Modernizm nedir?

Modernizm Yazıları

Bir geminin içindeyken, önemli olan sefinede forsa mı, yolcu mu yoksa geminin sahibi olarak mı bulunduğumuzdur. Bizler 350 senedir, modernliğin kürekçiliğini yapan esirlerden başkası değiliz. Modernizm'den anlaşılanların çoğunlukla farklılıklar arzettiğini söyleyenler bu durumu çok öncelere dayandırıyor.

Nedim'in vasfeylediği dilberin bu şehrâyinde bulunmadığı âşikârane görünüyor artık. Süleyman Hayri Bolay için modernlik Batı'nın Rönesans'tan beridir oluşturageldiği sosyal, siyasi, teknolojik ve kültürel değerlerin benimsenmesi;(1) İlber Ortaylı içinse medeniyetlerin fıtrî değişim sürecinin Batı'nın değişim tonlamasına uygun bir şekilde değişmesidir.(2) Bu bir ilerleme olmaktan çok bir değişimdir ki; "modern ve geleneksel" olarak tabir edilen iki toplum tipinin birbirleriyle olan ilişkilerini anlatmaktadır. Modernleşmeden maksat "Batılılaşma" ve modernden kasıt "Batılı Tarz" demek olduğuna göre; Batı'nın ortaya koyduğu her şey karşısında Batılı olmayan dünyanın üretegeldikleri de "geleneksel" olarak düşünülecektir.

Habermas'ın araştırmalarından modern’in epistemolojik kökeninin beşinci asıra kadar uzandığını öğreniyoruz. Pek çok ilim adamına göre Hristiyanlığın Greko-Latin uygarlığına; Roma'ya hakim olmasını ve paganist dönemin sona ermesini ilâneden bir kelimedir "modern". Eski (ancient) olandan yeni (modern) olana geçiş artık gerçekleşme sürecine girmiştir

Modern Dünya teolojiyi beğenmeyen filozoflarla; Feodalite ile Kilise'ye başkaldıran siyaset kuramcılarının zihinlerinde yeşermiştir. Aziz Thomas Aquinas'tan iki asır sonra Ockhamlı William'ın ölümüyle, eski üstâdların söylediklerini tekrar etme dönemi sona ermiş; metâfiziğin ve Skolastik Felsefe’nin toplum hayatını etkileme gücü hissedilir derecede azalmıştır. Eski otoriteleri (özellikle Aristoteles ve Sokrates'ı, Eflatun'la Plotinus'u) terketmek ve herşeyi akılla çözmek gerektiğini ilk kez vurgulayan Tourslu Berengar ile metâfizik bilginin geçerliliğini reddeden Ockhamlı William'dan hangisinin modern yolun, Via Moderna’nın başlatıcısı olduğu hep tartışılacaktır.

Batıda, temelleri derinden sarsacak ve insanlığı tarihinin en büyük macerasına atacak olan modern çağların başlamasına en önemli etken olarak Ortaçağ Skolastik Düşüncesi’nde tabiat felsefesinin gelişmemesi gösterilir. Papazların ahlâklı insan yetiştirme gayretkeşliklerinden ve sadece ruhun kurtuluşuna vurgu yapmalarından doğduğu söylenen böylesi bir kopukluk, Hristiyanlığın muhtevasından kaynaklanmaktaydı. Moderniteyi inşa eden insanların dilinde bir şekâvet odağına dönüşen din kavramının ekseriyetle Hristiyanlığa atıfta bulunduğu gözlenir.

Hrsitiyanlığın tabiatla olan bağlarını zayıf tutması, modern insanın tabiatala ilişkisindeki derin çarpıklığın asıl sebebidir. Roger Bacon’dan bugüne dek, doğaya katılıp fıtratla barışık bir yaşam sürmesi gereken insanoğlunun, doğayla savaşır hale gelmesi de, kuşkusuz, hiç bir devirde rastlanılmayan hastalıkların ve ruhî konforsuzluğumuzun temelini teşkil etmektedir. Onbirinci yüzyılda başlayan ve elli yıl devam eden sürede, müslüman zevatın Arapça’dan tercüme edilen eserleri, özellikle İbn-iRüşd’ün rasyonalist (akılcı) tabana oturan risaleleri Hıristiyan ilahiyatını Aristo’nun materyalist düşüncelerini çağrıştıran bir zemine çekmeden önce ; Roger Bacon, Thomas İbertus Magnus ve Robert Grosseteste benzeri bir kaç insanın sentezlemeye yönelik çabaları skolastik düşünceye zamanının altın çağını yaşatmıştı.

Kâinatı Allah’ın boyaması olarak gören organik evren görüşünün Copernicus, Galileo ve Isaac Newton’ın bilimsel çalışmalarıyla mekanik evren düşüncesine çevrildiği zamanlar modern çağların doğumuyla örtüşür. Astronomide Batlamyus’un hakimiyetine son veren Copernicus’a teşekkür etmeli miyiz, bilmiyoruz. Tanrılarına başkaldıran Prometheus’un trajik hikâyesi tekrar vizyona girmektedir. Artık parçalarımızı bölüp ayrıştırmış, işimize yarayanın sadece aklımız olduğuna karar verip, diğer yanlarımızı önemsememeye başlamıştık.(3)

Hegel’den bir buçuk asır önce yaşayan Descartes’ın modern felsefenin babası olduğu kabul edilir. O, kesin ve apaçık bilginin bilimle elde edileceğini savunuyordu. Tanrı birbirine benzemeyen pek çok dünya yaratmış olsa da, Descartes’ın nazarında her şey gözlemlenebilir niteliktedir. Onun, rüyasında gördüğü bir dervişe «Hayatta hangi yoldan gideyim?» sorusuna «Evet ve Hayır yolundan git» cevabını almasından sonra ortaya koyduğu Kartezyen Felsefe, din ile dünyayı, inanç ile bilimi ayıran bir anlayış olarak karşımıza çıktı.(4) Kartezyen Felsefe, çok daha sonraları sekülarizmin boy vermesine sebep olacak bir dizi zincirleme reaksiyonun da müsebbibi olacaktı.

DİPNOTLAR:
1-Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, sh.283
2-İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, sh.10, İst.1995
3-İnsan ve Tabiat,s.62-64
4-Bilim ve Yeni Bilim, s.28

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum