Bediüzzaman’ı tanımasaydım, Risale-i Nurları okumasaydım acı çekerdim

Bediüzzaman’ı tanımasaydım, Risale-i Nurları okumasaydım acı çekerdim

Psikiyatri uzmanı, yazar Dr. Mustafa Ulusoy

Risale Haber-Haber Merkezi

Psikiyatri uzmanı, yazar Dr. Mustafa Ulusoy, "Risale-i Nur ontolojik problemlerin, varoluşsal problemlerin cevabını veren, beni ikna eden, kalbimi ikna eden kitaptır" dedi.

Ulusoy, gzt.com sitesinde yayınlanan röportajında "Bir açıklamanızda “Bediüzzaman’ı tanımasaydım ve Risale-i Nurları okumasaydım varoluşsal acı çekerdim. Ben çareyi Risale-i Nur’da buldum.” demiştiniz. Üstad ile ne zaman tanıştınız? Size deva olan Risale-i Nur’u hastalarınızın reçetesine yazdığınız oldu mu?" sorusunu şöyle cevapladı:

Risale-i Nur'un yıllar sonra gerçek anlamda okumaya başladım

Risale-i Nur’ları ilkokul beşinci sınıfta okumaya başlamıştım. Lisede, üniversitede okudum ama gerçekten anlamda okumaya üniversite 4. sınıfta başladığımı düşünüyorum. Çünkü ezbere okuduğumu, anlamadan okuduğumu fark ettim. Kavramsal okumalarım üniversite 5. sınıftan itibaren başladı. O zamanlar hayatımda ciddi sorgulamalar içindeydim. Bildiğim kavramların üzerinden tekrar tekrar geçtiğim bir zamandı. Ölüm nedir?Hayatın sırrı nedir? Okula gidip geliyorum. Bize bir sürü ders öğretiliyor. Ben psikiyatrist olacağım. Anatomi, matematik dersini niye öğreneyim? İşime yaramayacak dersi niye öğreniyorum. Bir sürü öğrenci bunları sorar. Bunların bize öğretilmesinin sırrı nedir? Böyle bir dönemde kavramsal okumaya başladım. 

Risale-i Nur’un bu zamana yönelik bir üstünlüğü var gibi geliyor bana

Bana sürekli soruluyor. Neden Risale-i Nur? Öncelikle şunu söylemem lazım. Bu zamanda okunacak tek kitap Risale-i Nur değil. Her insan kendi varoluşsal acılarına, dertlerine çeşitli kitaplardan bulabilir. Kimisi Hz. Mevlana’dan, kimisi tasavvuftan bulabilir. Kimisi İmâm-ı Rabbânî’nin mektubunda bulabilir. Bunlar hepsi de baş göz üstünedir. Risale-i Nur’un bu zamana yönelik bir üstünlüğü var gibi geliyor bana. Modern zamanların temel varoluşsal problemleri ayyuka çıktığı narsist, inkârcı, bilimin tasallutu altına girdiğimiz bir çağda yaşıyoruz. İlkokula başladığımız gibi bize dinsizlik öğretiliyor. Sebepler bize öğretiliyor, bu sebepleri inkâr etmiyoruz ama sebepleri Allah’ın yaratması olarak görmedikçe “Meyveyi ağaç yapar” demek Kuran’a aykırı bir ifade. Allah meyveyi ağaç sebebiyle yaratıyor. Ağacı bize sebep olarak yaratıp, bize veriyor demek doğru ifadedir. Allah sebepler âlemi yaratmış. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri buna inkâr-ı ulûhiyet der.

'Ben böyle bir Allah’a inanmak istemiyorum'

Çocuklarımız ilkokula başladığı gibi dinsizlik eğitimi başlıyor. Böyle bir çağda Bediüzzaman’ın üstünlüğü var. Bu üstünlüğü ben şöyle anlatıyorum. Bizim evde Müezza isminde bir kedi vardı. Bu kedi dışarıda arabanın altında kaldı ve vefat etti. Benim kızım geldi. Son bir ayda iki hastamdan aynı şeyi duydum. Bu kedi öldü. Bu kediye yazık değil mi? Allah neden bu kedinin arabanın altında kalmasına izin verdi? Canı acımadı mı? Allah neden onun acı çekmesine izin veriyor? Müezza’nın ruhu şimdi nerede? Bunlar ciddi sorular. Başka bir hastam bana şunu sordu. Instagram’da hayvan haklarıyla ilgili sayfaları takip ediyorum. Kafayı yiyeceğim Mustafa Bey, diyor. Haşa! Ben böyle bir Allah’a inanmak istemiyorum, diyor. Araştırmalarıma göre hayvanlar ölünce hiç oluyor, diyor. Yanlış biliyor. Ruhları olduğunu bilmiyor. 

Modern hayatta bu tür inkâr-ı ulûhiyet, inkârcılık ve bilimin diktatörlüğü var

Kızımın sorduğu sorular gibi “Allah hayvanlara işkence edenlere neden izin veriyor” diyor. Bu hayvanlara ne olacak? Dünyada neden kötülük yaratıyor? Allah hastalıklara neden izin veriyor? Dünyada niye bir sükûnet olmuyor? Allah bunları engelleyemez mi? Niye engellemiyor? Kötülük problemi İslam âlimlerinin de çok üzerine durduğu bir problem. Modern hayatta bu tür inkâr-ı ulûhiyet, inkârcılık ve bilimin diktatörlüğü var. "Kızım bana biraz müsaade et. Ben bu soruya şimdi cevap veremeyeceğim." Bu konuyu araştırdığımda 17. Söz ’de cevap karşıma çıktı. Başka risalelerin birkaç yerinde ayetlere ve hadislere dayanarak hayvanların ruhunun baki olduğunu söylüyor. 

Cennet, sonsuz bir hayatta Rabbinden her istediğini alacağın bir yer değil mi?

Kızım dedesine “Ben cennette Müezza’yı görebilecek miyim?” diyor sormuş. Dedesi de tarikat ehli, “Olur mu kızım, cennete her hayvan olmayacak.” demiş. Kızım ağlayarak yanıma geldi. Cennette her hayvan olmayacak doğru. Ruhları olacak ama bildiğim kadarıyla her hayvandan belli miktarda beden de yaratacak. Bediüzzaman Hazretleri, "Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmetine bakalım" diyor. Şehit olan bir insana şehitlik mertebesi veriliyor. Kurban olarak kesilen bir hayvana Burak mertebesi veriyor. Burak hem de bedeni olan bir surettedir. Bu dünyada sonsuz rahmetli, merhametli bir Rabbimiz var. Cennet, sonsuz bir hayatta Rabbinden her istediğini alacağın bir yer değil mi? Evet. Sen, “Allah’ım, ben Müezza’nın bedenini de istiyorum” desen Allah yaratmaz mı? Senin istediğini niye vermesin. Baba, Müezza kedi olarak gerçekten yanımda olabilir mi? Evet.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum