Bediüzzaman ve Doktor Yusuf Kemal

Barla lahikasında Doktor Yusuf Kemal’in iki mektubu vardır. Doktor eserlerden nasıl etkilendiğini anlatır: ”Binaenaleyh sizin o muhteşem temsillerinizi defalarca daha okumak istiyorum ki, cüzi külli bir alaka hasıl olsun. Ya Rab o ne büyük mantık, o ne büyük muskit beyan ve tarz-ı telakki. Ah Üstadım bu mübarek dinin mübecceliyetini idrak ve ihata ve takdirde size ve ancak size medyun-ı şükranım ve minnettarım.” (58)

Daha sonra yine bir küçük notta etkilenmenin yeni boyutlarını anlatır: “Tam manalarıyla mefhumlarını kavramak iktidarında olmadığım o yüksek eserlerinizi fırsat buldukça okuyorum. İrşad-ı aliyeleri unutulmaz ve şahaser hatıradır. Mezarıma kadar dini akidelerinizin esiri ve kurbanıyım. Üstadım sizin Sözler’iniz benim dini muhayyilemi cidden değiştirdi. Ve daha sevimli bir mecraya sevk etti. Şimdi bendeniz doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum.“ (58)

Doktor dikkat çekici bir okuyucudur. Özellikle eserlerdeki mantığa, müskit beyan, yani ikna ediciliğe, olayları ela alışındaki tarzı telakkiye hayranlığının ifade eder. Daha sonra eserlerin dini muhayyilesini cidden değiştirdiğini belirtir. Bu da herkesin hissedeceği bir mükemmeliyet değildir. Bugün insanımızın dini muhayyilesi yok, neden yok? Bir iki sureye sıkışmış bir din. Dinin o kadar çok mesaili ve şahıs ve olaylar kadrosu, tarihi, tarihe yansıyan yönü daha neler neler bunların hepsi Risale-i Nur‘da var. Kurmaca eserlerdeki muhayyile mesela Onuncu Söz ve Ayet’ül Kübra, 32. Sözün ilk mebhası, küçük sözlerdeki geniş perspektifli temsili anlatımlar... Daha neler neler….

Bediüzzaman ciddi bir muhatab karşısındadır. On sahife sonra doktora mufassal bir cevap verir. Mektubun her cümlesi öğrenciye tahlil edilecek derinliktedir. İlk cümleye bak. ”Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhi şayan-ı tebriktir.” Ne cümle değil mi? Hararetli mektup, yani tabasbus, sureta medih değil, sıcak ve etkilenmiş ve etkileyici. Sonra intibah-ı ruhi, ruhundaki uyanma, ruhlarımız bir kere uyanmış bir süre sonra yatmış, uyanacak hali yok. Bir de şayan-ı tebriktir. Yani tesirden dolayı doktoru tebrik ediyor ve umumun da tebrik edeceğini ima ediyor.

Mektupta bir doktorun nasıl olması lazım geldiğini izah eder. Maddi hastalıklarla manevi hastalıkları birlikte tedavi edecek bir portre ortaya koyar. Ne kadar yüksek bir perspektiften bakar doktora ve hastaya.

“Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum.

Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhî şâyân-ı tebriktir. Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılâp etmesi için sa'y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek, ânî bir şimşeği sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.

Hakikat nazarında herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır. Eğer eczahane-i kudsiye-i Kur'âniyeden tiryâk-misâl imanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşaallah. Senin şu intibahın senin yarana bir merhem olduğu gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilâç yapar.

Hem bilirsin, meyus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir tesellî, bazan bin ilâçtan daha ziyade nâfidir. Halbuki, tabiat bataklığında boğulmuş bir tabip, o biçare marîzin elîm ye'sine bir zulmet daha katar. İnşaallah bu intibahın seni öyle biçarelere medar-ı tesellî eder, nurlu bir tabip yapar. Bilirsin ki, ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur. Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzumsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi câmid şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum. İşte o fennî malûmatı, o felsefî maarifi faideli, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lâzımdır. Sen dahi Cenâb-ı Haktan bir intibah iste ki, senin fikrini Hakîm-i Zülcelâlin hesabına çevirsin, tâ o odunlara bir ateş verip nurlandırsın. Lüzumsuz maarif-i fenniyen, kıymettar maarif-i İlâhiye hükmüne geçsin.

Zeki dostum, kalb çok arzu ederdi, ehl-i fenden envâr-ı imaniyeye ve esrar-ı Kur'âniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulûsi Beye benzeyecek adamlar ileri atılsın. Hem madem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler. Herbir Sözü, şahsımdan değil, belki Kur'ân'ın dellâlından sana bir mektuptur ve eczahane-i kudsiye-i Kur'âniye'den birer reçetedir farz et. Gaybûbet içinde hâzırâne bir musâhabe dairesini onlarla aç.

Hem arzu ettiğin vakit bana mektup yaz. Ben cevap yazmasam da gücenme. Çünkü eskiden beri mektupları pek az yazarım. Hattâ üç senedir kardeşimin çok mektuplarına karşı bir tek yazdım.”

Mektubu tekrar tekrar okudum. Bediüzzaman Doktor Kemal’e dolaylı bir şekilde Hulusi Abi gibi olabilirsin demek istiyor. ”Hulusi Beye benzeyecek adamlar ileri atılsın” derken,  direkt değil dolaylı olarak sen de onun gibi olabilirsin, çünkü birçok ilimler arasında dolaşabilecek derecede hakikatleri anlatmak, mütefennin olmak Bediüzzaman’ın arzu ettiği dava adamıdır. Risale-i Nurdan izlenimleri bu doğrultudadır ve ona “Zeki dostum“ diye hitap eder.

Bugün dünyanın ihtiyacı ilim adamı ile birlikte birçok ilimde bir arada bir sentez ve emmuzec ile birlikte konuşabilmek ve yazabilmektir. Bediüzzaman, Ayet’ül Kübra’da otuza yakın ilimden veriler kullanır onları tevhid ve yoruma çevirir. Birlikte bir insicam armoni içinde. Birçok eserinde böyledir. Bugün anlatılan edebiyat, din, sanat, felsefe de hep tek boyutludur. Bir Kur’an yorumcusu çok şey bilmelidir, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmiş metinleri bile edebiyat, sanat, estetik harikasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum