Bediüzzaman: Dünyamız da bir hayvandır

Bediüzzaman: Dünyamız da bir hayvandır

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Eski Said eserlerinden Sünuhat Risalesi'ndeki hakikatler

Risale Haber-Haber Merkezi

HAŞİYE 1 وَاِنَّ الدَّارَ اْلاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ

Küremiz hayvana benziyor, âsâr-ı hayatı gösteriyor. Acaba yumurta kadar küçülse, bir nev’i hayvan olmayacak mıdır? Veya bir mikrop küre kadar büyüse, ona benzemeyecek mi?

Hayatı varsa, ruhu da vardır. İnsan-ı ekber olan âlem, tazammun ettiği manzume-i kâinat o derece hassasiyet ve âsâr-ı hayat gösteriyor ki, bir cesetteki âzâ, eczâ, zerrat, izhar ettikleri tesanüd, tecazüb, teavünden daha ziyade muntazam, muttarid, mükemmel âsârı gösteriyor. Acaba âlem insan kadar küçülse, yıldızları zerrat ve cevahir-i fert hükmüne geçse, o da bir hayvan-ı zîşuur olmayacak mıdır?

Şu âyet dehşetli bir sırrı telvih eder. Kesretin mebdei vahdettir, müntehâsı da vahdettir. Bu bir düstur-u fıtrattır.

Kudret-i ezeliyenin feyz-i tecellîsî ve eser-i ibdâı olan kâinattaki kuvvetten umum zerrata, her bir zerreye birer zerre-i câzibe halk ve ihsan ederek ve ondan kâinatın rabıtası olan müttehid, müstakil, muhassal cazibe-i umumiyeyi inşa ve icad etmiştir. Nasıl ki, zerratta reşahat-ı kuvvet olan cazibelerin muhassalası bir cazibe-i umumiye vardır. O da kuvvetin ziyasıdır. İzabesinden neş’et eden bir istihale-i lâtifesidir.

Kezalik, kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı hayatın dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Hayat varsa ruh da vardır. Öteki gibi müntehâ-i ruh bir mebde-i ruhun cilve-i feyzidir. O mebde-i ruh dahi, hayat-ı ezeliyenin tecellîsidir ki, lisân-ı tasavvufta “hayat-ı sâriye” tesmiye ederler.

İşte, ehl-i istiğrakın iştibahının sebebi ve şatahatın menşei, şu zılli, asla iltibas etmeleridir.

1)“Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur.” Ankebut Sûresi, 29:64. 
HAŞİYE : Hayat-ı hakikiye ancak âlem-i âhiretin hayatıdır. Hem o âlem ayn-ı hayattır. Hiçbir zerresi mevat değildir. Demek, dünyamız da bir hayvandır.

âsâr : eserler
cazibe : çekim gücü
cazibe-i umumiye : umumî cazibe, genel çekim gücü
cevahir-i ferd : atomlar, zerreler
cilve-i feyzi : bereketinden gelen yansıma, iz düşümü
düstur-u fıtrat : yaratılış yasası, kanunu
ehl-i istiğrak : mânevî bir coşku ve heyecan ile kendinden geçmiş hâle gelen zâtlar
eser-i ibdâ : hiçten yaratmanın neticesi, eseri
feyz-i tecellî : tecellî nuru, bereketi
halk etme : yaratma
hayat-ı ezeliye : başlangıcı olmayan sonsuz hayat; Cenâb-ı Hakkın Hayat sıfatı
hayat-ı sâriye : varlıklara sirayet etmiş olan umumî hayat; Cenâb-ı Hakkın Hayat sıfatının bir tecellîsi olan varlıklardaki hayatın mebdei, kâinatın hayatı, ruhu
hayat-ı umumiye : umumî hayat; kâinattaki genel canlılık
hayvan-ı zîşuur : şuur ve bilinç sahibi canlı varlık; şuurlu hayvan
icad etme : yeni birşey yaratma, yapma
ihsan etme : ikram etme, bağışlama
iltibas etme : birini diğerine benzetme, birini diğeriyle karıştırma, birbirinden ayırt edememe
inşâ (etme) : kurma, yapma, yaratma
istihale-i lâtife : çok ince ve hoş bir şekilde bir halden başka bir hâle geçme; lâtif ve ince dönüşüm
iştibah : fark edilemeyecek derecede birbirine benzeme
izabe : eritme, erime
kâinat : evren
katarat ve lemeat-ı hayat : hayat damlaları ve parıltıları; damlalara ve parıltılara benzeyen mahlûkatın hayatları
katarat : damlalar
kesret : çokluk
kezalik : böylece, aynı şekilde
kudret-i ezeliye : Allah’ın bütün zamanları kuşatan kudreti, ezelî güç ve iktidarı
lemeat : parıltılar, parlamalar
lisân-ı tasavvuf : tasavvuf dili
mebde’ : başlangıç
mebde-i ruh : ruhun başlangıç ve çıkış noktası; ruhun başlangıç noktası olan kâinattaki genel hayat; kâinatın ruhu
menşe : kaynak, esas
muhassal(a) : elde edilen netice, ortaya çıkan sonuç
muttarid : düzenli, sistemli, bir düzeyde
müntehâ : en son nokta; netice
müntehâ-i ruh : ruhun son hâli, bireylere verilmiş olan ruh
müstakil : bağımsız, başlı başına
müttehid : ittihat etmiş, birleşmiş olan
neş’et eden : doğan, meydana gelen
rabıta : bağ
reşahat-ı kuvvet : güç, enerji sızıntıları (yani çekimi)
şatahat : mânevî sarhoşluk ve cezbe halindeyken söylenen dengesiz sözler
tecellî : yansıma
telvih etmek : kinaye şeklinde açıklamak
tesmiye etme : isimlendirme
umum : bütün
vahdet : birlik
zerrat : zerreler, atomlar
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
zerre-i câzibe : çekim zerresi; çekim gücüne sahip parça, çekirdek
zıll : gölge
ziyâ : ışık

Devam edecek

ÖNCEKİ BÖLÜMLER:

O ışığı siyaset aleminde tasavvur ederdim

Ayetlerden çıkardığım notlardan hoşuna geleni al gelmeyene ilişme

Kim 'Filân adam fenalık etti, belâsını buldu' dememiş ki

İslamiyet unsuriyetin bu şekildeki uyanışını reddeder

Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.