Allah cevabını bildiği halde neden soru soruyor?

Allah cevabını bildiği halde neden soru soruyor?

Allahu teala cevabını bildiği halde neden böyle bir soru soruyor ve ateistlerin vermiş olduğu cevap ne kadar doğrudur?

SORU:

Birçok ateistlerin paylaşmış olduğu iki ayet var. Birisi Yunus suresi 99. ayette “Dileseydik herkes iman ederdi” deniliyor. İnşikak suresinin 20. ayetinde ise “Acaba neden iman etmezler?” diye soruluyor. Ateistler ise buna cevaben diyorlar ki: Çünkü dilemedin, diye cevap veriyorlar. Allahu teala cevabını bildiği halde neden böyle bir soru soruyor ve ateistlerin vermiş olduğu cevap ne kadar doğrudur?

CEVAP:

Yunus suresindeki ayetin meali şöyledir:

“Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. (Ama bunu irade etmedi). Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?” (Yunus, 10/99)

Bu ayette Hz. Peygamber (asm) Efendimize bir teselli vardır. Efendimiz (asm) insanların imana gelmelerini çok istiyordu. İman etmedikleri zaman da üzülüyordu. Kuran’da birçok ayette bu gerçek seslendirilmiştir.

Buradaki dileme yaratılışla ilgili “kevnî” olan dilemedir.

Allah’ın iki adet dilemesi, meşieti vardır.

Biri vahyin hükümleriyle ilgili teşrîî dileme ki, bu dileme yalnız Allah’ın hoşnutluğunu, memnuniyetini ifade eder, fakat zorlayıcı değildir. Örneğin, Allah dilediği yani istediği halde, insanların birçoğu iman etmemiş, keza müminlerin namaz başta olmak üzere kulluk görevlerini dilediği halde bunları yapmayan birçok kişi vardır.

Bunun böyle olması, âdil bir imtihanın gerçekleşmesi için gereken özgür iradeye fırsat vermeye yöneliktir. “Dinde zorlama yoktur” mealindeki ayetin ifadesinde bu gerçeğin altı çizilmiştir.

Diğeri ise yaratma ile ilgili “kevnî” dilemedir. Bu ikinci dileme zorlayıcı ve icbar edicidir. Allah neyi yaratmak isterse karşısına hiçbir engel çıkamaz. Konumuz olan ayette bu kevnî dilemeye işaret edilmiştir.

İnşikak suresinin 20. ayetinde geçen ifade bizim anladığımı manada bir soru değildir. Bu bir taaccüp sorusudur.

Meallerdeki değişik ifadelere rağmen, asıl metninin tercümesi şöyledir:

“Mâ lehum” (onlara ne oluyor ki..) “lâ yüminûn” (iman etmezler/etmiyorlar?”)

Yani gösterdiğimiz bu kadar ayetlere/ilmî delillere rağmen ahiret hayatına iman etmemeleri için onların elinde hangi delil var?

Demek ki, buradaki soru, cevabı beklenen ve gerçek bilgiye ulaşmak istenen hakiki bir soru değildir. Bilakis, bu soru “istifham-ı inkârî/istifham-ı istibâdî” denilen bir taaccüb sorusudur. (bk. Razi, Kurtubî, İbn Aşur, Meraği, ilgili ayetin tefsiri)

Mesela bir babanın, düşük not alan öğrenci çocuğuna “Şimdi bu notları sen mi almışsın? Veya bu notlar sahi senin midir?” şeklindeki soruyu sorması, bu notların çocuğuna ait olup olmadığını bilmediği ve bu soru ile öğrenmek istediği için sorduğu fikri insanın aklından bile geçmez.

Sorularla İslamiyet

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum