Doğru Okuma-I

Hitabına ‘oku’ diye başlayan bir kitap, aslı ilim esası akıl olan bir din, ulum-u hakikiyenin reisi ve pederi olan İslamiyet; müslümanların aklî atâleti ve neticesi olan cehâleti reddetmekte, aklını kullanmayan insanların pisliğe mahkûm edileceklerini bildirmektedir. (Yunus; 100)

Alâk suresinde geçen ‘oku’ emrinin ilkinde “Rabbinin İsmiyle” denilerek okuma usulüne dikkatler çekilmekte, ikinci ‘oku’ emri ile okuma silsilesi ve neticeleri bildirilmektedir.

Muhataplarını talebe olarak kabul eden Kur’an, kâinat mektebinde kudret kalemiyle yazılan mevcudatın her birini “mektubat-ı samedaniye” olarak nazarlara göstermekte, ‘Rabbi namına’ okunmalarını istemektedir.

Fiziki olarak basar ile dimağın ittifakı, fizik ötesiyle akıl ile zekânın ittihadıyla gerçekleşen okuma silsilesi; gaye-i hayatın en mühim meselesi, insan için bilgilenme vesilesi, Sani-i Ezelinin harika sanatları ile zihnin meşgul edilmesi, idrak sarayının pencerelerinden gönle süzülen ışık hûzmesi olarak tarif edilmektedir.

Aklın ilim ile beslenmesine, kalbin tasdik ettiği iman hakikatlerini iz’an ile kabul edilmesine, yakin nurunun tahsiline medar azim neticelere hamile olan okuma; pasif bir görevi edâ becerisi değil, ilahi bir ödev olan ‘ikra’ emrini ifâ derecesi olarak nitelendirilmektedir.

Doğruyu, yani Kur’an’ı ve hakikatlerini okuyor olmamız yetmemekte, ilahi muradı ve maksadı doğru anlamakta gerekmektedir. Bu ise doğru okumayı gerektirmektedir. Yani asılın meşruiyeti gibi usulün makbuliyetini de hikmet iktiza etmektedir.

Bu itibarla, derunî manalara zarf olmuş Kur’an hakikatlerini okumada mazrufa, yani ilahi murada intikal için lafzı açıp manaya, manayı aşıp maksada vuslat zaruret olarak görülmektedir. Okumaya dair usûlî hatalar yahut noksanlıklar mana derinliğini örtmekte, doğru anlamayı ve doğru yaşamayı müşkilleştirmektedir.

Evet sırat-ı müstakimde istikamet üzere yürümek, doğruyu doğru olarak okumayı istemektedir. Hidayet ve istikamette ki devam, semere ve neticelerdeki kemal doğru anlamayı gerektirmektedir.

Afakî ve enfüsi okuma örneklerini talim eden nurlu külliyat, gâh afakî ve harici ayetleri sırr-ı temsil dürbünüyle akıl gözünün önüne getirmekte, gâh enfüsi ayetleri gönül gözünün önüne sermekte, afakî okumalarla seyrin usulünü talim etmekte, dâhilî ve enfüsi okutmalar ile irşadını sürdürmektedir.

“Hazmetme” tarzı manayı kuşatarak okumanın önemini anlayamamış, maksada ulaşmanın lüzumiyetini kavrayamamış, arifâne ve mudakikâne okumadan uzaklaşmış, “Hatmetme” hissiyatıyla sayfa sayısına odaklanmış okumalar, nakıs okumalar olarak değerlendirilmektedir.

Bizi manen uyutan, gaflete ve atalete sebep olan, miskinliği ve hareketsizliği doğuran, okuma usullerinin hatalı yahut nakıs oldukları tariften vareste görülmektedir. Bu itibarla günde kaç sayfa kıraat ettiğimiz, nurlu külliyatı kaç defa bitirdiğimiz önemini yitirmektedir.

Evet evet! Kafile kafile dalalete ve sefahate süluk eden, cehennemi intaç eden amelleri severek işleyen yığınları umursamayanlar, hakkı tebliğ ve teklif noktasında vazife noksanlığından rahatsız olmayanlar –okunan kitaplarda bir sıkıntı olmadığı gerçeği dikkate alındığında– okuma usulünde hatalar bulunduğunu düşündürtmektedir.

Kur’an hakikatlerini okumaktan hâsıl olan hissiyat ile nasıl bir marifet ikliminde dolaştığımız, tefekkür silsilesinde nerelere ulaştığımız, davamız adına hangi fedakârlıkları göze aldığımız, dinimiz hesabına neler yaptığımız, hangi meşakkatlere katlandığımız doğru bir usul ve niyet ile yapılan okumaların varlığına emareler olarak değerlendirilmektedir.

Elhasıl; metodsuz ve rehbersiz okuma, bazen hiç okumamaya nispeten daha zararlı neticelere sebebiyet vermektedir. “Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur” darb-ı meselinde anlatıldığı gibi, hiçbir cehalet zıddına inkılap etmiş bir bilgi kadar İslam’a zarar vermemektedir. Hariciler diye bilinen zümre-yi dallin, Kur’an ayetlerine yanlış mana vermeleri ve binler adamın kanına girmeleri, Hz. Ali’yi (r.a) tekfir etmeleri yanlış okumaların dehşetli neticelerine delil olarak gösterilmektedir.

Doğruyu doğru bir usul ile okuma; doğru anlamayı, doğruya adanmayı, doğruyu tatbik ile doğrulmayı, başkalarını doğrultmayı yani tebliğ ve daveti netice vermektedir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum