Badıllı: Devlet içinde devlet

Suad Alkan bir konuşmasında, "Devlet, Bediüzzaman’dır" der.

***

Bediüzzaman’ın ‘Kürdoğlu’ talebesi Abdülkadir Badıllı, sabırlı bir ilim talebesi olarak yaşadı, büyük bir devleti taşıdı ve bayrağı en yüksek yere dikti.

Risale-i Nur’daki Kur’anî ve Nebevî izleri kelime kelime, harf harf takip etti; her bir anlamı için yollara düştü, her kelimenin açtığı büyük sahralarda yol aldı, Hint’e, Mısır’a, Hicaz’a kadar iz sürdü. Risale-i Nur’da geçen ehadis-i Nebeviyi tek tek bulup ortaya çıkardı. Bunları en büyük uzmanları ile konuştu, onlara yeni ufuklar açtı, ikna etti. Nurların yüksek hakikatlerini ilmî, mantıkî düzlemde, bir ilim adamı namusu ile Bediüzzaman talebesi aşkını birleştirerek gerçekleştirdi.

Bediüzzaman aşkı, Seyda’nın ayak izinin değdiği her yerde büyük bir ciddiyetle deliller topladı, satır aralarında tarihin en sahih malumatlarına ulaşmaktan bir an olsun geri durmadı. Üstad’ın hayatı, hayatının ayrıntılarında yeniden hayat buldu.

***

Abdülkadir Badıllı’nın hayatı ve vefatı vesilesiyle, O’nun Kürt kimliği ile Risale-i Nur talebesi kimliği iki büyük devleti tekrar gösterdi.

1-Bugün gelinen noktada, görülüyor ki, menfi siyaset düşüncesinin Kürtleri bir devlete götürebilmesi mümkün değildir. En azından, yıllardır, bu siyasetin toplumdaki efektinin, örneğin, (kısa yaşamına rağmen) Ahmet Kaya’nın sanatıyla yaptığının seviyesine bile ulaşamayacağı görülmüştür.

Çünkü, sanatın ve ilmin yanında siyaset etkisiz kalmaya mahkumdur.

Çünkü, siyasetle nezaketin ve zarafetin bir arada olması neredeyse imkansızdır.

Nezaket ve zarafetin olmadığı bir dil ise bozguncudur. (Hele anarşinin dili tamamen mel’undur.)

Aynı şekilde, (1960’da, üstadı Said Nursi’nin cenazesinde olduğu gibi) Badıllı’nın hayatı ve dahi vefatındaki nezaket ve zarafet göstermiştir ki;

Kürtler için bir devlet vardır, O da Bediüzzaman’dır.

2-Diğer taraftan, bugün gelinen noktada yine görülüyor ki, İslâm düşüncesinin de Bediüzzaman dışında bir devleti yoktur.

Badıllı’nın hayatı ve vefatı bize açık etmiştir ki: Risale-i Nur dairesini aşındırarak, dışarıda üretilen bir mücahede cür’eti; Bediüzzaman talebesi olmayı bırakıp siyaset cereyanlarına kapılarak bir devlet özlemine dalmak içinden çıkılmaz bir cehalet ve rezalete sebep olmaktadır. (Hele saldırgan dili tamamen mel’undur).

***

Son olarak: Badıllı’nın hayatı ve vefatı göstermiştir ki, devlet dahi kendi devletini Bediüzzaman’dan başka yerde arayamayacaktır. Risale-i Nur’a hizmet etmek en büyük devlet olacaktır. Bediüzzaman’ın yıllar öncesinden ilan ettiği gibi: Risale-i Nur’dan başka çare bulunamayacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum