Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Başörtüsü (VIII)

Siyasetçiler gerçekten büyük bir çıkmazın ve çaresizliğin içine düşmüşlerdi. Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent Ecevit’e ise tam anlamıyla gün doğmuştu. Yıllardır irticaya taviz verildiğini ve devlet kadrolarının bu kesimler tarafından ele geçirildiğini hep söyleyerek gelen Bülent Ecevit, 28 Şubat Sürecinde Başbakan olarak bu konuda yapılan bütün aleyhte çalışmalara tam bir heyecan ve kararlılık ile destek vermiş ve elinden gelen her gayreti de eksiksiz göstermişti. 

Özellikle zihinlere derin izlerle kazınan hadise ise, Fazilet Partisi İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı’nın yemin etmek üzere TBMM Genel Kurulu’na girmesi üzerine Ecevit’in takındığı talihsiz ve ant-i demokratik tavır idi. Merve Kavakçı, yemin etmek üzere İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak ile Genel Kurul salonuna girmiş ve DSP’liler tarafından büyük bir protesto ile karşılanmıştı.

TBMM Başkan Vekili Ali Rıza Septioğlu, bütün iyi niyetine rağmen çaresiz kalmış ve kontrolü tamamen elden kaçırmıştı. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, bu ortamda Meclis Başkanı’ndan söz hakkı bile almadan kürsüye çıkmış ve Merve Kavakçı’yı hedef alarak, tarihe geçen şu çirkin sözleri sarf etmişti. ‘’Burası cumhuriyete meydan okunacak bir yer değildir. Lütfen şu hanıma haddini bildirin.’’

Bu sözler üzerine, TBMM büyük protestolara ve tartışmalara sahne olmuştu. DSP Milletvekilleri toptan ayağa kalkmış ve özellikle bayan milletvekilleri kürsünün önüne dizilerek adeta bir bariyer oluşturmuşlardı. Bütün bu çalkantı içinde Merve Kavakçı’nın kürsüye çıkarak yemin etmesi mümkün olmadı. Çaresiz bir şekilde bir süre sonra Genel Kurul’u büyük bir üzüntü ile terk etmek zorunda kalmıştı. 

Burada çok ilginç bir hadise daha yaşanmıştı. Bu olayların ardından Fazilet Partisi hakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açılmıştı. Bekir Sobacı ile birlikte İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak’ın da milletvekilliği Anayasa Mahkemesi tarafından düşürülmüştü. Üniversiteye girmek isteyen başörtülü kızlarla görüşmesi, Bekir Sobacı aleyhine gösterilen tek delil olmuştu. Nazlı Ilıcak ise adeta cezalandırılmış ve Merve Kavakçı gibi bir başörtülü milletvekiline kol kanat germenin ve ablalık yapmanın bedelini bu şekilde ödemişti.

Her ne kadar milletvekilliğinin sonlandırılması gerekçesinde böyle bir madde yazılmamış olsa bile, Nazlı Ilıcak’ın gösterdiği bu cesur ve tavizsiz tavrın, bu süreç içerisinde bir karşılık görmemesi mümkün değildi. Nazlı Ilıcak, 12 Eylül İhtilalinden sonra da, yazar olarak büyük bir direnç göstermiş ve demokrasiyi savunmak için çok sayıda makaleyi kaleme alarak Tercüman Gazetesi’nde yayınlamış ve bu arada bir süre de hapis yatmıştı.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda alınan güçlü bir halk desteği neticesi olarak, Üniversitelerde uygulanmakta olan kanunsuz başörtüsü yasağı, idari bir irade ile çok büyük bir oranda hal edilmiştir.  Burada YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın inisiyatifi ele alarak gösterdiği demokratik tavır, her türlü takdiri hak etmektedir.  Başörtüsü yasağının tamamen yöneticilerin tutumundan kaynaklanarak sürdüğü bazı yükseköğretim kurumlarında da, bu üzücü durumun çok kısa bir süre içerisinde hal edileceği konusunda bir şüphe duyulmamalıdır.

Dileğimiz, bu girilen demokratik yoldan bir taviz verilmeden devam edilmesidir. Üniversitelerin, böyle saçma ve ant-i demokratik yasaklarla zaman kaybetmeden, esas gündemine dönmesi ve Türkiye’nin önünü açacak bilimsel projelere imza atması için büyük gayretler göstermesini temenni ediyoruz.  Dünya üniversiteleri ve ülkeleri arasında söz sahibi olmanın ve geleceğe ümitle bakmanın en önemli şartlarından birisi de budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum