Ayasofya varken sembol bir yapıya ihtiyacınız yok

Ayasofya varken sembol bir yapıya ihtiyacınız yok

İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in başmimarı olan Albert Speer'le aynı adı taşıyan mimar oğlu bir İstanbul âşığı. Bosphorus City projesinin mastır planını çizen Speer'e göre Ayasofya varken İstanbul'un sembol bir yapıya kesinlikle ihtiyacı yok

O her ne kadar dünyaca ünlü bir mimar olsa da ismi hep "Hitler'in baş mimarının oğlu" olarak anıldı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Adolf Hitler'in silahlanma bakanı olarak görevlendirdiği en yakınındaki isim Albert Speer'le aynı adı taşıyan oğlu Albert Speer'den bahsediyoruz. Sinpaş GYO'nun Bosphorus City projesinin mastır planını çizen Speer ile projelerini, gençlik yıllarındaki Türkiye anılarını ve İstanbul'u konuştuk. Oğul Speer, her ne kadar ailesinin geçmişiyle ilgili konulardan çok kendi işi ile anılmak istese de doğal olarak babasının Hitler ile olan yakınlığını ve bunun iş hayatına yansımalarını sormadan edemedik. Speer, Hitler'in Berlin'in yeniden inşası için görevlendirdiği babası ile ilgili olarak hayatındaki en olumsuz şeyin her zaman bu konudaki görüş ve sorulara muhatap kalmak olduğunu belirtiyor. Yaptığı işlere gelince; 2000'de Almanya Hanover'de düzenlenen Expo 2000 projesinin dizaynı, Şanghay Otomobil Şehri'nin tasarımı ve 2008'deki Pekin Olimpiyatları'nın yapıldığı komplekslerin taslağını Speer çizmiş. İstanbul'un sembol yapıya ihtiyacı var mı sorumuza ise Speer şu yanıtını veriyor: "İstanbul, diğer şehirlerden çok farklı ve eşsiz bir kompozisyona sahip. New York'taki Empire State binası, Dubai'deki Burj Khalife gibi binalara bakarsak ve İstanbul için sembol bir yapıdan bahsediyorsak Ayasofya başlı başına yeter. Yapılacak yeni bir sembol yapı İstanbul'a çok şey katmaz." Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı ünlü yapılardan ilham alarak, üç semavi dini buluşturacak mimari bir projeye imza atıp atmayacağını sorduğumuzda ise Speer, "Teklif gelirse neden olmasın. Kültürlerarası işbirliği ve dayanışmayı sembolize edecek bir projeye imza atabiliriz. Üstelik bu proje İstanbul'a çok yakışır" yanıtını veriyor. Tarih kokan şehirde olunca, sohbet İstanbul üzerinde yoğunlaşıyor. Stajında Türkiye'de bulunmuş ve ülkeyi yakından tanıyan Speer'e göre son yıllarda İstanbul'un kültür mirasına daha fazla sahip çıkılıyor. Speer, İstanbul'un gayrimenkulde büyük bir potansiyeli barındırdığını ve gelecekte önemli merkezler arasında yer almaya aday olduğunu söyledi.

MİMARİ SIRADANLAŞIYOR
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan mimari projelerin benzer konsept üzerine kurulduğunu bunun da mimariyi sıradanlaştırdığını kaydeden Speer, "Singapur, Frankfurt ya da İstanbul... İnşa edilen yapılar artık neredeyse aynı. Bu benzerlikler, şehirlerin kendine özgü yapılarla öne çıkmasını engelliyor" dedi.

'TOPLUMSAL AÇIDAN KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL'
Speer, "Babam, Hitler'in baş mimarıydı. Babamın o dönem yaptığıyla bugün arasında hiçbir bağlantı kuramayız. Bu zaten toplumsal açıdan kabul edilecek bir şey değil" diyor.

'MASTIR PLANI ZİRVEDEKİ İSİM ÇİZDİ'
1060 dönüm üzerine kurulu Bosphorus City projesinin İstabul'un en büyük gayrimenkul geliştirme projeleri arasında yer aldığını belirten Sinpaş GYO Yönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik, "Projeyle ilgili bir mastır plan çalışması söz konusu olunca uluslararası alandaki mimar ve şehirciler arasında kim zirvede diye bir araştırma yaptık ve yolumuz Albert Speer ile kesişti. Proje üzerinde bir yıla yakın çalıştık. Birkaç proje geliştirdikten sonra aramızda stratejik bir işbirliği oluştu" dedi.

"DEMİREL DÖNEMİNDE DSİ'DE STAJ YAPTIM"
Süleyman Demirel'in Devlet Su İşleri (DSİ) genel müdürü olduğu 1957'de öğrenci değişim projesiyle Türkiye'ye geldiğini ve DSİ'de staj yaptığını belirten Speer, "Motosikletle Frankfurt'tan İstanbul'a geldim ve oradan yine motosikletle Ankara'ya geçtim. İyi bir tecrübe ve güzel arkadaşlıklar edindim. Türkiye'de uzun yıllardan sonra yeniden görev almak gurur verici" dedi.

Sabah