Bediüzzaman: Şuur, ruhun ziyâsıdır

Bediüzzaman: Şuur, ruhun ziyâsıdır

Bizde nasıl Yeni Dünya var, orada insanlar var; vücudlarına hiç vehim hatıra gelmez

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin NOKTA RİSALESİ adlı eserinden bölümler.)

İKİNCİ MADEN

Âfâkîdir ki; müşâhedât-ı mükerrereye incirar eden bir nev'i hükm-ü tecrübîdir.

Evet, tek bir ruhun ba'delmevt bekâsı bilbedahe anlaşılsa, şu nev'in külliyetiyle bekâsını istilzam eder. Zira mantıkça zâtî bir hassa bir ferdde görünse, bütün efradda dahi vücuduna hükmedilir. Çünkü zâtîdir. İşte şu meselede mucibe-i cüz'iye, mucibe-i külliyeyi istilzam eder, denilir. Hâlbuki değil bir ferd belki o kadar hadsiz, o kadar hasra gelmez müşahedâta istinad eden âsâr, o derece kat'îdir ki; bizde nasıl Yeni Dünya var, orada insanlar var; vücudlarına hiç vehim hatıra gelmez. Öyle de vesvese kabul etmez ki, şimdi âlem-i melekût ve ervâhda ölmüş insanların ervâhları vardır. Hem hads-i kat'î ile insanda ba'del-mevt esaslı bir cihet bâkîdir. O esas ise ruhdur. Zaten tahrip ve inhilâl, kesret ve terkibin şe'nidir. Basit ve vahdete ârız olmaz.

Sabıkan beyan ettik ki; hayat kesrette vahdeti temin eder. Ve şuur, ruhun ziyâsıdır. Öyle ise ruhun fenâsı, ya tahrib ve inhilâl iledir. O ise vahdet ve besatet bırakmaz. Veya idam iledir. O ise Cevâd-ı Mutlak Celle Celâlühûnun merhameti, cûdu bırakmaz ki, verdiği nimet-i vücudu geri alsın.