Hayrettin KARAMAN

Hayrettin KARAMAN

Ahlaksızlık ve duyarsızlığa isyan

Dün köşemde böyle bir isyan mektubunu sunmuş, hakkındaki düşüncelerimi yazmayı da bugüne bırakmıştım.

Ahlaka aykırı sayılan davranışların bir kısmı evrenseldir; başkalarında ve bizde (İslam'da) değeri aynıdır, bir kısmı ise İslam'a mahsustur. Mektupta örneklendirilen “başta kadın hakları olmak üzere insan haklarına riayet etmemek” başkalarından önce dindar Müslümana yakışmaz.

İslam'daki emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker” vazifesi Müslümanların, haksızlık, çirkinlik, ahlaksızlık… karşısında duyarsız ve tepkisiz kalmalarına manidir, mani olmalıdır. Bu vazife gereği Müslümanlar, “dindar toplulukça ayıp ve kötü” bulunan davranışları engellemek, “iyi ve güzel” bulunan davranışları teşvik etmek ve hayata geçirmek için ellerinden gelen gayreti sarf edeceklerdir.

Topluluk içinde itibar kazanma ve kaybetme önemli bir “sosyal müeyyide”dir. Kimse topluluk içinde itibarsız, değersiz, önemsiz sayılmayı istemez. Ama adı Müslüman olan kimselerin oluşturduğu toplulukta değerler altüst olmuş ise, iyiler kötü, değerliler değersiz, kötüler iyi kabul edilir veya iyi ile kötü, ahlaklı ile ahlaksız topluluk içinde eşit muamele görür hale gelmiş ise bu önemli müeyyide etkisini kaybeder.

Kadına şiddet uygulama konusuna gelelim.

İslam içki, kumar, faiz, zina, kölelik, kadına kötü muamele gibi ahlaka ve dine aykırı davranış ve uygulamaları ortadan kaldırmayı hedefledi. Asırlar boyu bunlara alışmış ve mesela faiz ve kölelik gibi toplum yapısında önemli yerler ve roller verilmiş kötülükleri -topluluğun Müslüman olmalarına engel ve toplum hayatında krize sebep olmasın diye- zaman içine yayarak kaldırma yöntemini uyguladı. Faiz konusundaki kesin yasaklama Peygamberimiz'in (s.a.) vefatından seksen gün kadar öncesine ertelenmişti. İçki aşama aşama yasaklandı. Köleliğin kaynakları kurutuldu ve mevcudun zaman içinde erimesi için etkili tedbirler alındı. Kadına şiddet uygulayanlara karşı Peygamberimiz kısası uygulamaya yöneldi, kocasından yumruk yiyen bir kadına “Sen de aynı şekilde ona vurabilirsin” dedi, ama arkadan gelen ayet “henüz bunun zamanı gelmediğini” îma ediyordu. O da “Kadınlara iyi davranmayanlarınız iyi kimseler değildir. Size kadınlara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum” gibi sözlerle hedefi işaretledi. Kendisi hayatı boyunca bir kadınına, bir fiske vurmadı. Ama ne yazık ki, O'ndan sonra dünyaya gelip yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğu, mesela kadın ve köle konusundaki hedefi kavrayamadı, kavramak istemedi, her ikisi de yayıldıkça yayıldı. Sözde dindar topluluk köle kullanan ve ona kötü muamelede bulunan, karılarına şiddet uygulayan kimseleri itibardan düşürmedi, onlara karşı engelleme vazifesini yerine getirmediler; çünkü “Tava dibin kara, seninki benden kara” durumu oluşmuştu.

Bugün saygın, dindar, örnek müslümanlara göre kadına şiddet uygulamak teşvik edilecek ma'rûf (iyi) değil, engellenecek “münker” bir davranış olma durumuna gelmiştir; şu halde o topluluğun bu davranışa karşı tepki göstermesi ve bunu yapanlara “muteber, saygın insan” muamelesi yapmamaları gerekir.

Hasılı ümmetin aynaya bakarak “Siz insanlara örnek olasınız diye yaratılıp eğitilmiş bir topluluksunuz” hitabındaki resme benzeyip benzemediklerini incelemeleri farz olmuştur.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.