Dr. Bilal TANRIVERDİ

Dr. Bilal TANRIVERDİ

İnfodemi ve Dezenformasyona Karşı…

İngilizce info (bilgi) ve epidemi (salgın) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan 'infodemi' kavramı kovid-19 pandemi döneminde sıklıkla kullanıldı. Kavram hem doğru hem de yanlış bilgilerin hızlı bir şekilde yayılmasını ifade ediyor.

Bu durum henüz tedavisi veya aşısı olmayan, çok hızlı yayılan bulaşıcı bir hastalığa benzetiliyor. DSÖ infodemiyi, iyi veya kötü her türlü bilginin paylaşılmasının, insanların güvenilir kaynak ve rehberlik arayışlarını zorlaştırması olarak tanımlıyor.

İnfodemi, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedors'un 15 Şubat 2020'de gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansında yaptığı "sadece pandemiyle değil aynı zamanda infodemiyle de savaşıyoruz" açıklamasıyla küresel düzeyde gündeme geldi. Fakat kavram ilk olarak 2003 yılında SARS salgını sırasında David J. Rothkopf tarafından kullanıldı.

Bilginin çok hızlı yayılmasıyla birlikte yanlış ve güvenilir olmayan bilgiler de kaçınılmaz olarak paylaşıma sokuluyor. Bunun sonucunda toplumda panik ve korku oluşurken hastalıkla mücadelede de engeller ortaya çıkıyor. Bu dönemlerde "damgalama" artabildiği için insanlar hastalığı gizleme, tedaviyi geciktirme ve hatta tedavi almama gibi yöntemlere başvurabiliyor. Bu da salgın dönemlerinde çeşitli problemleri ortaya çıkarıyor.

Pandeminin başlangıcında virüs ve tedaviyle ilgili yeterli bilgi olmadığı için bu dönemde özellikle dijital ortamlarda çok fazla yanlış bilgi paylaşıma sokuldu. İnsan zihni belirsizlik karşısında kendisine güvenli bir alan oluşturabilmek için kendisine inandırıcı gelen birtakım sebepler oluşturabiliyor. Kriz anları, doğal afetler ve pandemi gibi dönemlerde de bu durum artıyor.

Kovid-19 virüsüyle ilgili de ortaya atılan pek çok iddia sosyal medyada gündem oldu. Bu iddialar, insanlar hemen inanmasa bile kafa karışıklığına ve bilginin bulanıklaşmasına yol açtı. Aşıların tedavi etmediği hatta ölümlere yol açabileceği, aşılarla insanlara çip takıldığı ve virüsün 5G teknolojisi yüzünden yayıldığı gibi pek çok iddia pandemi döneminde tartışıldı.

İçinde bulunduğumuz dijital çağda bilgi çok hızlı ve yoğun bir şekilde iletiliyor. Bilginin aynı zamanda denetimden uzak bir şekilde aktarılması her türlü bilgiyi tüketmemize yol açıyor. Bu sebepten bir yandan kriz anıyla mücadele ederken bir yandan da doğru bilgiye ulaşmak için dijital mecralarda yalanla mücadele etmek gerekiyor.

Uzmanlar, İnfodemi ile mücadele etme konusunda bazı önerilerilerde bulundular:

  • İçeriklerin kimler tarafından paylaşıldığına dikkat etmek,
  • İçeriklerin paylaşım amacının ne olduğunu anlamaya çalışmak,
  • Güvenilir ve bilimsel kaynaklara itibar etmek, devlet kurumlarına, kurumsal yapılara ve organizasyonlara güvenmek,
  • Paylaşılan içeriklerin kaynaklarını doğrulamak, sadece doğruluğundan emin olunan içerikleri paylaşmak,
  • Güvenli internet hizmetinden faydalanmak,
  • Şüphe durumunda internetten arama yapmak, içerikleri, hatta şüpheli internet sitelerini https://internet2.btk.gov.tr/sitesorgu/ adresinden sorgulamak,
  • Beğen, Retweet, paylaş gibi beğeni butonlarına tıklamadan önce içeriğinin iyi anlaşıldığından emin olmak,
  • www.dogrula.org veya www.teyit.org gibi internet sitelerinden içerik doğruluğunu kontrol etmek,
  • İçerisinde kötü söz (hakaret, küfür, kin ve nefret söylemi, vb.) olan içeriklerle ilgili bir paylaşım yapmadan önce hukuki sonuçlarını bilmek,
  • Bilgi kirliliği ile mücadele konusunda kurum, STK vb. organizasyonlarla iş birliği yapmak ve şüpheli durumları ilgili kurumlara bildirmek,
  • Güvenilir kaynakları belirlemek ve sadece onlardan gelen verileri paylaşmak,
  • Asılsız haber paylaşanların hesaplarını askıya almak,
  • Saldırganların, dolandırıcıların veya kötü niyetlilerin tuzaklarına düşmemek için her zaman uyanık olmak,
  • Elektronik ortamlarda sahte isim, e-posta, sosyal hesap açmanın kolay olduğunu bilmek, bunlara ilave olarak sahte resimler, içerikler veya belgelerin artık yapay zekâ sistemleri tarafından oluşturulabileceğini hatırda bulundurmak, sadece insanların değil makinelerin bizleri kandırmasına müsaade etmemek,
  • En zayıf halkanın hem yayan hem de mağdur olan açısından insan olduğunu her zaman hatırda bulundurmak,
  • Olumsuz durumları mutlaka İSS, hizmet alınan kurum, birim veya platformlar ile paylaşmak, spam olarak bildirmek veya ilgili kurumlara bildirimde bulunmak,
  • Yalan ve yanlış haber yaymanın ve içerik paylaşmanın toplumsal korkuya, kaosa sebebiyet verebileceğini, insanların ruh ve beden sağlığını etkileyeceğini unutmamak,
  • İnfodeminin etik dışı bir davranış olduğunu bilmek ve etik davranmak,
  • Pandemi ortamında insanların duygusallığının arttığı bir zamanda olduğumuzu unutmadan elektronik ortamları kullanmak,
  • Son ve en önemli olarak, pandemi ortamında birlik ve beraberliğimizi ayakta tutmaya ve dayanışmaya her zamandan daha fazla ihtiyacımız olduğunu bilerek davranmak zorundayız.

İnfodemi doğru bir yaklaşımla önlenebilir. İnfodemi mücadelesi disiplinler arası çalışmayı gerektirir. Bilim ortamlarında ve toplumda konuyla ilgili farkındalığın artması gerekir.

Özellikle bilgi boşluklarının tespit edilerek doğru bilgilerin üretilmesi uygun olur. Bilim, sağlık, medya, dijital, dijital sağlık okuryazarlığının artırılması gerekir. Bu adımların tamamında kamusal otorite temel sorumluluğu almalı.

Sahte ve dezenformasyona karşı psikolojik bir "aşı" var mı?

Sosyal psikologlar, insanlara manipülatif yöntemlerin nasıl çalıştığını göstermenin onların dezenformasyona ve propagandaya karşı dirençlerini artırabileceğini bulmuşlardır.

Sahte haberlerden komplo teorilerine, kışkırtıcı yanıltıcı manşetlere kadar, dezenformasyon çağımızın uzun süredir sorunu. Güvene dayalı ilişkiler geliştirme yeteneğimizi, hatta fiziksel ve psikolojik sağlığımızı bile tehdit eder. Bununla birlikte, bununla başa çıkma girişimlerinin çoğu etkisizdir.

Cambridge Üniversitesi'nden sosyal psikolog Sander Van der Linden, beyinlerimizin dezenformasyona karşı neden bu kadar savunmasız olduğunu, nasıl yayıldığını ve kendimizi ve başkalarını korumak için neler yapabileceğimizi incelemek için yıllarını harcadı. Foolproof: Why Misinformation Infects Our Minds and How to Build Immunity adlı kitabında, propaganda sahtekarlıklarına ve manipülasyona karşı savunma yolları önerir.

Kitap, farklı ülkelerin hükümetlerine ve en büyük teknoloji şirketlerine danışmanlık yapmış olan yazarın onlarca yıllık araştırmalarına ve pratik deneyimlerine dayanmaktadır.

The Fool Guard'da Van der Linden, dezenformasyonun bir virüse çok benzediğini savunarak tıptan bir analoji ödünç alıyor. Bilginin toplumda nasıl yayıldığını anlamak için epidemiyolojiden modeller kullanıyor. Sadece biyolojik bir virüs yerine bir bilgi patojenimiz var.

Birisi sizinle bir şey paylaşıyor ve siz de bunu diğer insanlara dağıtıyorsunuz. Bir virüs gibi, yanlış bilgiler de zihnimizi etkiliyor, inançlarımızı değiştirmek, anılarımızı değiştirmek ve şaşırtıcı bir hızla çoğalmak için beynimizdeki kısayolları ve güvenlik açıklarını kullanıyor. Virüs bir kez ele geçirildi mi, onu tedavi etmek çok zordur.

Van der Linden, "Dezenformasyonun bir virüs gibi yayıldığı doğruysa, insanları buna karşı aşılamak mümkün müdür?" diye düşündüm. "İnsanların kendilerini beyin yıkamadan nasıl koruyabileceklerini inceleyen bir psikolog olan Bill McGuire'ın 1960'lardaki çalışmasına rastladım. Çok benzer bir düşüncesi vardı. Bu fikir tüm araştırma programıma yol açtı."

1960'larda ABD hükümet yetkilileri arasında, esir alınan Amerikan askerlerinin düşman güçleri tarafından beyinlerinin yıkanabileceğine dair korkular arttı. Bu, sosyal psikolog McGuire'ı, insanların istenmeyen propaganda inançlarına direnmeyi nasıl öğrenebilecekleri hakkında düşünmeye sevk etti. Önerisi "beyin yıkama aşısı", yani "psikolojik aşılama" idi.

Psikolojik aşılama, bağışıklama ile bir analoji izler. Aşılarda virüsün zayıflatılmış dozu antikor üretimine neden olur ve bu da vücudun gelecekte enfeksiyona karşı savunmasını kolaylaştırır. Benzer şekilde, bir "sahte ve yanlış bilgiye karşı aşı", "zihinsel antikorlara" benzer bir düşünce sürecini tetikleyerek, gelecekteki ikna girişimlerine karşı bir tutum direncine neden olur.

Nasıl "enfekte olabiliriz"?

Virüs, hücrelerimizin zayıf noktalarından yararlanarak ve bazı mekanizmalarını ele geçirerek saldırır. Aynı şey zihnimizde de olur. Yanlış bilgilerin hafızalarımızı etkilemesine ve verdiğimiz kararları etkilemesine neden olan belirli bilişsel önyargılar vardır.

Bir örnek, gerçeğin çarpıtılmasıdır. Yanlış olduğunu bilseniz bile bir şeyi tekrar tekrar duyarsanız, o zaman size daha doğru gelir düşüncesidir. Alışkanlık = Doğru- Bu otomatik çağrışım beynimizin nasıl çalıştığının bir parçasıdır.

Van der Linden araştırmasında, "prebunking" adını verdiği bir teknikle kendimizi yanlış bilgilere karşı aşılayabileceğimizi öne sürerek virüs metaforunu genişletti. O nasıl çalışır?

Aşılamanın ilk aşamasında, kişi manipüle etme girişimi konusunda uyarılmalıdır. Bu "uyarı", iç savunmamızı harekete geçiren bir tehdit duygusunu tetikler. İnsanlara birinin onları manipüle etmek isteyebileceğini söylüyoruz, bu onların şüphelerini artırıyor ve farkındalıklarını artırıyor.

Prebunking'in ikinci aşaması, insanların ikna girişimlerine etkili bir şekilde nasıl itiraz edileceğine ve direnileceğine dair net rehberlikle birlikte önemli ölçüde azaltılmış bir propaganda dozuna maruz bırakıldığı "önleyici çürütme" veya "ön besleme" dir. Bu, insanların yanlış bilgilere karşı daha dayanıklı olmasına yardımcı olabilir.

Ek olarak, çeşitli ortamlarda dezenformasyonun yayılmasını manipüle etmek için kullanılan yaygın yöntemler vardır. Araştırma yoluyla, psikologlar, insanların bu daha geniş yöntemleri belirlemelerine yardımcı olabilirseniz, onları bir dizi yanlış bilgiye karşı aşılayabileceğinizi keşfettiler.

Örneğin, bir çalışmada, insanlar sahte haberleri yaymak için kullanılan taktikleri anlamak için "Kötü Haber" oyununu oynadılar.

"Kötü Haber" adlı çevrimiçi bir oyunda, katılımcılar sahte haberlerin yaratıcısı gibi davrandılar. Oyun, insanlara çevrimiçi haber medyasında gezinme yeteneği vermek için bir sosyal medya beslemesini taklit eder. Oyuncular kendi içeriklerini oluşturur ve günümüz medya kültüründe yaygın olarak kullanılan altı temel dezenformasyon taktiğini ("altı dereceli manipülasyon") öğrenirler:

  1. Korku uyandırmak.
  2. Komplo teorileri.
  3. Uzman kılığında.
  4. Polarizasyon (kutuplaştırma)
  5. Trollemek
  6. Gözden düşürmek. (İtibar infazı)

Böylece oyun, manipülatif taktiklerin neye benzediğine dair önceden uyarı verir. Oyuncular daha sonra, kendi komplo teorilerini oluşturmak veya bir uzmanın kimliğine bürünmek gibi, bu taktiklerin azaltılmış dozlarıyla etkileşime girerek (inter)aktif bir aşılama sunar.

İnsanları duygusal olarak manipülatif dil, tutarsızlıklar, yanlış ikilikler, günah keçisi ilan etme ve "ad hominem" kişisel saldırılar gibi çeşitli manipülasyon türlerine karşı "aşılayan" toplam beş kısa video geliştirildi. Ağustos 2022'de 20.000'den fazla kişinin bu videoları izlediği bir araştırmanın sonuçları yayınlandı.

Araştırmacılar, onların yardımıyla insanların daha sonra hem laboratuvarda hem de sosyal medyada kendilerine gösterilen yanlış bilgileri fark etmede daha iyi olduklarını keşfettiler.

Google, bu araştırmaya dayanarak Avrupa'da Ukrayna ve Ukraynalı mülteciler hakkında dezenformasyon yaymayı amaçlayan videolar yayınladı. İnsanların günah keçisi bulma tekniğini tanımalarına özellikle yardımcı olurlar.

Sander Van der Linden kitabında, dezenformasyona karşı bağışık olduğunu düşünen pek çok kişinin öyle olmadığına dikkat çekiyor. Örneğin, bir ankette, yanıt verenlerin neredeyse %50'si sahte haberleri tanıyabileceklerini düşündü, ancak yalnızca %4'ü gerçekten tanıdı.

Herkes sahte içeriğe kanabilir. Sana olabilir mi? Epeyce.

Pek çok insan dezenformasyona karşı bağışık olduklarını düşünüyor. Ancak hepimizin tabi olduğu temel ilkeler vardır.

Örneğin, "doğruluk yanlılığı" adı verilen çok önemli bir evrimsel argüman vardır. Çoğu durumda, insanlar bizi aldatmaya çalışmazlar, bu nedenle varsayılan durumumuz, bize söylenen her şeyin doğru olduğuna inanmaktır. Her gerçeği eleştirel bir şekilde sorgulamak zorunda kalsaydık, toplumda normal bir şekilde yaşayamazdık. Ancak sosyal medya gibi yanlış bilgi seviyesinin çok daha yüksek olduğu bir ortamdaysanız, tetikte olmalısınız.

Kitap ayrıca çevrimiçi "yankı odaları" da dahil olmak üzere belirli sosyal davranışların ve bağlamların gördüklerimizi nasıl çarpıttığını vurguluyor.

Dolayısıyla, dezenformasyon üreticilerinin yararlanabileceği önyargılarımız var. Sürekli olarak karşı karşıya kaldığımız tüm yeni ve yeni gerçeklerle, insanların neyin güvenilir olduğunu takip etmesi kolay değil.

Bize karşı bu kadar çok güç çalışırken nasıl iyimser kalabiliriz?

Önceden bilgi kontrolü her derde deva değil, iyi bir ilk savunma hattıdır. Sander Van der Linden, insanların uyanık kalmasına yardımcı olabilir, sonucuna varıyor.

Kaynaklar

-WHO, [Internet] https://www.who.int/health-topics/infodemic#tab=tab_1

- Torpan S, Hansson S, Rhinard M, et al. Handling false information in emergency management: A cross-national comparative study of European practices. International Journal of Disaster Risk Reduction 2021;57:102151.

- Aslan D. Halk Sağlığı Bakış Açısıyla İnfodemi Yönetimi. Hipokrat Yayıncılık, 2022.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.