Bediüzzaman: Ruh-u kulüp ittihad-ı kulûbdadır

Bediüzzaman: Ruh-u kulüp ittihad-ı kulûbdadır

Ayet kıymettar ve kemâl-i hakîkî ve Süreyya kadar ulvî olan zülâl-i velâyet gibi umurlarda hased yoktur

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ adlı eserinden bölümler.)

NUTUK - 7

Benim gibi bir asabî ve sinirli; ve hakikatı hiçbirşeye feda etmeyen, gayet insafsızlığa karşı sözlerindeki şiddet ve ifratı ile muaheze ederseniz, insafsızlığa bir insafsızlık daha ilave edersiniz.

Ruh-u kulüp ittihad-ı kulûbdadır.. Ve mizac-ı hayat-ı hükûmet, kulüplerin imtizacındadır. Perişan ve tabakat-ı ağraz içinde yeni uyanmış bizim efkâr-ı umumiyemize peşkeş ettiğim o derece hasna bir hakikatı kıymet-naşinastlıkla o kadar çirkin bir te'vil libasını giydirmişler ki; hamiyet ve gayretin emr-i kat'îsiyle endam ve a'za-yı seb'asını, perde-i nezaketi yırtmakla göstermeğe mecburum. Herbir uzvu bir hakîkat içinde gösteriyorum.

Birinci Hakîkat:

Bir adam bir dereceye çıksa ki; bir pencerede âlemi temaşa etse, kâmeti kısa olduğu halde o seviyeye gelmek için tetâvul.. Ve uzun olduğu halde takavvus ettiği gibi; bir adam kıymet ve isti'dadı mazhar olduğu rütbe ve hâkimiyetinin mâdununda olsa, tefritten teberrisini göstermek için tekebbür.. Ve mâfevkinde olsa, ifrattan tenezzüh ve bir seviyeye gelmek ve ulviyetini îzhar için tevazu' edecektir.

İkinci Hakîkat:

Beşerin âmâl ve ağrazı gayr-ı mahdud olduğundan, bu dar ve mahdud dünya istiab edemediğinden; her bir emirde ağraz-ı kesîre tezahüm ederek tehasud ve keşmekeşi intac; ve cidal-i hayatın müsabaka meydanına yol açıyor. Âhiret geniş olduğu için, o gayr-ı mahdud âmâlı istiab eylediğinden; umur-u uhreviyede (ki birisi de Hukukullah ta'bir olunan menafi'-i umumiyedir) yerleştirilmesi için müzahamet yoktur. Buna mikyas; gayet kıymettar ve kemâl-i hakîkî ve Süreyya kadar ulvî olan zülâl-i velâyet gibi umurlarda hased yoktur.. Ve gayet dûn-kıymet ve emr-i itibarî ve serab ve sera nisbetinde olan rütbelerde ve seriüz-zeval hüsün ve kuvvette hased gayet çoktur.

Üçüncü Hakîkat:

İbadet ve camideki müsâvât üssül-esas-ı meslek edilse, umur-u uhreviyeden olan hamiyet-i millî kuvvetiyle ve teşebbüs-ü şahsî yardımıyla cüz'i muhabbetler öyle bir câzibe-i umumîyeyi teşkil eder ki; Kürd gibi bir kitle-i azîmeyi küre gibi tedvîr edecektir. Lâkin haysiyet-i i'tibariyeyi ele almak; ve o müsâvât-ı asliyeyi ihlâl etse; mikropların yuvası gibi ağraz ve enaniyetler intişara başlayacaktır. Ki tiryak yine o müsâvâttır. Zîrâ herkesin bir enesi var.

Ne nesil iledir, ne sâl iledir
Ne câh iledir, ne mal iledir
Beyim ululuk, kemâl iledir.
Beyti bu hakîkata şahiddir.