Bediüzzaman: Şüphe sûretinde gelen vesvesenin çaresi

Bediüzzaman: Şüphe sûretinde gelen vesvesenin çaresi

Meselâ, güneş mümkündür ki, bugün gurub etmesin veya yarın tulû etmesin

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin NURUN İLK KAPISI adlı eserinden bölümler.)

Maraz-ı Vesveseye Müptelâ Olanlara Derstir

Beşinci vecih

Şüphe sûretinde gelen vesvesedir. Bîçare vesveseli, bazı tahayyülî halâtı, taakkulî halat ile iltibas eder. Hayale gelen şüpheyi, akla gelen bir şüphe tevehhüm edip, itikadına halel gelmiş zanneder. Bazan, tevehhüm ettiği şüpheyi, şek zanneder. Bazan, tasavvur ettiği şüpheyi, bir tasdik-i aklî zanneder. Bazan, bir emr-i küfrîde, tefekkürü, hilâf-ı iman zanneder. "Eyvah! Kalbim bozulmuş" der.

Hâlbuki; tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür; tasdik-i aklîden, iz'an-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, şüphe ve tereddüt değildirler. Lâkin tekerrür edip istikrar peyda etseler, bazan bir nev'i şüphe-i hakiki onlarda tevellüd eder.

Şu nev'i vesvesenin en mühimmi budur ki: Vesveseli adam, imkân-ı zâtî ile imkân-ı zihnîyi iltibas eder. Yani, birşey zâtında mümkünse, onu zihnen, ilmen mümkün ve meşkûk olduğunu tevehhüm eder. Hâlbuki, imkân-ı zâti yakîn-i ilmîye ve zaruret-i zihnîye münafi değildir. Meselâ, bu dakikada, zâtında, Karadeniz'in yere batması mümkündür, muhtemeldir. Hâlbuki, yakînen, yerinde olduğunu hükmediyoruz. O ihtimal ve o imkân-ı zâtî bize bir şek vermez.

Meselâ, güneş mümkündür ki, bugün gurub etmesin veya yarın tulû etmesin. Hâlbuki bu imkân ve bu ihtimal, ilm-i yakinimize zarar vermez. Demek, bazı hakaik-i imaniyede, yani hayat-ı dünyeviyenin gurubu ve hayat-ı uhreviyenin tulûu gibi imkân-ı zâtî cihetinde gelen evham, yakîn-i imanîye zarar vermez. Bütün bunlarla beraber asıl vesvese, teyakkuza sebeptir. Taharriye dâidir, ciddiyete vesiledir. Lâkaytlığı atar, tehavünü defeder. O şart ile ki; ifrata varmasın, galebe çalmasın.