Barışın dili

Dünya, aynı zamanda bir ‘mübareze-i küfür ve iman’ alanıdır. Şeytanlar çoktur ve onlar da birçok gruplar şeklindedir. İnsi şeytanlar da bir gruptur. Nasıl ki ehli iman bir büyük topluluksa ve hizmet erleri bir büyük organizasyonsa; şeytanlar da böyle, büyük şeytanın riyasetinde bir büyük yapıdır.

Nasıl ki, herhangi bir yerdeki ehli imanla dünyanın başka bir ucundaki ehli iman bir bedenin uzuvları gibi bütünlük içindeyse, şeytanlar da böyledir.

Bu nedenle, bir nevi kelebek etkisi gibi, bir kıpırdanma tümünü etkiler, harekete geçirir.

Dünya ölçeğinde bir mübarezenin birey içindeki mübarezeye yansımaları görülür (aksi de doğrudur).

Son dönem (ahir zaman), dünyanın tek bir cepheye dönüşmesini netice verdi. Bu nedenle iman küfür mübarezesi tek bir alanda veriliyor artık.
Dünya bütünüyle bir güç çarpışmasına sahne oluyor.

Ehli iman ve ehli din, tüm kuvvetiyle, top yekûn organize olan şeytanların ve örgütlerinin karşısında bir insanlık olarak durmak zorundadır.

Bu demektir ki, artık küfrün de imanın da organizasyonları tek merkezden yönetiliyor.
Bu noktada, haber verilen, Hazreti İsa'nın manevi şahsiyetinin, kardeşi Muhammed'in (asm) hak dinine (tevhid) tabi olarak, kılıcı eline alıp, insanlığa son kez bir cila vurmak için ortaya çıkacağı günler bekleniyor.

Bir kısım sadık ruhani toplulukların da bunun sözcülüğünü yaparak dünya yüzünde dinin son zaferine damga vuracakları umuluyor.

İslamî ve insanî küresel kuruluşlar marifetiyle, toptan insanlık son kez büyük bir yükselişe hazırlanıyor.

Bu aşamada kelime anlamı ‘barış’ olan İslam’ın mensupları öncelikle kaybettikleri ‘barış’ı kendi uhdelerine geri almaları şarttır.

Küfrün ‘barış’ı olmaz, dini olmayanın sulhu da yoktur. İman her şeyle ve herkesle enis olmayı gerektirir, sever ve sevilir; küfürse her şey ve kimseden tevahhuş eder, düşman olur, korkar ve korkutur.

Bu nedenle ‘düşmanlık’ en çok düşmanlık edilmeye layık olandır. ‘Barış’sa en çok barışmaya değer olandır.

İslam’ın neşv-u neması barışın sağlanmasına bağlıdır. (Hudeybiye barışı örneği).
Müslüman öncülere düşen: iman ve din (barış) ekseninde dünyayı yeniden döndürecek adımları atmalarıdır, zemini kurmalarıdır. Mehdiyet’in geniş dairedeki büyük vazifesi bu olacaktır.

Terör şeytanın günümüzdeki silahıdır; ‘acımak’ da ehli imanın silahıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum