Ahmet Feyzi Abi

Mustafa Reşit Paşa, Şinasi’nin kapasitesini görünce onu Avrupa’ya, tahsil için gönderir. Şinasi lügat çalışmaları yanında şiir ve gazete ile uğraşır. Bazı filozoflarla görüşür, kainatın yeni bir şekilde yorumlamak için Comte‘un pozitivizminden etkilenir.

Onun batı tesirini eserlerinde izlemek mümkündür, Reşit Paşa’nın bu gayretinden başka Avrupa’ya kaçarak oradan yeni fikirler getirmek isteyen insanlar  da olmuştur. Bunlar Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa gibi isimlerdir. Bu nesil elbetteki bir şeyler getirdiler, onların arkasından batıya gitmek veya batı felsefe ve edebiyatından etkilenmek, ilminden istifade etmek devam etti. Ama bunların hiçbiri imparatorluğun yıkılmasını engelleyemedi, yüz yılı aşkın bir yenileşme sürecinden sonra imparatorluk dağıldı yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

Cumhuriyet de bir nesil ortaya çıkarmak istedi, ama cumhuriyetin memurları Osmanlı’nın memurları idi, farkları sakallarını kesmeleri, frak giymeleri, frenk devlet adamlarına benzemeleri idi. Bediüzzaman yenileşmenin iki neslinin kesişme noktasında doğdu. Namık Kemal ve arkadaşları dünyadan çekilmiş, fikirleri de yeni bir şey getirmemişti. İhtilalcilik, yukarıdan aşağı bir değişim hareketi vardı.

Kader noktasından bakarsak Bediüzzaman ilk gençlik yıllarını doğu ve güneydoğuda geçirdi, o bölgeleri taradı, insanlarını tanıdı, medrese geleneğini süzdü. Van’da batı basını ile tanıştı, batıdan gelen rüzgarları valiye gelen evraktan tanıdı ama İstanbul’a geldiğinde, ihtiyacı olan zihni bütünlüğü sağlamış, ilmi senteze varmış, dili iyi kullanan bir edip ve dava adamı, bir fikir adamı, din adamı niteliği kazanmıştı. Batıdan esen rüzgarlardan doğuya ve ülkeye doğurucu ve doyurucu fikirler gelmemişti, kader onu buralarda dolaştırıp ona tanıttı.

İstanbul’a geldikten sonra imparatorluğun içinde bulunduğu ahvali ve çözülmeyi tanıdı, belki kurtarabilirler diye çalıştılar. Ama o siyasi bir manevra ile kurtarılmanın imkansızlığını hissetti, çünkü nesil dayanak noktası olmayan binalar gibi sallanıyordu. Siyasetten de umduğunu bulamayınca Barla’da son bulan bir geçmiş dönem ve oradan başlayan yeni bir dönem ortaya çıktı.

Barla’da yüz elli yıldır iyi niyetlerle ülke için gerekli yeni nefesli ve fikirli adamlar üretilemediğini gördü. Siyasetin de çare olmadığını anlamıştı. Orada “bir şey koptu benden her şeyi tutan bir şeyi” yapmaya, imanı onarmaya ve ancak imanı onarılınca yeni bir nesil ortaya çıkacağını düşünerek adeta kaderin sıkıştırması ve hareketlerini zaptu rapt altına almasıyla büyük eserlerini yazdı. Dine karşı laubali ve modern düşünce adı altında yüzeli yıldır ülkeye gelen fikirlerin yetersizliğini gördüğünden, önce dinden, imandan başladı. Kuracağı büyük binanın temellerini Allah çeşitli vesilelerle onun yanına koşturdu. Barla’da insanlık tarihinin en büyük yazım ve basım ünitesini gerçekleştirdi.

Her bölgede her türlü tehlikeye göğüs geren korku duvarını aşmış insanlar, davasının elinden tuttular. Erzurum’da Kırkıncı Hoca, İstanbul’da Zübeyir, Abdullah, Sungur, Said Özdemir, Fırıncı, Birinci ağabeyler ve daha başkaları. Ege bölgesinde de Ahmet Feyzi Ağabey. Daha sonra başka bir vadide Fetullah Hoca. Bu ilk büyük adamlar elini ateşe sokan ve yanmayan insanlardı. Onların hapislerde onun yanında yer almaları, ve birlikte milletin geleceğini sabır ile inşa etmeye gayret etmeleri, hapisler, tarassutlar daha neler neler… Ama artık aşı tutmuştu, Londra’da, Paris’te sefahetin ve zevkin girdabında boğulan nesil yerine Bediüzzaman ve dava arkadaşları hapislerin ateşi ile piştiler, bölgelerine sahip çıktılar, tarihin en büyük zulümlerine karşı koydular. Said Özdemir on defa hapse girdi yoluna devam etti. Kırkıncı hoca kırk belanın girdabından kurtuldu, yeni bir nesil ortaya çıkardı. “O üniversite benim üniversitem olacaktır” diyen Bediüzzaman’ın tezini gerçekleştirdi.

Badıllı Abi, Sungur Abi her biri başka yollarla Bediüzzaman’ı teneffüs ettiler, dolaştılar. Bugün yeni bir nesil yerini alıyor. Birileri görev devrediyor ama bağırıyor,  tarihi zaruretleri ve tarihin akışını görmüyor, çünkü ne tarih felsefesinden haberi var, ne zamanın kronik bakışından ne de bugünlere zorunlu gelmenin gerektiğini mukayese edemeyen sadece saldıran bir nesil var. Fatih İstanbul’a girdiğinde sarayın durumunu görür ve “ne kadar Allah’tan gaflet etmişler” der. İran fethedilince “siz Allah’tan gafil yaşarsanız elinizden alınır, yerinize başkaları gelir” dendi. Şimdi aynen onun gibi bir değişim var.

Bu değişimi izleyen bir projektör ve sinematograf var: Risale Akademi ve Risale Haber. Şimdi değişimin Ege bölgesindeki izlerini Aydın ve Nazilli kahramanlarını anarak izliyoruz. Kahraman Ahmet Feyzi Kul, hacı Mustafa Öztürk, Teyp Tahir, Şehit terzi Mehmet Oğuz, Hasan Atıf Egemen ve daha başkaları.

Bölgede Türkçe’yi iyi konuşan bir adam gerekir. Allah her bölgenin estetiğine göre insan gönderir Bediüzzaman’ın etrafına. Allah öyle bir adam gönderir. Rüyada Bediüzzaman’ın dilini yarım saat emer ve ondan sonra belagat, fesahat ve hitabette manendi bulunmaz. Onu anan herkes konuşmasına hayrandırlar, benzerinin olmadığını söylerler. O söylenenin doğuracağı neticelerden çok söylenmesi gerekeni söyler. Evde haftada üç gün kalır diğer zamanlar hizmettedir.

Ege bölgesini karış karış gezen, yerinde hitabet, yerinde ders, yerinde izah ne gerekirse yapar. Ceberutlara cevap verir. Adeta Bediüzzaman’ın bir kopyası gibi  çalışır.

Aydın kahramanlarını anıyoruz, buyurun baylar bayanlar.

Değişim için çok şey yapıldı, bir tiyatro sahnesinde gösterilecek kadar, sarığı çıkardılar fesi koydular, bir elbiseyi çıkarıp yerine pantolonu koydular. Yetmedi fesi kaldırıp şapkayı ve fötrü koydular, çarşafı kaldırıp yerine mantoyu koydular. Ne koydularsa yenilik diye bir şeyi başaramadılar. Bediüzzaman bütün bunları gördü ve Risale-i Nur Dershaneleri yüz elli yıldır başarılamayan bir nesil üretimi başardı. Yaptıklarının yetersizliğini göremediler, yapılanı eleştiriyi yeğlediler, artık atı alan Üsküdarı geçti beyler! Size düşen oynayamadığınız oyunun nasıl oynandığını ibretle seyretmek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum