nefs ettiğimiz halde, en menfaatli zamanda ittiham ve hodserâne etmek; menfaat-i umumiyeyi hedef-i maksad edenin kârı değildir. Kuvvet kanunda olsun. Yoksa istibdad münkasım olmuş olur.