Asr-ı saadetin şefkat eğitim metodu bu asırda nur medreseleridir

Asr-ı saadetin şefkat eğitim metodu bu asırda nur medreseleridir

Pembe bir asır tablosu çizemeyeceğimiz muhakkak, ama ümitsiz değiliz. Kışların içinde baharı yaratan kudret, asr-ı kıyamette de asr-ı saadete benzeyen baharı yaratmaya muktedirdir. Yeter ki doğru manevi beslenmeler yapalım ve insanlığın içine derc edilmiş hisleri doğru kullanalım.

Bu gün neredeyse, bütün denge ve değerlerin alt-üst olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Herkes ve herşey yabancılaşmış ve farklılaşmış görünüyor. Sürekli kinle, nefretle, öfkeyle, zulümle dolup taşan bir insanlık manzarası göze çarpıyor. Böyle bir atmosferde sevgi, merhamet, hürmet, şefkat kelimeleri ruh dünyalarımıza yabanileşmiş geliyor. Bütün kinler, nefretler haksızlıklar ve zulümler maalesef en eşref olan insan camiasında oluşuyor. Melekleri bile imrendirecek donanımlar, istidatlar yok olmaya yüz tutmuş ve insan zalimliğini ve cehaletini bütün mahlukata ilan eder bir vaziyete girmiş görünüyor.

İşte böyle ortamlar öncelerde de yaşandı. İnsanlık irtifa kaybederken yeniden yükselişe geçti. Bu yüzden ümitsiz değiliz. Yeter ki rahmet cilvesi olan şefkat hislerimizi doğru inkişaf ettirelim. Çünkü şefkat öyle bir iksirdir ki, içinde ihlas barındırması hasebiyle toprağı altına, kömürü elmasa çevirebilecek bir hasiyete sahiptir.

İnsanlığı düştüğü çukurdan kurtaracak ulvi his şefkattir. Çünkü şimdiye kadar bu hissi doğru inkişaf ettiren niceleri sayesinde ne şeytani planlar alt-üst olmuştur. Nice fitnelerin önüne geçilmiş, nice kaybolmaya doğru giden, uçurumlara yuvarlananlara bir el olmuştur.

Şefkat öyle bir güçtür ki, taşı eritir, en katı kalpleri yumuşatır. Kin ve nefretleri çözer. Niceleri şefkat peygamberini sadece görüp İslamla şereflenmiştir. Peygamber varislerinin hayatlarında da şefkat yansımaları sayesinde pek çok münkir müslim olmuştur.

Şefkat, insanı enginleştiren bir histir. Bu his sayesinde başkalarının acısını paylaşır, neşesine ortak olur ve insan olarak sorumluluklarının bilincine varır. Bu ise, sosyal bir varlık olan insanın içtimai hayatı için dayanışma ve yardımlaşma duygularının artmasına sebep olur. Böylelikle sosyal hayatın vaz geçilmez dinamikleri ancak şefkatle tesis edilir. Risale-i nur’da sekizinci mektup’ta bu konu şöyle tespit edilir; “Şefkat pek geniştir. Bir zat, şefkat ettiği evladı münasebetiyle bütün yavrulara, hatta ziruhlara şefkatini ihata eder.”

Şefkat hissini kendi derinliklerinde yaşayan birisinin kainat algısı da ona göre şekillenecektir. “Hayat bir çarpışma ve savaştır” diyen anlayıştan, “Hayat bir yardımlaşmadır” anlayışına ulaşacaktır. İnsan böyle bir nazarla baktığında, ağaçları cisimleşmiş bir rahmet, meyvelerini cilve-i şefkat olarak okuyacaktır. İnsanı ayine-i rahmet; imanı, nurani bir şefkat olarak algılayacak ve yaşayacaktır. Dünyayı vesile-i saadet, ahireti meşher-i şefkat olarak düşünecektir.

Şefkat insani duyguları tetikleyip gönüllere şevk ve heyecan veren bir histir ve terbiyenin bir ayağını oluşturur. Her bir insan bir nevi çobandır ve riayetinden sorumludur. Çünkü insanın bir ferdi sair mahlukatın nevlerine denktir. Bu açıdan bakıldığında sosyal hayatın içerisinde her insanın en küçük daireden en büyük daireye kadar vazifeleri, irşatları vardır. İşte bu vazifelerini ifa edebilmesi için ve tesir etmesi için şefkat hissi şarttır. Çünkü bir anne, baba, komşu, akraba, vatandaş, insan olarak anlattığımız hakikatler ne kadar can alıcı da olsa, anlatan kişinin soğukluğu dinleyenler üzerinde olumsuz tesir edecektir. Bugün İslam ve terörü yanyaya getirmeye çalışan zihniyete bu fırsatı veren radikal eğilimler büyük veballerin altındadır. Bu yüzden hoşgörü, sevgi, şefkat ve merhamet hislerini kullanmadan insaniyeti yaşamak, bir davayı anlatmak mümkün değildir.

Şefkat, her güzel haslette olduğu gibi yine Allah resulünde zirveleşmiştir. Peygamber, “Ben size bir babanın evlatlarına olduğu gibiyim.” demiştir. Yine  bir başka hadis-i şeriflerinde, “Benimle sizin haliniz, ateş yakan bir adamın misaline benzer. Ateş etrafı aydınlattığı zaman irili ufaklı hayvanlar ateşin içine düşmeye başlarlar o adam da ateşe düşmelerini engellemeye çalışır. Ama hayvanlar baskın gelip süratle ateşe düşerler. İşte benimle sizin durumunuzda böyledir. Ben sizi ateşten korumak için eteğinizden tutuyorum. Sizler ise, ellerimden kurtulmaya çalışıp, düşünmeden ateşe atılıyorsunuz.”

Peygamber efendimiz, asr-ı saadette kalbi, ruhi, vicdani bir inkılap gerçekleştirmiştir. Bu inkılabı gerçekleştirirken O’nun en önemli parolası, “Merhamet ediniz ki merhamet olunasınız.” olmuştur. O kılıç kullanarak, şiddet ve baskıyla bir dönüşüm gerçekleştirmemiştir. Tam tersi bu müthiş inkılap, şefkat temelinde gerçekleşmiştir. Zaten insanlık tarihinde insanlığı etkileyen bütün fikir akımlarına bakıldığında ancak şefkatle gerçekleştirilen ve hak dinden beslenenler kalıcı ve uzun ömürlü olmuştur. Bunun haricindekiler zorbalık, kanunsuzluk ve zulüm temelinde olduğu için ömürleri az olmuş ve insanlığın başına bela olmuştur. Bu mesele Risale-i Nur’da İşaratü’l-İ’caz isimli eserde şöyle geçer, “Tehditlerle, korkularla, hilelerle efkar- ammeyi başka bir mecraya çevirmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz’idir, sathidir, muvakkat olur. Ama irşadıyla kalplerin derinliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyatın en inceliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyatın en incelerini heyecana getirmek, istidatların inkişafına yol açmak, ahlak-ı aliyeyi tesir ve alçak huyları imha ve izale etmek, cevher-i insaniyetten perdeyi kaldırıp hakikati teshir etmek, hürriyet-i kelama serbesti vermek ancak Resul-i Ekremin getirdiği şeriatle mümkün olmuştur.

Bugün Peygamber efendimizin şefkat eğitiminden geçmeye ne çok ihtiyaç vardır. Çünkü o öyle bir zamanda insanlığa gönderilmiştir ki, vahşetin, zulmün, cehaletin en koyu zamanlarıdır. Bugün de aynı vahşet, cehalet, zulüm ahir zamanın bir özelliği olarak kol gezmektedir. Peygamber efendimiz nasıl cahiliye dönemini asr-ı saadete çevirmiş ise, bugün O’nun getirdiklerini uygulamakla bizler de asrın içinde bir bahar açmaya vesile olabiliriz.

Şefkat hissi iman ile anlam kazanan ve hakiki değerini bulan bir histir. İman ile şiddet hisleri kontrol altına alınabilir. Yine iman ile temizlenen şiddet tohumları yerine şefkat ile tezyin yapılabilir.

Bugün toplumların problemleri üzerinde kafa yoran sosyologlar, siyasiler, eğitimciler vs. şefkat hislerini inkişaf ettirmeden netice alamayacakları muhakkaktır. Fertlerin şefkatleri olduğu gibi kurumların ve hatta devletin de şefkati olmalıdır. Şefkatini adalet manasında, eşitlik, hak ve hürriyetler manasında vatandaşlarına hissettirmelidir.  Aksi halde anarşi, terör ve her türlü ahlaksızlık yaygınlaşacak, çıkarılan kanunlar da, hapishaneler de bir işe yaramayacaktır.

İnsanın en başta kendisinden başlamak üzere, nefsine şefkat, daha sonra ailesine, akrabalarına, memleketine, insanlığa ve hatta bütün kainata göstereceği şefkat ve şefkate bağlı himmet ve adalet hisleri olmalıdır. Kendi nefsinde ve küçük dairesinde bu hisleri doğru inkişaf ettirmeyenlerin memleket için, insanlık için yapacakları bir şey de olmayacaktır. Çünkü insan kalbi, ruhu, vicdanı, aklı boşluk kaldırmaz. Siz oralara doğru hisleri ekmezseniz, zehirli hisler büyüyecektir. Dolayısıyla kendi nefislerindeki şefkati, terbiye manasında gerçekleştirmeyenlerin küresel anlamda bir davranış tarzı geliştirmeleri mümkün değildir.

Hasılı, asr-ı saadet şefkat eğitimin yaygın verildiği bir asır olmuştur. Ensar, muhacir, ehl-i suffe hasılı bütün sahabiler şefkatin zirvesinden şefkatli dersler almışlar ve insanlığa muallim olmuşlardır. İşte asr-ı saadetin şefkat eğitim merkezlerinin bir şubesi de bugün asr-ı kıyamette nur medreseleridir. Risale-i Nurun Kur’an ve sünnet kaynaklı düsturları sayesinde nice caniler, zalimler teslim-i silah etmiş, ıslah olmuş ve karıncayı dahi ezemez bir hale gelmiştir.

Kutlu doğumu idrak ettiğimiz bu mübarek günlerde peygamber efendimizin gerçekleştirdiği o müthiş inkılabı, ruh, kalp ve vicdanlardaki dönüşümü tekrar hatırlamak gerekecektir. Önce nefislerimizde yapacağımız dönüşümler hale hale bütün kainata yayılacak ve insanlık Resul-i Ekremin terbiye-i tedrisatından geçerek yükselecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum