Aynalar ve müjdeler

Masalların meşhur ve zalim cadısı canı sıkıldıkça aynanın karşısına geçer; “Ayna! Ayna! Güzel Ayna! Söyle bana!/Benden daha güzeli var mı bu dünyada?” dermiş. Keza “Aynalar yalan söylemez” derler ya, ayna da, hemen ispiyonlarmış Pamuk Prenses’i.

Masaldaki cadı gibi kendini beğenmişlik hoş bir şey değil tabi ki. Aynalar, dışımızı gösterebilir, içimizde olanları gösteremez. Bu durum, kendimizle yüzleşmekten kaçındığımız zamanlarda hoşumuza bile gider. Ama doğru ve hoş olanı, içimizdeki güzellikleri bulup çıkarmak ve işler hale getirmek vazifemiz olmalıdır.

Aslında ruh ve kalbimiz de birer aynadır. Negatif unsurların istilasına uğramamışlarsa, parlaktırlar ve derecelerine göre iyi gösterirler. Bu aynalardan kendimizi seyretme isteği, kendimizle yüzleşmenin bir ilk adımı ve davranışlarımızı gözden geçirmenin iyi bir niyetidir.

Ruh ve kalbi, iman ve İslamiyet besler, parlatır. Ne kadar çok beslenirsek, o kadar çok parlak ve güzel görüntüye mazhar olmuş, kulluk formatında edâ ettiğimiz ihlaslı ve samimi ibadetlerimizle de cila vurmuş oluruz.

Bu karşılıklı pozitif yöndeki etkileşim, dünyaya olan ruhî ve kalbî bağlılığımızı azaltacak, aynı oranda da iki dünya saadetinin müjdelerine nailiyetimizi artıracaktır.

İki cihan serveri Habib-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) cennetle müjdelenen on arkadaşına hep imreniriz. Onların gösterdikleri sadakat ve fedakârlıkların hiç birini elbette gösteremeyiz. İnsaniyet ve İslamiyet tarihinde onlar bir başkadır.

Müjdeler, layık olanlar içindir. Liyakat için kendimizle yüzleşmek, nefisten geçmek, kulluk zahmetini çekmek gerekir. Kur’an baştan sona, Habib-i Ekrem veladetten bu yana birer müjde değil midir bizim için? “Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.” (Müminun, 23/1-2), “And olsun ki, sizi biraz korku ve açlıkla bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155) misillü âyetler, hep bize cenneti müjdelemektedirler.

Peki biz ne kadar layıkız bu müjdelere? Ruh ve kalp aynalarımız ne kadar parlak? Ve içimiz ne kadar vurdu dışımıza? Odamızdaki aynanın karşısına geçtiğimizde kendimizle yüzleşebilecek hale geldik mi? Yoksa aynalar hâlâ bizim için pamuk prensesi zalim cadıya ispiyonlayan birer âlet mesabesinde mi? 

Aynalar yalan söylemez. Cisim, ruh ve kalp aynalarımıza üç boyutlu bakabildiğimiz an yanılgılarımızı en aza indirgemiş ve kendimizi müjdelere daha yaklaşmış bulacağız.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.