Ateist ile Müslüman Tartışması -2-

Ateist: Müslüman olduğunuza göre biraz daha güncelden konuşalım isterseniz. Bütün semavi dinler öyledir ama özellikle İslam dini şiddet eylemlerini besliyor hatta bir bakıma şiddet eylemlerinin kaynağıdır bence.

Müslüman: Çok yanlış düşünüyorsunuz, İslam barış, emniyet ve huzur dinidir. Hatta “İslam” kelimesinin etimolojik anlamı barış demek. İslam’ı şiddet ile özdeşleştirmek çok büyük bir haksızlık. Bu kanaate nasıl vardınız, biraz açar mısınız?

Ateist: Gerçi siz benden daha iyi biliyorsunuz ama yine de anlatayım. İslam dininde cihat anlayışı var. Kur’an da cihat adı altında şiddeti kutsayan, teşvik eden hatta kimi zaman emreden ayetler var. Mesela “yeryüzünde fitne kalmayınca ve din sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın” (Enfal, 39) “Bugünden sonra müşrikleri nerde görürseniz öldürün”(Tevbe, 5) gibi bazı Kur’an pasajları şiddeti doğrudan besliyor. IŞID gibi İslami örgüt bu gibi ayetlere dayanarak dünyayı ateşe veriyor. Ve bence bunu yaparken de İslami bir eylem içerisinde bulunuyor.

Müslüman: Çok acele hüküm veriyorsunuz. Kur’an’ı kendi anlam bütünlüğü içerisinde okumak lazım. Sözünü ettiğiniz ayetlerin tarihsel bağlamına dikkat ederseniz meselenin öyle olmadığı kendiliğinden anlaşılır. Zahmet edip bir tefsire baksaydınız anlardınız hemen. Ama bana öyle geliyor ki sizin amacınız Kur’an’ı anlamak değil, peşinen yargılamak. Orada karşılıklı bir savaş durumu söz konusu. Yoksa durup dururken yani ortada hiçbir sebep ve gerekçe yokken inanmayan birini öldürmek Kur’an’ın diğer ayetleriyle açıkça çeliyor. Mesela şu ayetle: “Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur” (Maide, 32) Kısacası ilgili ayetleri tarihsel bağlamı içerisinde okumak gerekiyor. Hem IŞID gibi kime hizmet ettiği belli olmayan karanlık bir örgütün yaptığı korkunç eylemlerin İslam’la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bunun üzerinden İslam’ı vurmak dürüstçe değil.

Ateist: O zaman Kur’an iddia edildiği gibi evrensel değil tarihsel bir hitap. Eğer dediğiniz gibi “tarihsel bağlam” çok önemli ve belirleyici olsaydı Kur’an metni içerisinde onun da yer alması icap ederdi. Belki farkında değilsiniz ama siz Kur’an’ı anlatırken sanki Kur’an’ın kendisi yetmiyormuş gibi Kur’an metni dışında bir şeyi devreye sokuyorsunuz. O zaman Kur’an bildiğimiz iki kapak arasındaki metinden (mushaf) ibaret değil. Bazı yerlerde belirleyici olan arkaplanın metnin içerisinde bulunmaması ciddi anlama sorunlarına yer açıyor. Metin nesnel ama bağlam denilen şey nesnel değil. Hem her Kur’an yorumcusunun (müfessir) bağlam, sizin tabirinizle “esbab-ı nüzul” anlayışı farklı. Sözgelimi meşhur Kur’an yorumcusu Fahrettin Razi bazı yerlerde bir ayetin yirmiden fazla nüzul sebebini açıklıyor. Hangisine göre okursanız anlam değişiyor. Dolayısıyla tarihsel bağlam üzerinde ittifak etmemiz zor ancak metin üzerinde ittifak edebiliriz. Tartışmanın sıhhatli yürümesi için bu metodu takip etmemiz şart gibi.

Müslüman: Kur’an elbette ki evrenseldir. Tarihsel bir vasatta nazil olması onun evrensel olma vasfına bir zarar vermez. Ayrıca Kur’an’ın tarihsel bir ortam içerisinde nazil olması ve bazı ahkamının nazil olduğu ortamın karakterini taşıması bir zorunluluktur. Bizim usul alimleri bu hususu “sebebin hususiliği (öznelliği) hükmün umumiliğine (genelliğine) engel değildir” şeklinde temellendirmişlerdir. Hem yalnızca Kur’an’ın yalın metni değil onun ete kemiğe bürünmüş bir hali olan peygamberimizin pratiği de bu hususta çok önemlidir. Çünkü Kur’an’ı en iyi anlayan ve yorumlayan O’dur. Kur’an metninden O’nun anlamadığı bir şeyi anlamak gerçekte Kur’an’ı anlamamaktır. Hz. Peygamber sözünü ettiğiniz ayetleri nasıl anlamış ve tatbik etmiş ona bakmak lazım. Sizin kastettiğiniz manada anlamadığının en büyük delili bütün hayatı. Kur’an’ın ötekiyle kurduğu ilişki keyfi değil belli bir hukuk üzerinden yürür.

Ateist: Anladığım kadarıyla Kur’an’ın bazı ayetleri şiddete kapı aralarken daha açık bir ifadeyle şiddeti emrederken bazıları da şiddeti yasaklıyor. Sizce de bu durum açık bir çelişki değil mi?

Müslüman: Kesinlikle hayır çünkü Allah: “Eğer o (Kuran) Allahtan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlıklar ve çelişkiler bulurlardı” (Nisa, 82) diyerek Kur’an da çelişki olmadığını kesin bir dil ile ifade ediyor. Çelişki olarak gördüğünüz yerlere biraz daha yakından bakarsanız derin bir uyumun olduğunu siz de görürsünüz. Bu konuyla alakalı İslam tefsir tarihinde bilhassa “müşkil-ül Kur’an” bölümünde kaleme alınmış yüzlerce kıymetli eser bulabilmek mümkün. Siz baştan beri olumsuz bir gözle baktığınız için bunları ya görmüyorsunuz ya da bilerek görmezlikten geliyorsunuz.

Ateist: Söyledikleriniz açık bir totolojidir. (Bir şeyin kendi kendine delil olması) Bir şeyin kendisi kendisine delil olamaz. Onun için Kur’an’ın çelişki barındırmadığına delil Kur’an’ın kendisi olamaz buna dışarıdan yani Kur’an harici bilimsel bir delil bulmak gerekiyor. Aksi halde totoloji kaçınılmaz olur. “Ben kesinlikle yalan söylemiyorum!” diyen birine “delilin ne?” diye sorulduğunda o da şöyle dese: “Çünkü ben yalan söylemiyorum.” Sizce bu cevap ne kadar inandırıcı olabilir? Böyle bir şey olamayacağına göre Kur’an da çelişki olmadığı iddiasına Kur’andan delil getirmek inandırıcılıktan çok uzaktır. Kusura bakmayın ama “Kur’an’a biraz daha yakından bakınca içerisinde derin bir uyumun olduğunu sizde göreceksiniz” demeniz de anlamsız çünkü “yakından bakmak” demek onun tanrı tarafından gönderildiğine inanmak demektir. İnansaydım sorun kalmazdı zaten. İnanmadığım için sorguluyorum. İmancı bir bakış açısıyla her şeyi halletmek mümkün ama gerçekçi değil. Siz biraz daha objektif bakmayı deneseniz?

Müslüman: Evet ben Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğine inanıyorum. Ve bu noktada imancı olduğumu kabul ediyorum. İnanmak veya inanmamak son tahlilde kişisel bir tercih meselesi. Belki de dediğiniz gibi imancı bir gözle baktığım için öyle görüyorum. Size “yakından bak!” dememden kasıt inanmanız değildi biraz daha insaflı olmanızdı. Sizin de bana “biraz daha objektif bakmayı deneseniz” demeniz aynı hatayı işlediğinizi gösteriyor çünkü sizin objektiflikten maksadınız inanmış bir insan olarak değil de bir süreliğine inanmamış gibi yaparak yani sizin gözlüğünüzü takarak Kur’an’a bakmayı denemektir. Daha anlaşılır bir tabirle onu insan sözü olarak görmektir. Bir süreliğine bile olsa böyle bakmak Kur’andaki bütün mucizeviliği ve ilahiliği hiçe indirir. Bu bize göre şeytanın sinsice bir tuzağıdır. Zira Kur’an’a Allahtan bağımsız olarak bakmak veya yaklaşmak onu elmas derecesinden kömür seviyesine indirmektir. Onun için bir mü’min ona asla tarafsız olarak bakamaz, inanmak taraf olmaktır zaten. Bu, sizin için de geçerli çünkü siz de inanmamak üzere tarafınızı seçmişsiniz dolayısıyla objektif bakmaya davet etmeniz kendi baktığınız yerden bakmaya ve öyle değerlendirmeye bir çağrıdır. Yani kısacası sizin yaptığınız da aynı şey. Ben sizi inanarak bakmaya siz ise beni inanmayarak bakmaya davet ediyorsunuz. Bu durumda birbirimizi ikna etmemiz bir yana anlamamız bile imkansız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum