Allah’ın vaadi ne sizin boş temennîleriniz, ne de ehl-i kitâbın asılsız kuruntuları ile bağımlı değildir

Allah’ın vaadi ne sizin boş temennîleriniz, ne de ehl-i kitâbın asılsız kuruntuları ile bağımlı değildir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Suresi 122-126. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

122 . Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onları altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyacağız; orada ebedî olarak devamlı kalıcıdırlar. (Bu,) Allah’ın hak bir va‘didir. Allah’dan daha doğru sözlü kim olabilir?(1)

123 . (Allah’ın va‘di,) ne sizin boş temennîleriniz, ne de ehl-i kitâbın asılsız kuruntuları ile (bağımlı) değildir. (Gerçek şudur ki:) Kim bir kötülük yaparsa, onunla cezâlandırılır ve (o takdirde) kendisine Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir!(2)

124 . Hem erkek veya kadın, kendisi mü’min olarak kim sâlih amellerden işlerse, işte onlar Cennete girerler ve bir çekirdeğin (arkasındaki küçücük) oyuğu kadar bile haksızlığa uğratılmazlar.

125 . Ve kendisi iyilik eden bir kimse olarak, nefsini Allah’a teslîm eden ve Hanîf (hakka yönelmiş) olarak İbrâhîm’in dînine tâbi‘ olan kimseden, din bakımından daha güzel kim olabilir? Zîrâ Allah, İbrâhîm’i dost edinmiştir.

126 . Hem göklerde olan ve yerde bulunanlar Allah’ındır. Ve Allah, herşeyi (ilim ve kudretiyle) tamâmen kuşatıcıdır.

1- “Mâdem bütün semâvî fermanlarıyla saâdet-i ebediyeyi va‘d edip, Cenneti müjde veriyor. Hem mâdem bütün icraâtı ve şuûnâtı (fiilleri) hak ve hakîkattir ve sıdk (doğruluk) ve ciddiyetledir. Hem mâdem âsârının (eserlerinin) şehâdetiyle, bütün kemâlât, O’nun nihâyetsiz kemâline (yüksek sıfatlarına) delâlet ve şehâdet (delil olur ve şâhidlik) eder ve hiçbir cihette naks (noksanlık) ve kusur O’nda yoktur. Hem mâdem hulfü’l-va‘d (sözünde durmamak) ve hilâf ve kizb (yalan) ve aldatmak, en çirkin bir haslet (huy) ve naks ve kusurdur.

Elbette ve elbette O Kadîr-i zü’l-Celâl, O Hakîm-i zü’l-Kemâl, O Rahîm-i zü’l-Cemâl va‘dini yerine getirecek; saâdet-i ebediye kapısını açacak, Âdem babanızın vatan-ı aslîsi olan Cennete sizleri ey ehl-i îman idhâl edecektir (koyacaktır).” (Asâ-yı Mûsâ, 10. Hüccet-i Îmâniye, 189-190)

2- Bir kısım Müslümanlar, ehl-i kitabdan bazı kimselerle, bir mecliste, ilk olarak kendilerinin Cennete girecekleri husûsunda karşılıklı iddiâ ettiler. İki tarafın da: “Bizi peygamberimiz kurtarır ve dolayısıyla biz bir azab görmeyiz” demeleri, kezâ Kureyşlilerden bir kısmının da: “Biz öldükten sonra zâten diriltilmeyeceğiz” diye konuşmaları üzerine bu âyet-i kerîme indirildi. (Beyzâvî, c. 1, 238)